Paylaş
Yaklaşık 48 saat Emniyet ve Savcılık’ta kaldı. Önce polis, ardından Ergenekon Savcıları tarafından sorgulandı. 23 Mart tarihinde 01.30 sularında serbest bırakıldı.
Bu sorgulamalar sırasında mahkemeye kararıyla dinlenmiş olan telefon konuşmalarının dökümleri Selçuk’un önüne kondu ve kendisine bunların içeriğiyle ilgili sorular yöneltildi, bu arada şu soru da soruldu:
“Cumhuriyet gazetesinin herhangi bir yayın politikası var mıdır? Açıklayınız.”
KOÇ AİLESİ’NDEN KİMLERİ TANIRSINIZ?
Telefonda konuştuğu ya da konuşurken isimlerini geçirdiği kişilerle olan ilişkileri, doğrudan suça işaret eden bir durum olmasa bile polis ve savcıların sorgulama alanı içindeydi. Sorular, örneğin “Şevket Sabancı ve Mete Akyol isimli şahısları tanıyor musunuz? Husumetiniz veya irtibatınız var mıdır?” gibi bir anlatımla formüle ediliyordu.
2008 yılı Şubat ve Mart ayları arasında iki aylık bir döneme rastlayan telefon dökümlerinin önemli bir bölümü, Selçuk’un İbrahim Yıldız ve Mustafa Balbay gibi Cumhuriyet yöneticileri ve yazarlarıyla ya da aile yakınları, dostlarıyla yaptığı günlük konuşmalardan alınmıştı.
Dökümler incelendiğinde sorgucuların Selçuk’un yalnızca siyasi değerlendirmeleri ya da Ordu ile ilgili sözleriyle ilgilenmedikleri, iş dünyasıyla ilişkilerini de özellikle mercek altına aldıkları dikkat çekiyor.
Örneğin, Selçuk, Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız’a bir görüşmesinde “Koç’la görüşmeye gideceğini” söylüyor. Polis memuru, sorguda soruyor:
“Koç Ailesi’yle nasıl bir ilişkiniz var. Bu aileden kimlerle görüşürsünüz? Hangi sıklıkla görüşürsünüz?”
Selçuk, “Rahmi Koç benim dostumdur. Sırası geldiğinde buluşur görüşürüz. Bu görüşmelerimiz çok sık değildir” diye yanıtlıyor.
KARAMEHMET’LE NE KONUŞTUNUZ?
Bir başka örnek: Selçuk’u 22 Şubat 2008 tarihinde işadamı Murtaza Çelikel arar. Çelikel, “Aysel Hanım sizi evinde yemeğe davet ediyor. Osman Berkmen, Mehmet Emin Karamehmet, bir de Sanayi Odası Başkanı gelecek” der.
Sorgucu sorar: “Sizi yemeğe davet eden Aysel Hanım kimdir?”
“Murtaza Bey’in eşidir, Hukuk Fakültesi Dekanı’dır” diye yanıtlar Selçuk.
Sorgucu yine sorar: “ Osman Berkmen, Mehmet Emin Karamehmet ve Sanayi Odası Başkanı ile aranızda nasıl bir ilişki vardır. Yemeğe katıldınız mı? Hangi konular konuşuldu? Açıklayınız.”
İbrahim Yıldız, bir başka görüşmelerinde Selçuk’a o gün Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay’ın ABD Büyükelçisi ile yemek yiyeceğini anlatır. Polis sorar: “Görüşmede bahsettiğiniz Mustafa Balbay’ın Amerikan Büyükelçisi ile dar çerçevede yaptığı yemekli toplantının konusu neydi? Balbay size ne anlattı bu yemekli konuşmayla ilgili olarak? Görüşmenin içeriği ile ilgili ayrıntılı ifadenizi veriniz.”
Ergenekon sorgucuları, medya patronları ile ilgili konulara da çok duyarlıdır. Örneğin İlhan Selçuk’un Bülent Tanla ile yaptığı bir görüşmede Aydın Doğan’ın ismi geçince, sorgulamada kendisine şu soru yöneltilir:
“Görüşmede Aydın Doğan’la ilgili yapılan değerlendirmeleriniz hakkında ifadenizi veriniz.”
Bu dökümler Savcılar tarafından hiçbir ayıklama yapılmadan klasörlere konulmuş, Selçuk’un Halazadesi Benli ile telefonda Fashion TV’deki mankenler hakkında konuştukları da böylelikle kamuoyuna açık bilgi haline gelmişti.
SAVUNMASI İÇİN SIRA GELMEMİŞTİ
İlhan Selçuk, Ergenekon’un birinci iddianamesinde sanık olarak yer aldı. Silahlı terör örgütü kurma, zorla hükümeti iskata teşebbüs, Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı silahlı isyana teşvik iddialarıyla 2 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 217 yıldan 500 yıla kadar hapis cezasıyla çarptırılması istendi.
Ergenekon duruşması 20 Ekim 2008 tarihinde başladı. Selçuk, sağlık durumu ağırlaşınca 14 Ağustos 2009 tarihinde hastaneye kaldırıldı. Bu tarihe kadar, Silivri’de savunmasını yapabilmesi için henüz 55 numaralı sanık İlhan Selçuk’a sıra gelmemişti. Selçuk geçen pazartesi günü hastanede ölünce, hakkındaki dava da düşmüş oldu.
Dün Lütfü Kırdar Salonu’nda düzenlenen törende sahneye çıkan konuşmacıların büyük bölümü, söz birliği içinde Selçuk’un sağlığının gözaltına alındıktan sonra kötüleştiğini belirterek, ölümünün bu tasarrufun sonucu olduğunu vurguladı.
Törenden gazeteye dönünce, iddianamenin klasörlerini açıp sorgulama tutanaklarına, telefon dökümlerine göz gezdirmekten kendimi alıkoyamadım.
Paylaş