Paylaş
Projenin resmi başlama vuruşu olarak 2010 yılında dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında yapılan Savunma Sanayii İcra Komitesi toplantısında alınan kararı esas almamız gerekiyor.
15 Aralık 2010 tarihinde düzenlenen bu toplantıdan sonra alınan kararları duyuran dönemin Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, “İlk defa Türkiye’de bir muharebe uçağının projelendirilmesi talimatı verildi” açıklamasını yapmıştı.
Bir başka anlatımla, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın yürüttüğü teknik bir çalışma için siyasi otoritenin onayı alınıp harekete geçilmesinden 14 yıl kadar sonra KAAN’ın tekerleri yerden kesilmiştir.
Burada vurgulanması gereken önemli bir nokta şudur: Türkiye 2010’da muharip uçakla ilgili bu süreci başlatırken, sekiz yıl önce 2002’de üretim programına ortak olarak katıldığı ABD’nin öncülüğündeki beşinci nesil F-35 savaş uçağı programı da ayrı bir kulvarda devam etmiştir.
ÖNCE STRATEJİK HEDEF PROGRAMI
KAAN’ın öyküsüne daha yakından bakmak için, projektörlerimizi önce 2010 yılında Hava Kuvvetleri Komutanlığı karargâhına çevirmeliyiz. Karar alma mekanizmasının işleyişinde bu tür projelerin önce kuvvetin Stratejik Hedef Programı’na dahil edilmesi, ardından hayata geçirilebilmesi için bütçelendirilmek suretiyle Tedarik Planı’na alınması ve en son aşamada uygulamanın başlaması gerekiyor.
2010 yılında Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesindeki Plan Prensipler Dairesi’nde yapılan bir dizi çalışma bu noktada önem taşıyor. O dönemde bu dairenin başkanı olarak görev yapan Tümgeneral Yalçın Ergül’ün yıllar sonra yazdığı bir makale, bu hazırlıkların kuvveden fiile çıkışıyla ilgili ilginç ayrıntılar içeriyor.
“Milli Muharip Uçak” başlıklı bu makale, Harp Okulları’ndan 1982 yılında mezun olan subayların kaleme aldıkları yazılardan oluşan ve bundan iki yıl önce yayımlanan “Bir Devrenin Anıları” başlıklı kitapta yer alıyor.
İKİ ARGE PROJESİ İLE YOLA ÇIKILIYOR
Özet bir şekilde aktarmak gerekirse, Ergül, 2010 yılında Güney Kore’ye yaptığı ve bu ülkenin kendi milli uçağını geliştirme yolundaki hazırlıkları yerinde incelediği gezisinden sonra bir çalışma hazırlar. Bu çalışmada milli uçak için zorunlu olan görev bilgisayarı ve uçuş bilgisayarının pekala TAİ (TUSAŞ), HAVELSAN ve ASELSAN’a yaptırılabileceğine, her iki projenin ARGE’sine para tahsis edilerek yola çıkılabileceğine kanaat getirir. Bu önerisini dönemin Hava Kuvvetleri Kurmay Başkanı Korgeneral Abidin Ünal’a aktarır. (Ünal 2015-17 döneminde Hava Kuvvetleri Komutanı olarak görev yapmıştır.)
Kendisi de daha önce Plan Prensipler Başkanlığı’nda bulunmuş olan Korgeneral Ünal’ın da uygun görmesiyle karargâhta düğmeye basılır. Hemen ertesinde dönemin Savunma Sanayii Müsteşarı Murad Bayar ve muharip uçaktan sorumlu yardımcısı karargâha kahvaltıya davet edilir. Böylelikle, Milli Muharip Savaş Uçağı projesini başlatma isteği sivil kademeye aktarılmış olur. Bayar ve ekibi de projeye olumlu yaklaşır.
Sonrasındaki süreçte gerek Hava Kuvvetleri Komutanlığı gerek Savunma Müsteşarlığı ve Milli Savunma Bakanlığı bürokrasileri içindeki istişareler, ikna çalışmaları gerçekleştirilir. Ergül, “Her iki kanat da var gücümüzle bu hayali gerçekleştirmek için çalışıp gerekli bürokratik mesafeleri aldık. O yılın Savunma Sanayii İcra Komitesi’ne sunarak devlet kademesine onaylattık” diye yazıyor.
MİLLİ MUHARİP UÇAK ŞUBESİ KURULUYOR
Kararın Erdoğan’ın başkanlık ettiği Savunma Sanayii İcra Komitesi’nden 15 Aralık 2010 tarihinde çıkmasından sonra Hava Kuvvetleri Komutanlığı karargâhında buna göre bir organizasyona gidilir. Dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Aksay’dır. Kuvvet bünyesindeki diğer başkanlıkların da aktif desteği ile Plan Prensipler Başkanlığı’na bağlı “Milli Muharip Uçak Şubesi” kurulur. Bu arada, F-35 projesinden görevli subaylardan da takviye alınarak personel ataması yapılır.
Ergül, makalesinde “Artık yeni bir görevim vardı: Geleceğin Milli Savaş Uçağını tasarlamak, diğer bir deyişle inovasyon sürecine başlamak. Heyecanlı ve saatler süren tartışmaların yorgun ancak huzurlu dünyası. O dönemde başkanlıkta çalışan kıymetli subaylarıma teşekkür ederim. Hayalimizi sonrasında destekleyen üst kademeleri yad ederim” diye yazıyor.
Emekli Tümgeneral’in anlatımları, Hava Kuvvetleri’nde geniş bir kadronun bu projeyi heyecanla üstlendiğini gösteriyor.
VE...
Ergül’ün mesaisinin sonraki seyri merak edilebilir.
Ergül, sonrasını “Projeyi başlattıktan kısa bir süre sonra kumpas adını koydukları düzmece belgelerle Balyoz davası olarak bilinen sahtekârlık sonucu tutuklandım. Üç sene hapis kaldım” diye anlatıyor.
O dönemde Balyoz dosyası üzerinde yakından çalıştığım için eski bilgilerimi tazelemem gerekti. Yalçın Ergül’ün ismi, halen firari durumda olan o zamanki Özel Yetkili Savcı Fikret Seçen’in 6 Aralık 2010 tarihinde Gölcük’teki Donanma Komutanlığı’nda yaptığı bir keşifte mizansen olarak yerdeki karoların altından çıkan poşetler içine konmuş sahte belgeler arasında çıkmıştır.
Bu poşetlerde 2003 yılında İstanbul Birinci Ordu Komutanlığı’nda düzenlenen Plan Semineri’nde görüşüldüğü iddia edilen sahte darbe planına ek yine bir dizi düzmece belge vardı. Bunlardan biri, darbede İstanbul, Bursa ve Kocaeli illerinde sıkıyönetim ilan edildiğinde, alışveriş merkezlerine el konulmasını öngören bir talimattır.
Bu belgeye göre Ergül alışveriş merkezlerini kontrol etmek amacıyla 1330 er görevlendirecektir. İmza bulunmayan ve düzmece olduğu kanıtlanan belgede talimatı veren kişi olarak Yalçın Ergül’ün adı görünmektedir.
ÖNCE HASDAL, TSK’DAN İHRAÇ VE SONRA SİLİVRİ
Ergül, Milli Muharip Uçak üzerinde çalışırken FETÖ’nün bu düzmece belgesi esas alınarak 24 Eylül 2011 tarihinde tutuklanmış ve toplam 33 ay hapis yatmıştır. Yargılama sonunda darbeye teşebbüs suçundan 16 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Önce Hasdal’daki askeri cezaevinde alıkonan Ergül, mahkûmiyetin 2013 ekim ayında Yargıtay tarafından onanması üzerine buradan Silivri Cezaevi’ne aktarılmıştır.
Bu arada, henüz cezasının Yargıtay’da kesinleşmediği bir aşamada 2013 yılı ağustos ayı Yüksek Askeri Şurası’nda bu durumda olan birçok general, amiral ve subayla birlikte TSK’dan ihraç edilmiştir Yalçın Ergül. Ancak Anayasa Mahkemesi’nin Balyoz Davası’nda verdiği ihlal kararı üzerine 20 Haziran 2014 tarihinde tahliye olmuş ve ardından yeniden yapılan yargılamada beraat etmiştir.
KUMPAS DAVALAR OLMASAYDI...
Ergül, iki yıl önce çıkan makalesinde “Projeyi başlatanlar kumpas davalarla hizmetten alıkonmasaydı, bu alanlarda çok daha ileri aşamalarda olacağımızdan kimsenin şüphesi olmamalı” diye yazıyor.
Gördünüz mü, Milli Muharip Uçak’ın öyküsünü anlatmaya çalışıyorduk ki, karşımıza yine FETÖ isimli kriminal örgüt çıktı.
Emekli Hava Tümgeneral Yalçın Ergül, halen İstanbul’daki bir özel pilotluk okulunda uçuş öğretmeni olarak çalışmaktadır.
Paylaş