Paylaş
Tam 34 kişi öldü bombardımanda.
Grubun hareketleri insansız hava araçlarıyla saatlerce önceden tespit edilmiş ve gelenlerin PKK’lı olduğuna hükmedilmişti. Kısa bir süre sonra kafiledekilerin mazot getirmek üzere Irak tarafına “kaçağa gitmiş” olan civardaki köylerde yaşayan sivil vatandaşlar olduğu anlaşıldı. Ölenlerden 17’si 18 yaşının altındaydı. Bunlardan üçü de henüz 13 yaşındaydı.
Bu değerlendirme hatasının hangi yetkililer tarafından nasıl yapıldığı, bombalama emrini hangi makamın verdiği, sonuçta 34 vatandaşın ölümünden dolayı kimin sorumluluk taşıması gerektiğine ilişkin sorular geçen iki yıldır boşlukta sallanıp duruyor.
İkinci yıldönümünde Uludere faciasıyla ilgili olarak parlamentoda, yargıda ve idari düzeyde yürütülmüş ve yürütülmekte olan inceleme ve soruşturmaların durumuna kısaca göz atalım.
* * *
Önce TBMM devreye girdi ve olayı aydınlatmak üzere bir inceleme komisyonu kuruldu. Komisyon, yaklaşık bir yıl süren çalışması sonucunda AK Partili üyelerin oylarıyla “olayın kasten yapılmadığına” kanaat getiren bir rapor yayımlayarak dosyayı kapattı. Alınan istihbaratın nasıl olup da yanlış değerlendirildiği, bunun sorumluluğunun kime ait olduğu gibi kamuoyunun yanıt beklediği sorular raporda yanıtsız kaldı.
CHP, MHP ve BDP’li üyelerin muhalefet şerhi düştüğü komisyon raporunun sonuçsuz kalması, konunun yargıya taşınmasının da önünü kesmiştir. Rapor bazı yetkililerin sorumluluğuna işaret etmiş olsaydı, bu takdirde yargıya intikal ettirilip dava açılması mümkün olabilecekti. TBMM raporu bu kapıyı kapatmış oldu.
İkinci önemli süreç, İçişleri Bakanlığı tarafından görevlendirilen Mülkiye müfettişlerinin yaptığı incelemeydi. Mülkiye müfettişleri, detaylı bir inceleme sonucunda “alınan istihbaratın değerlendirilmesinde hata yapıldığına” dikkat çeken, “Grubun kaçakçı olarak değerlendirilmemesi hatalıdır” tespitini yapan bir hayli eleştirel bir rapor hazırladı. Müfettişler, Nisan 2012’de “sıralı komutanlıklar”ın, yani bombardımana giden karar alma sürecindeki bütün askeri kademelerin “soruşturulmasını” talep etti.
Müfettişlerin “soruşturma” talebi
geçen 20 ay içinde hükümet tarafından karşılıksız bırakılmıştır.
* * *
Yargıya gelince, konuya önce Diyarbakır’daki Özel Yetkili Savcılık bakmış ve 11 Haziran 2013 tarihinde “görevsizlik” kararı vererek, dosyayı Genelkurmay Askeri Savcılığı’na göndermiştir. Top şu an için Askeri Savcılığın sahasındadır. Askeri kaynaklardan aldığım bilgiler, buradaki soruşturmanın devam etmekte olduğunu gösteriyor.
Sonuçta aradan iki yıl geçtiği halde 34 kişinin öldüğü bu faciadaki temel soruların yanıtları henüz alınabilmiş değildir. Uludere Komisyonu’nda ayrıntılı bir muhalefet şerhi yazmış olan ve konuyu inatla izlemeye devam eden hukukçu kökenli CHP Milletvekili Levent Gök, dünkü sohbetimizde kötümserdi. Konunun “karartılmaya, soğutulmaya ve unutturulmaya çalışıldığını” belirten Gök, şöyle dedi: “Bunun nedeni, devletin sivil-asker bütün üst kademelerinin bu olayda sorumluluğunun olmasıdır. Hepsi kader birliği içinde...”
* * *
Peki Uludere’de hesap veren hiç kimse yok mu? Hava saldırısından dolayı yok ama Uludere’de kaçağa çıktıkları için yargılanan köylüler var. Milliyet muhabiri Namık Durukan facianın birinci yıldönümünden hemen sonra Uludere’de köylülerle birlikte bombalanan yol üzerinden Irak tarafına kaçağa gitmiş ve tanıklığını 6 Ocak’ta gazetesinde çarpıcı bir manşetle aktarmıştı.
Sonrasında ne olduğunu merak edebilirsiniz. Sınırdaki jandarma karakolu Durukan’ın haberinde fotoğrafları çıkan köylüleri ifadeye çağırdı ve ardından Savcılık tarafından 5682 sayılı Pasaport Kanunu’nun ülke sınırlarını pasaportsuz terk etmeyi yasaklayan 33’üncü maddesine muhalefetten dava açıldı. Bu suçun yaptırımı, bin liradan üç bin liraya kadar para cezası.
Durukan büyük yankı yaratan “İmralı Tutanakları” manşetiyle kazandığı Abdi İpekçi Gazetecilik Ödülü’nden gelen 30 bin liranın 10 bin lirasını mahkemeden çıkması muhtemel görünen bu para cezasını ödeyebilmeleri için köylülere gönderdi.
Bu arada Durukan, köylülerin cezalandırılmasına yol açan “Uludere’de Ölüm Yolculuğu” başlıklı bu haberiyle geçen hafta bu kez bir başka prestijli basın ödülü olan Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü’ne layık görüldü.
Ya Uludere dosyasında adalet derseniz, onu da Strasbourg’daki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden bekleyeceğiz.
-----------------------------------
Not: Levent Gök’ün olay ve sonrasındaki soruşturmalarla ilgili en bilgilendirici belgelerden biri olan 50 sayfalık muhalefet şerhine CHP’nin web sitesinden ya da T24 haber sitesinden ulaşılabilir.
Paylaş