Paylaş
Dağlık Karabağ ve çevresinde yaklaşık bir buçuk aydır sürmekte olan savaş Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in pazartesiyi salıya bağlayan gece yarısı duyurduğu açıklamayla son buldu. Yapılan ateşkes anlaşması, Güney Kafkasya’da yeni güç dengesinin Ermenistan’ın kayıpları çerçevesinde bu kez Azerbaycan lehine şekillendiği, ancak Rusya’nın da baskın bir şekilde bölgeye iyice yerleştiği bir döneme kapıyı açtı.
Ortaya çıkan sonucun bir muhasebesini yaptığımızda şu gözlemleri öne sürebiliriz:
1) PUTİN’İN TUĞRASI: Çatışmalar sahada kritik bir eşiğe geldiği noktada Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile müzakereleri bizzat yürütüp uzlaşı zeminini yaratarak, ayrıca bizzat varılan mutabakatı açıklayarak hadiseye tuğrasını vuran kişi Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin olmuştur. Rusya lideri, bu hamleleriyle Güney Kafkasya bölgesinde nâzım rolü oynayan aktörün kendisi olduğu yolunda kuvvetli bir mesaj vermiş oluyor.
2) RUSYA BÖLGEYE YERLEŞTİ: Rusya’nın rolü yalnızca varılan mutabakatın şekillenmesiyle sınırlı kalmadı. Rusya, aynı zamanda ilan edilen ateşkesin ve bölgede kurulan yeni düzenin sahadaki başat denetleyicisi konumuna da geçti. Dağlık Karabağ’daki cephe hattı ve Laçin koridoru boyunca Rus Barış Gücü olarak 2 bine yakın asker ve 90 zırhlı personel taşıyıcı ile konuşlanacak olması bu durumun altını çiziyor. Rusya, anlaşmazlığın çözümü üzerinden Güney Kafkasya’daki ağırlığını arttırarak askeri gücüyle bölgeye tam anlamıyla yerleşmiştir. Kremlin, böylelikle, sahada barışı gözetmenin yanı sıra bölgedeki güç dengesi ve denkleme dahil olan bütün ülkelerle ilişkileri açısından önemli kaldıraçlara sahip olacaktır.
3) YA RUSYA AĞIRLIĞINI KOYMASAYDI?: Bundan önce Rusya’nın devreye girdiği iki ateşkes denemesi de sonuç getirmemişti. Rusya’nın ateşkes için sonuç alabilmesi, Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’da sahada askeri yenilgisinin kesinleştiği, Şuşa’ya Azerbaycan bayrağının dikildiği, özerk bölgenin başkenti Hankendi’nin düşme menziline girdiği, Ermenilerin kontrolündeki Hankendi ile Ermenistan arasındaki bağlantının koptuğu bir kırılma noktasında olmuştur. Rusya ağırlığını koymasaydı ve Azerbaycan ilerlemesini sürdürseydi sahadaki durum muhtemeldir ki, Hankendi’nin de düşmesiyle sonuçlanabilirdi. Paşinyan, daha fazla zararı göze alamayacağı bir noktada ateşkese razı olmak zorunda kalmıştır. Muhtemelen Rusya da Ermenistan’ın sahada daha fazla gerilemesini uygun bulmamıştır.
4) PAŞİNYAN İÇİN ZOR DÖNEM: Kuşkusuz, uğradığı kayıpların ardından ateşkesi kabul etmek zorunda kalması, iki yıl önce büyük bir halk hareketi ile iktidara gelen ve Batı’ya dönük bir vizyona sahip olan Paşinyan’ın siyasi gücüne, prestijine ciddi bir darbe vurmuştur. Erivan’da şimdiden patlak veren hadiseler bundan sonrasında Paşinyan’ı Ermenistan’da zor bir dönemin beklediğine işaret ediyor. Rusya’nın, Batı yanlısı gördüğü ve güven duymadığı Paşinyan’ın bu süreç içinde sıkışmasından bir rahatsızlık duyması beklenmemelidir. Aksine, Kremlin’in Azerbaycan’ın güçlenmesi çerçevesinde Paşinyan ve Ermenistan karşısında elindeki kartları güçlenmiştir.
5) AZERBAYCAN KAZANÇLI, TOPRAKLARINI KURTARDI: Varılan mutabakatla bu krizden en kazançlı çıkan aktör Azerbaycan’dır. Bu ülke, 1990’lı yılların başında çıkan çatışmalarda yalnızca ‘Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’ içinde Türk nüfusun yoğun olduğu Şuşa gibi yerleşimleri değil, aynı zamanda Karabağ’ın dışında kalan, bu bölgeye bitişik çok geniş topraklar da kaybetmişti. Azerbaycan, geçen bir buçuk ay içinde bu toprakların bir bölümünü savaşarak zaten geri almıştı. Bunlar Karabağ’ın güneyinde İran sınırına bitişik ya da çevresindeki Zengilan, Kubadlı, Cebrayil ve Fuzuli rayonlarıdır (idari bölge). Ermenistan işgalinin halen sürdüğü 3 rayon daha var. Bunlar, Karabağ’ın doğusundaki Ağdam ile batısı ve güneybatısındaki Kelbecer ve Laçin rayonlarıdır. Ermenistan, varılan mutabakata göre 15 Kasım’a kadar Kelbecer’den, 20 Kasım’a kadar Ağdam’dan ve en geç 1 Aralık’ta Laçin rayonundan çekilecektir. Sonuçta Ermenistan, ağırlıklı olarak 1992-1993 döneminde işgal ettiği bütün Azerbaycan topraklarından çıkmış olacaktır. Bu toprakların kendisine “iade edilmesi” Azerbaycan için çok büyük bir başarıdır.
6) ‘KAÇKINLAR’A DÖNÜŞ KAPISI AÇILDI: Burada anlaşmanın çok önemli bir unsurunun altını çizelim. 1990’lı yılların başındaki savaş sırasında gerek Karabağ Özerk Bölgesi gerek bu bölge dışında işgale uğrayan Azerbaycan topraklarında yaşayan 1 milyona yakın insan evlerini terk ederek kaçmak zorunda kalmıştı. Azerbaycan Türkçesinde ‘Kaçkınlar’ denilen bu insanlar çoğu Bakü olmak üzere ülkenin muhtelif bölgelerine dağılmıştı. Varılan mutabakatla sığınmacıların hem Karabağ hem de diğer işgal gören bölgelerdeki evlerine Birleşmiş Milletler’in gözetiminde dönmelerinin yolu açılmıştır. Geçen otuz yıl içinde Azerbaycan’ın başka yerlerine göç ederek buralarda yeni bir hayata başlayan bu insanların ne kadarının dönmeye istekli olacağı önümüzdeki dönemin önemli sorularından biridir.
7) LAÇİN KORİDORU RUSLARIN KONTROLÜNE GEÇTİ: Azerbaycan, kaybettiği topraklarını geri alırken kuvvetli bir Ermeni nüfusunun yaşadığı Karabağ Özerk Bölgesi ile Ermenistan arasındaki bağlantı hattı olan ve doğrudan kendi topraklarından geçen stratejik Laçin Koridoru’nun Rusya Barış Gücü’nün kontrolüne geçmesini de kabul etmiştir. Böylelikle Rusya, Ermenistan’ın Karabağ ile bağlantısının güvenliğini korumayı üstlenmiş oluyor. Burada yeni bir yol da inşa edilecektir. Azerbaycan, mutabakatla Laçin Koridoru’nda seyahat güvenliğini taahhüt etmiş bulunuyor.
8) NAHÇIVAN AZERBAYCAN’A BAĞLANIYOR: Buna karşılık Ermenistan da Nahçıvan Cumhuriyeti ile Batı Azerbaycan arasındaki yolun yeniden açılmasını taahhüt edecektir. Azerbaycan’a bağlı olmakla birlikte Ermenistan ile Türkiye arasına sıkışmış olan Nahçıvan’ın Ermenistan üzerinden Azerbaycan’a erişimini sağlayan yol Sovyetler Birliği’nin dağıldığı dönemde Erivan tarafından kapatılmıştı. Nahçıvan’ın yeniden karayoluyla Batı Azerbaycan’a bağlanacak olması Bakü açısından önemli bir kazanımdır. Mutabakatın bu hükmü Nahçıvan ile sınırdaş olan Türkiye açısından da olumludur. Çünkü, Türkiye de bu şekilde Nahçıvan üzerinden Azerbaycan’a karayolu ile ulaşma imkânına sahip olacaktır.
9) TÜRKİYE DE KAZANÇLI ÇIKTI: Türkiye, Güney Kafkasya’daki bir buçuk aylık çatışma sürecinden kazançlı çıkan taraflardan biridir. Öncelikle, bölgedeki en önemli müttefiki olan Azerbaycan’ın Ermenistan’la girdiği savaştan muzaffer çıkması, Türkiye açısından da değerli bir kazanımdır. Türkiye’nin gerek Azerbaycan’a sağladığı askeri malzeme gerek bu dost ülkenin ordusuna verdiği kurmay desteğinin sahadaki sonucun alınmasında belirleyici faktörlerden biri olduğunu teslim etmek gerekir. Başından itibaren her kademede her kanaldan verilen açık-örtülü destek Azerbaycan’ın sahadaki askeri başarısında etki yaratmıştır.
10) TÜRK ASKERLERİNE KARARGÂH GÖREVİ Mİ?: Türkiye açısından mesele Kafkasya’da denkleme girmesini, bu bölgeyi büyük ölçüde kendi nüfuz alanı olarak gören Rusya ile nasıl dengeleyeceği sorusunda beliriyor. Burada Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev, ateşkese uyulup uyulmadığını denetlemek üzere kurulacak olan Barış Gücü Kontrol Merkezi’nde Türk askerlerinin de görev alacağını açıklamıştır. Açıklanan mutabakat metninde bu yönde bir ifade yer almamakla birlikte, Aliyev’in sözleri müzakere sürecinde Rus tarafının Türkiye’ye bu konuda bir taahhütte bulunduğuna işaret ediyor. Bu durumda Rus askerleri ateşkes denetimi için sahaya çıkarken, belli sayıda Türk askerinin de kurulacak karargâhta görev üstleneceği anlaşılıyor. Büyüklüğü bilinmemekle birlikte, böyle bir görevlendirme Türkiye’yi bir şekilde denklemin içinde gösterecektir.
11) KARABAĞ’IN STATÜSÜ İÇİN TAAHHÜT YOK: Mutabakatta açıklık kazanmayan bir nokta Dağlık Karabağ’ın statüsüyle ilgili herhangi bir ifadeye, taahhüde yer verilmemesidir. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, daha önce yaptığı bir açıklamada bulunacak çözümün Karabağ’ın statüsünü de içermesi gerektiğini belirtmişti. Ancak mutabakat bu konuda bir hüküm içermiyor. Aliyev de dün yaptığı açıklamada “Anlaşmada Dağlık Karabağ’ın statüsü konusunda tek bir kelime bile yok. Ben Cumhurbaşkanı olduğum sürece de olmayacak” diyerek bu durumu teyit etmiştir. Sovyetler Birliği döneminde Karabağ’a Azerbaycan toprakları içinde bir ‘Özerk Bölge’ statüsü verilmişti. Karabağ’da yeni dönemde karar alma mekanizmalarının nasıl işleyeceği statü meselesiyle bağlantılı olarak bazı sorunları gündeme taşıyabilir.
12) ABD VE FRANSA SAHA DIŞINDA: Varılan mutabakatla kaybeden önemli bir aktör de Minsk Grubu’dur. Karabağ sorununa çözüm bulmak amacıyla Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı bünyesinde 1992 yılında kurulan ve eşbaşkanlıklarını Rusya, ABD ve Fransa’nın yaptığı, Türkiye dahil ayrıca 8 ülkenin de üye olduğu Minsk Grubu, geçen süre içinde bir çözüm üretememişti. Minsk Grubu’nun son çatışmalardan sonra yeniden devreye gireceğine ilişkin tartışmalar sürerken Putin’in ağırlığını koyarak krizi kendisinin sonuçlandırması, Minsk Grubu’nun diğer iki eşbaşkanı ABD ile Fransa’nın en azından bu aşamada saha dışında kalmalarına yol açmıştır.
Paylaş