Paylaş
HÜKÜMET ve bürokrasinin çeteler ve batık bankaların üzerine tam bir kararlılıkla gittiği bir dönemde, hükümetin etkin bir üyesinin kayınvalidesinin hesabına bu bankalardan biri üzerinden para transferi yapılırsa ne olur?
Basında bir süredir tartışma konusu olan bu sorunun gerisinde, Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'ın 70 yaşındaki kayınvalidesi Hatice Betül Özbay'a Egebank çıkışlı sorunlu bir krediden yapılan ödeme yatıyor.
Üstelik, bu para transferini yapan kişi, Egebank davasında sanık olarak gözaltına alınan ve adı diğer batık banka skandallarında sıkça karşımıza çıkan ünlü avukat Aydoğan Semizer'den başkası değil.
Egebank hesapları üzerinde hazırlanan murakıp raporu, bankanın 16.9.1998 tarihinde Goldbis adındaki hayali bir şirkete tahsis ettiği 1.6 trilyonluk kredinin 69 milyar liralık bölümünün Betül Özbay'a gittiğini kanıtlıyor.
İstanbul DGM Savcılığı da geçenlerde Betül Özbay'ı çağırarak, ifadesine başvurdu.
Olaya şöyle yaklaşabiliriz:
Aydoğan Semizer, 15 yıldır Betül Özbay'ın mali müşavirliğini yapmaktadır. Özbay'ın verdiği vekáletnameyle kendisinin gayrimenkulleri üzerinde tasarruf yapma hakkına sahiptir.
Semizer, yalnızca Özbay değil, İstanbul'daki pek çok varlıklı insanın da mali müşaviri durumundadır.
Tartışmaya söz konusu olan ödeme, Betül Özbay'ın babası, annesi ve eşinden miras yoluyla intikal eden bazı gayrimenkullerin satışından elde edilen gelirin parasıdır.
Satış işlemi, Betül Özbay'ın mali müşaviri sıfatıyla Aydoğan Semizer tarafından yapılmıştır.
İşin püf noktası, Semizer'in Özbay'a yapması gereken ödemeyi kendi hesabı yerine, Egebank'ın kendisine açmış olduğu tartışmalı bir kredi üzerinden göndermiş olmasıdır. Betül Özbay'ın hiçbir zaman Egebank'la bir ilişkisi olmamıştır.
Olayın dökümü, Betül Özbay'ın kamuoyu karşısında mahkûm edilmesi ve damadının da Egebank skandalıyla ilişkilendirilmesi için yeterli midir?
Vicdan ölçüleri içinde bakıldığında bu soruya ‘‘evet’’ yanıtı verilebileceğini zannetmiyoruz.
Son dönemde batık bankalar ve çetelerin üzerine gidilmesi, önemli ölçüde hükümetin ve öncelikle de Başbakan Bülent Ecevit'in sergilediği siyasi iradenin bir uzantısıdır.
Ecevit'in siyasi iradesi ise çoğunluk kabinedeki en yakın çalışma arkadaşı olan Hüsamettin Özkan üzerinden ifadesini bulmaktadır.
Ayrıca, Egebank da dahil olmak üzere son dönemde üstüne gidilen dosyaların gerisinde ‘‘operasyonel’’ olarak düğmeye basan kişinin de Özkan olduğu Ankara kulislerinde bir sır değildir.
Benzer şekilde, Sadettin Tantan'ın İçişleri Bakanlığı'na, Zekeriya Temizel'in de Bankacılık Üst Kurulu'nun başına getirilmesinde Özkan'ın perde arkasından oynadığı rol de dikkate alınmalıdır.
Bütün bu faktörler yan yana getirildiğinde, batık bankalar konusunda alınan sonuçta belirleyici olan bir siyasinin, bugün bu skandallardan dolayı suçlu gibi takdim edilmesi ciddi bir çelişki oluşturmaktadır.
Paylaş