Paylaş
Buna karşılık, mühendislik, temel bilimler ve sosyal bilimler gibi branşlar esas alındığında yapılan sıralamada ODTÜ birinciliğe yükseliyor.
Ayrıca, Türkiye’den uluslararası sıralamalara da girebilen sayılı üniversitelerden biridir ODTÜ. Ama Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarındaki imalara bakılırsa, hocalarının öğrencilere “sapanla taş atmayı” hatta “araba lastiği yakmayı öğrettikleri” yerdir. Başbakan, en azından ortaya attığı sorularla ODTÜ hocalarını bu zan altında bırakmıştır.
* * *
Erdoğan’ın günlerdir neredeyse aynı (sapan, araba lastiği gibi) suçlamaları sistematik bir şekilde tekrarlayarak yürüttüğü bu kampanyanın, ODTÜ’nün akademik saygınlığına dönük çok büyük bir haksızlık oluşturduğu aşikâr.
Bununla bitmiyor. Başbakan, ODTÜ’ye bu salvoları gönderirken, büyük ölçüde olayların öğrencilerin saldırganlığı üzerine başladığı gibi bir kabulden yola çıkıyor. Oysa görgü tanıkları, olayların polisin göz yaşartıcı bomba atmasıyla tetiklendiği gerçeği üzerinde görüş birliği içindeler. ODTÜ Rektörü Prof. Ahmet Acar da önceki gün Başbakan’a bu görüşü aktarmıştır.
Bir an için olayların gerçekten de öğrenciler tarafından başlatıldığını varsayalım. Böyle olması, hiçbir şekilde polisin aşırı güç kullanımını haklı ve meşru göstermez. Ankara Emniyeti’nin üniversite kampusuna 3 bin dolayında polis ve 8 TOMA aracıyla gittiğine bakarsanız, Kandil Dağı’na PKK operasyonuna gittiğini düşünebilirsiniz.
Polis, ODTÜ’de aşırı güç kullanmış, gaz bombalarının etkisi bütün kampusa yayılmış, hatta çocukların bulunduğu kreş bile hedef haline gelmiştir. Türkiye’de polisin orantısız güç kullanması, artık dış dünyada da Türkiye’nin insan hakları karnesini gölgeleyen ciddi bir sorundur. Ancak Başbakan, ODTÜ performansından dolayı polisi kutlayarak, bir anlamda buradaki orantısızlığı meşrulaştırmış olmaktadır.
* * *
Bu konuda teknik düzeyde en önemli değerlendirmelerden birini Habertürk gazetesinde kendisi de Polis Akademisi’nde öğretim üyesi olan Doç. İhsan Bal’ın yaptığını söyleyebiliriz. Bal, ODTÜ’de “göze çarpan aşırı polis görünürlüğü ve tahrikler karşısında müzakerecilik yaklaşımını benimseme yerine aşırı güç kullanımına yönelme” gibi durumları, “polisin eksileri” olarak sıralıyor.
Polisin Ankara’da 29 Ekim’deki gösterilerde “müzakereci polisliğin” başarılı bir örneğini verdiğini belirten Doç. Bal, “Polisin ODTÜ’de sert uygulamaya sapmasının nedenlerini sorgulamak gerekir. Başbakan’ın birinci olaydan sonra yaptığı ‘Polis görevini yapmamıştır’ şeklindeki açıklamanın, polisin son olaydaki tavır değişikliğinde ne derece etkili olduğunu düşünmek durumundayız” diyor.
* * *
Keşke mesele yalnızca polisin aşırılığa kaymasından ibaret olsaydı. Başbakan’ın olaydan sonra suhuletle hareket etmek yerine kutuplaştırıcı, çatışmacı bir söyleme yönelmesi, akademik dünyaya da sirayet etmiş ve kısa zamanda ODTÜ’yü kınama bildirileri ortalığı kaplamıştır.
Akademisyenlerden beklenen, bir olay karşısında pozisyon almadan önce somut olguları bilimsel titizlik içinde tahlil etmeleridir. Siyasetin yönlendirdiği, gerçeğe tam olarak tekabül etmeyen algılar üzerinden yapılan açıklamalar, bu açıdan da problemlidir. 12 Eylül döneminde bile üniversitelerin dönemin muktedirlerine böylesine toplu bir sevgi ve destek gösterisinde bulunduklarını hatırlamıyoruz.
ODTÜ’yü kınama yarışına giren üniversitelerin bir bölümünün URAP sıralamasındaki puan durumları da meselenin bir başka düşündürücü boyutudur. Bu rektörlerimizin ODTÜ’yü kınarken, bu üniversiteyi akademik başarı açısından bir rol modeli olarak almaları kuşkusuz yararlı olacaktır.
Paylaş