Paylaş
Anayasa Mahkemesi (AYM), internette haberlere erişime getirilen kısıtlamalar nedeniyle yapılan muhtelif bireysel başvuruları birleştirip tek bir “pilot dava”ya dönüştürmüş. Bu davada alınan kararda başvuru sahiplerinin listesinin başında “diken.com.tr”nin yayıncısı olan şirket var. Adı “Keskin Kalem Yayıncılık ve Ticaret A.Ş.”.
Başlarının derde girmesinin nedeni, 2018 yılında CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun TBMM’de çocuk istismarı konusunda özel bir araştırma komisyonu kurulması için yaptığı başvurunun reddedildiğini anlatan bir haber hazırlamış olmaları. TBMM Başkanlığı’nın başvurusu üzerine Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliği bu habere erişim yasağı getirmiş. İnternet sitesinin Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliği’ne yaptığı itiraz da reddedilmiş. Bunun üzerine Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuşlar.
Bir diğer başvurucu, “sol.org.tr” isimli internet haber sitesinin sahibi olduğu “Gelenek Basım Yayım ve Ticaret Ltd.”. Bu site, 2018 yılında bir özel kolejin öğretmenlerin maaşlarını ödemediği yolundaki iddiaları ve ayrıca çocukların kaydını alan velilerin ödedikleri ücretlerin iade edilmediğine ilişkin şikayetlerini aktarmış. Bu haberlere de engel getirilmiş. İtirazları sonuç getirmeyince onlar da çareyi AYM’ye başvurmakta bulmuşlar.
Üçüncü başvurucu yine soldan bir yayın organı olan Birgün gazetesi. Gazetede ve “birgun.net” isimli internet sitesinde 2018’de Hasankeyf taşıma ihalesinin iptal edildiğini ve konu ile ilgili üç kamu görevlisi hakkında soruşturma açıldığını duyuran bir haber yapılmış. Bu kamu görevlilerinin başvurusu üzerine erişim engeli gelmiş. Bu dosya da aynı güzergâhı izleyerek AYM’nin önüne kadar gelmiş.
Dördüncü başvurucu, bugün Sözcü’de yazmakta olan gazeteci-köşe yazarı Çiğdem Toker. 2016 yılında Cumhuriyet’te çalışırken gazetenin internet sitesinde de yayımlanan “Ferhat Tepe Dosyası Neden Kapandı?” başlıklı bir yazı kaleme almış Toker. 1993 yılında faili meçhul bir cinayete kurban giden Özgür Gündem gazetesinin Bitlis muhabiri Tepe’nin ölümünün üstünün kapatılmasını sorgulamış bu yazısında.
İlginç bir not, Tepe’nin ölümüyle ilgili olarak devlet makamlarının etkili bir soruşturma yürütmedikleri gerekçesiyle AYM’nin 2016 yılında verdiği bir “hak ihlali” kararı var. Toker’in yazısında adı geçen, dönemin Tatvan’daki 6. Tugay Komutanı Tuğgeneral K.T. başvuruda bulununca, bu yazıya da erişim yasağı gelmiş. Gazeteyi yayımlayan “Yeni Gün Haber Ajansı A.Ş.” de aynı dosyadaki diğer başvurucu.
Bir başka şikâyet sahibi, “gazeteduvar.com.tr”yi yayımlayan “And Gazetecilik, Yayıncılık, Sanayi ve Ticaret A.Ş”. Site, Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu’nun 2019 yerel seçimi öncesinde CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Ekrem İmamoğlu hakkındaki sözleri nedeniyle yayımladığı “Yunan Olmak da Ayıp Değil, Pontus da...” başlıklı haber nedeniyle de erişim engeli görmüş ve aynı süreçten sonra AYM’ye gitmiş.
“gazeteduvar.com.tr”, bir başka haberden dolayı da AYM’ye başvurmuş.
Ayrıca, Şevket Uzun’un imtiyaz sahibi olduğu “tarımdanhaber.com” isimli internet sitesi ile Almanya Köln merkezli “artigercek.com” isimli internet siteleri de yine yaptıkları haberler nedeniyle aynı sorunla karşılaşıp AYM’ye gitmişler. Uzun’un iki ayrı başvurusu var.
HÂKİM 24 SAAT İÇİNDE ERİŞİMİ ENGELLEYEBİLİYOR
AYM, ihlal türü olarak birbirine benzeyen başvurularda son dönemde uyguladığı bir yöntemi tekrarlayarak bu dokuz başvuruyu “hukuki irtibat nedeniyle” birleştirip tek bir pilot dava halinde bakmış.
Bu davada ihlal tartışmasının kaynağı olan mevzuat, 2007 yılında çıkartılan 5651 sayılı “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi... Hakkındaki Kanun”. Özellikle de bu kanunun 2014 yılında değiştirilmiş olan “İçeriğin Yayından Çıkarılması ve Erişimin Engellenmesi” başlıklı dokuzuncu maddesi.
Bu madde şöyle bir sistem getiriyor. İnternet ortamında yapılan yayın nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden kişi, kurum ve kuruluşlar, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamadıkları takdirde yer sağlayıcısına (server) başvurarak, “uyarı yöntemi” ile içeriğin yayından çıkartılmasını isteyebiliyorlar. Ancak...
Şikâyet sahipleri, bu yolu izleyebilecekleri gibi doğrudan Sulh Ceza Hâkimi’ne başvurarak içeriğin çıkartılmasını ve/veya erişimin engellenmesini de isteyebiliyorlar. Hâkim, en geç 24 saat içinde -duruşma yapmaksızın- başvuruyu cevaplandırıyor. Hâkimin vereceği çıkartma/engelleme kararlarına karşı yine bir başka sulh ceza hâkimliği nezdinde itiraz edilebiliyor.
Bu pilot davadaki başvuru sahipleri, engelleme kararlarıyla Anayasa’daki “ifade ve basın özgürlükleri” ile haklarını aramak için yaptıkları itiraz aşamasında yine Anayasa’da tanınan “etkili başvuru hakları”nın da ihlal edildiğini ileri sürüyorlar.
‘MAHKEMELER KURULMASI GEREKEN DENGEYİ GÖZETMEMİŞ’
AYM’nin bu davada aldığı toplam 41 sayfa tutan ve raportörlüğünü Derya Atakul’un yaptığı kararda, konu önce internet içeriğinin engellenmesi, filtrelenmesi ya da kaldırılmasına ilişkin uluslararası belgeler çerçevesinde ele alınıyor.
Benzer şekilde geçmişte AYM’nin bu konuda aldığı kendi kararlarına da geniş atıflar var. Özellikle AYM’nin internet yayınlarına erişim engelini, sınırlı işletilmesi gereken “istisnai bir yol” olarak gördüğü vurgulanıyor.
Mahkemenin bakışına göre meselenin temelinde gözetilmesi hedeflenen bir dengenin bulunması yatıyor. Burada A) Yayıncının ifade ve basın özgürlüğüne, basın mensuplarının haber verme ve eleştiri haklarının özüne dokunmamak gereği ile B) Aynı zamanda hak sahibinin çıkarlarını korumak ihtiyacı arasında bir denge bulunması gerekiyor. “Keyfi ve orantısız müdahalelere yol açılmaması” da önemli bir ölçüt olarak kayda geçiriliyor.
AYM’nin incelediği dosyadaki başvurular karşısında yaptığı temel tespiti şudur: “Hâkimliklerce verilen hiçbir kararda çatışan haklar arasında adil bir dengenin gözetildiği tespit edilememiştir.”
Bu noktada oldukça eleştirel şöyle bir tespit var kararda: “Gerekçeli kararlar, somut olayın koşullarından bağımsız ve genel ifadeler içerdiğinden, şikâyet konusu internet yayınlarının kişilik haklarını ilk bakışta anlaşılabilecek ve apaçık bir şekilde ihlal etmiş olduğunun nasıl tespit edildiği anlaşılamamaktadır.”
YEKNESAK ŞEKİL BİR CÜMLELİK KARARLAR OLUR MU?
Altı çizilmesi gereken bir diğer husus, AYM’nin engelleme kararlarına yapılan itirazı değerlendiren sulh ceza hâkimliklerinin kararlarında da problemli bir durumu tespit etmesidir:
“İtiraz mercilerinin kararları, yeknesak bir şekilde, ilk derece mahkemelerince verilen kararlarda hukuka aykırılık bulunmadığı ve bu sebeple de itirazın reddedildiğini bildiren bir cümleden ibaret gerekçelerden oluşmaktadır. Dolayısıyla itiraz konusu erişimin engellenmesi kararlarının ilk bakışta ihlal doktrinine uyumluluğu değerlendirilmemiş, başvurucular tarafından erişimin engellenmesi kararlarının kaldırılması talebiyle sunulan dilekçe ve eklerinde yer alan iddialar incelenmemiş, ileri sürülen itirazlar değerlendirmeye alınmamıştır.”
AYM, ayrıca engellenen haberlerin “Basının haber verme görev ve sorumlulukları kapsamında kaldığını” da vurguluyor.
TBMM’DEN YASAYI DÜZELTMESİ İSTENİYOR
AYM, yaptığı değerlendirmenin sonunda başvuru sahiplerini her iki iddialarında da haklı bulmuştur. Mahkeme, bu çerçevede A) Anayasa’nın 26 ve 28’inci maddelerinde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlükleri ile B) Anayasa’nın 40’ıncı maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının “ihlal edildiğine” karar vermiştir.
Bir bu kadar önemlisi, mahkemenin ihlali verirken doğrudan yasadan kaynaklanan “yapısal bir sorun”un bulunduğu tespitini de yapmasıdır. AYM, “Bu yapısal sorunun çözümü için keyfiyetin TBMM’ye bildirilmesini” de kararlaştırmıştır. Bu konuda gelmiş ve gelmesi muhtemel başvuruları incelemeyi bir yıl süreyle ertelemeyi uygun gördüğüne bakılırsa, AYM değişikliklerin yapılması için bir yıl gibi bir zaman vermiş oluyor Meclis’e.
Dikkat çekici bir nokta, kararın 137’nci bölümünde bu bağlamda ne yapılması gerektiği konusunda da oldukça ayrıntılı bir çerçeve çizilmesidir. Öncelikle, yasanın sorun yaratan dokuzuncu maddesinin “öngörülebilir” bir niteliğe kavuşturulması isteniyor. Müdahale yetkisinin belirli bir kesinlik ölçüsü içinde ortaya konması bekleniyor.
Bunun gibi ifade özgürlüğü kısıtlayan bu yolun keyfi uygulamaların önünü açmaması ve özgürlüğün kullanımının ölçüsüz bir şekilde ortadan kaldırılmaması için usule ilişkin güvencelerin getirilmesi de gerekli görülüyor. Karardan etkilenen tarafların yargılamaya katılımını öngören çelişmeli bir yargılamanın sağlanması bu çerçevede telaffuz edilen bir adımdır.
KARARDAKİ OYBİRLİĞİ ÖNEMLİ
Karara ayrı bir ağırlık kazandıran önemli bir boyutu, AYM’nin 15 üyesinin “oybirliği” ile alınmış olmasıdır.
Bu arada, ihlallerin ortadan kaldırılması için dosyadaki bütün bu erişim engeli kararlarıyla ilgili olarak yeniden yargılama yapılması ve “ihlalin sonuçlarının giderilmesi” gerektiği de belirtiliyor. Yani alınan yasak kararlarının kaldırılması gerektiği...
Mahkemelerin internet erişimine getirdikleri engellemelerde -gerek yasadan gerek uygulamadan kaynaklanan nedenlerle ciddi bir boyutlarda bir ölçüsüzlüğün, keyfiliğin ortaya çıkmış olması, Türkiye’de basın ve ifade özgürlükleri alanındaki önemli sorunlardan birine dönüşmüştü.
AYM’nin oybirliği ile buradaki ihlali tespit edip TBMM’den düzeltilmesini talep etmesi bu özgürlüklerin önünü açan bir nitelik taşıyor. Şimdi mesele, TBMM’nin AYM’nin bu beklentisini zamanında yerine getirip getirmeyeceğidir.
Paylaş