Paylaş
Aslında Taliban’ın ülkenin bütününü kontrolü altına alabileceği, bizzat ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley tarafından bundan kısa bir süre önce 21 Temmuz’da açık bir dille telaffuz edilmişti. Orgeneral Milley, bu arada, başka senaryoların da ortaya çıkabileceğine işaret etmiş, “parçalanma hali”, “yerel savaş ağalarının güçlenmesi” gibi ihtimalleri bunlar arasında saymıştı.
Oysa Amerikan basınına Biden yönetiminden yansıyan son haberler, bu ihtimaller arasında ibrenin Taliban kontrolü seçeneğine doğru kaydığını, hatta Kabil’in çöküşünün tahmin edilenden de daha erken bir tarihte meydana gelebileceğine işaret ediyor.
Washington Post’ta dün çıkan bir habere göre, geçen haziran ayında yapılan istihbarat değerlendirmeleri, ABD’nin asker çekmeyi bu ayın sonunda tamamlamasının ardından Kabil’in altı ay içinde, yani 2022 yılı mart ayı başına kadar düşebileceği tahminine yer veriyordu.
Ancak Taliban’ın son haftalarda sahada elde ettiği kazanımlar ve Afgan ordusunun gerilemesiyle birlikte bu analizlerin güncellendiği anlaşılıyor. Askeri çevrelerde yapılan son tahminler, Kabil’in doksan gün içinde düşebileceğine işaret ediyor. Bu da bizi kasım ayının ortalarındaki bir zaman aralığına götürüyor. Aynı haberde bu beklentiyi 30 güne kadar çeken tahminlerin de yapıldığı belirtiliyor.
ABD TALİBAN’IN ZAFERİNİ KABULLENDİ
Buradaki kritik eşik, ABD’nin askerlerini Afganistan’dan çekme takviminin tamamlanacağı 31 Ağustos tarihi olacaktır.
Her halükârda istihbarat analizlerinde Kabil için yapılan tahminlerin sürekli öne alınması, Amerikan yönetiminin ülkeyi terk ederken Taliban’ın Kabil’in kapılarından içeri gireceği bir senaryoya şimdiden kendisini hazırladığını, bu durumla barışık olduğunu gösteriyor.
Bir başka anlatımla, ABD, yirmi yıl önce Taliban ve El Kaide’ye savaş açtığı Afganistan’ı bu örgütlere kaybetmeyi ve bu yenilginin sonuçlarıyla yaşamayı kabullenmiş görünüyor.
BM GÜVENLİK KONSEYİ’NDE SARSICI BİR KONUŞMA
Sahadaki güvenlik durumunun sürekli kötüleşmesi ve Taliban’ın ilerlemesi, uluslararası camiada tehlike çanlarının çalınmasına yol açıyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde geçen cuma günü düzenlenen Afganistan’a ilişkin özel oturumda BM Genel Sekreteri’nin Afganistan Özel Temsilcisi Deborah Lyons’un sahada yaşanan trajediyle ilgili seslenişi gerçekten sarsıcı bir içerik taşıyor.
Lyons, harekete geçilmediği takdirde Afganistan’da şiddetli bir insani krizin, acımasız bir savaşın yaşanacağını belirtiyor. Özel temsilci, ülkedeki gelişmelerin bu yüzyılda -çok az benzerine rastlanan- ciddiyet derecesinde bir felakete dönüşebileceğini söylüyor. Ayrıca, bu felaketin sonuçlarının Afganistan’ın sınırlarının çok ötesine taşacağı uyarısında da bulunuyor.
Sahadan ayrıntılı bilgi de veren Lyons, savaşın son haftalarda “daha da ölümcül, daha da yıkıcı bir evreye geçtiğine”, Taliban’ın saldırılarıyla birlikte yaralama ve ölüm hadiselerinde sayıca ciddi artışlar olduğuna, örgütün saldırdığı şehirlerde hastanelerin kapasitelerinin şimdiden dolduğuna dikkat çekiyor. BM temsilcisi, Taliban şehirlere yönelince çatışmaların Suriye savaşına benzediğini kaydediyor, hatta Saraybosna örneğini hatırlatıyor. Bu açıklamaya göre, şiddetli bir kuraklığa sahne olan ülkede yaşayan 18.5 milyon insanın yarısı insani yardıma ihtiyaç duyuyor.
Temsilci, daha sonra, Taliban’ın zemin kazanmasıyla çok sayıda insanın ülkeyi terk etmeye çalıştığını, yasal ve yasadışı yollardan göçmen sayılarının bu yıl iki katına çıkmasını beklediklerini anlatıyor.
TALİBAN TARAFINDAN ÖLDÜRÜLMEKTEN KORKAN KADINLAR
BM temsilcisinin, Taliban’ın kontrolü altına aldığı yerlerde yaşanan yargısız infazlar, dayak ve medyanın susturulması gibi sorunlardan söz ederken özellikle altını çizdiği bir mesele daha var: Afgan kadınlarının durumu... Lyons, çok sayıda Afgan kadınının BM birimlerine -hükümete ya da sivil toplum kuruluşlarına çalıştıkları için Taliban tarafından öldürülebilecekleri- ve ayrıca eğitim ve sağlık imkânlarından yoksun kalacakları yolundaki “korkularını” aktardıklarını anlatıyor.
“Karanlık bir gölgenin, bir zamanlar tahayyül ettikleri parlak gelecek hayallerinin üzerini kaplamasını endişe içinde bekleyen bir toplum var. Her gün karşılaştığımız korku halini burada tasvir edebilmek benim için gerçekten güç” diye konuşuyor Lyons.
BM Güvenlik Konseyi’ndeki bu brifingin en sarsıcı bölümlerinden biri Lyons’un Afgan kadınlardan yaptığı alıntılar. Lyons, bir Afgan kadının “Biz artık kazanımlarımızı, haklarımızı korumaktan söz etmiyoruz, sadece hayatta kalmakla ilgiliyiz” şeklindeki sözlerini iletiyor. Bir başka kadının “Kız çocuğunu okuttuğu için pişmanlık duyduğunu, çünkü onu tehlikeye daha açık bir duruma soktuğunu” söylediğini de aktarıyor.
Lyons, bu aktarımdan sonra “Konsey üyeleri, Sayın Başkan” deyip, salona şöyle sesleniyor: “Kız evladı olanlarımız için bundan daha ümitsiz bir ifade düşünemiyorum...”
KIZ OKULUNA SALDIRIDA 85 ÖLÜ
Kabil’in de düşmesi ve Afganistan’ın olduğu gibi Taliban yönetimine geçmesi halinde muhtemel sonuçlardan birinin geçen dönemde ülkede siyasi ve sosyal haklar alanlarında elde edilen kazanımların kaybedilmesi olacağı hususunda herkes hemfikir.
Bu alandaki en önemli kaygı konularından biri, Taliban ideolojisinin kadın haklarının şeriat hukukuna tabi olması ve kız çocuklarının eğitiminin engellenmesi yolundaki katı uygulamalarıdır. Radikal köktendinci grupların eğitim kurumlarını, özellikle de kız çocuklarının devam ettiği okullara saldırmaları Afganistan’da sıkça karşılaşılan olaylardır. Örneğin geçen 10 Mayıs’ta Kabil’de kız öğrencilerin gittiği bir okula tam çıkış saatinde düzenlenen bombalı saldırıda 85 kişi ölmüştür. Ölenlerin çoğu 13 ile 18 yaşları arasındaki kız öğrencilerdir. Taliban, bu saldırıyla ilgisinin olmadığını ileri sürüyor.
ERKEK ÇOCUKLAR KAÇIYOR, KIZLAR KALIYOR
Bu çerçevede son günlerde Afganistan’la ilgili gelişmeleri izlemeye çalışırken beni en çok etkileyen metinlerden biri, Kabil’deki bir kız lisesine giden Washington Post muhabirlerinin buradaki öğrencilerle yaptıkları konuşmaları aktardıkları yazıları oldu.
Afgan kız öğrencilerin Taliban’ın Kabil’e yaklaşmasından duydukları tedirginliği ifade etmekle birlikte yine de ayakta kalma ve mücadele etme azmine dönük kuvvetli ifadeleri dikkat çekiyor. Tabii en büyük endişelerinden birinin Taliban gelirse Burka ile örtünmek olacağını anlaşılıyor.
Öğrencilerden Belkıs Niyazi (17), “Taliban gelirse Afganistan 100 yıl geriye gidecek” diye konuşuyor. Safiye Hüseyin (18) ise “Kadınları ne kadar çok ezerseniz, onlar daha da kuvvetli bir şekilde karşı koyarlar” diye ekliyor. Behişte Amini (18) ise “Eğitimime devam edip edemeyeceğimi bilmiyorum ama erkekler Taliban’a karşı silah ve topla savaşabiliyorlarsa, biz kadınlar da pes etmeyerek, fikirlerimizle kendimizi koruyabiliriz” diyor.
Kız öğrenciler ne kadar kuvvetli ifadelerle konuşsalar da, korkulan olur ve Taliban önümüzdeki dönemde Kabil’de yönetimi ele geçirirse, Belkıs, Safiye ve Behişte’yi neyin beklediğini tahmin edebilmek ne yazık ki çok güç değil. Bu arada okulun müdiresi Nesrin Nurzai de “Genç erkekler ülkeden kaçıyorlar ama kızlar kalıyor” şeklindeki sözleri de acı bir çelişkinin altını çiziyor.
Paylaş