Paylaş
Bugün YSK’nın İstanbul seçimiyle ilgili iptal kararıyla ilgili tartışmayı şimdilik bir tarafa koyarak yeniden İdlib konusuna dönmek istiyorum. Geçen bir hafta içinde ortaya çıkan vahim gelişmeler bir güncellemeyi gerekli kılıyor.
*
Önce Türk kamuoyunda yeteri kadar üzerinde durulmayan bir hadiseyi hatırlatalım. Astana süreci çerçevesinde ‘gerilimi düşürme bölgesi’ ilan edilen İdlib’de, bilindiği gibi Türkiye’nin toplam 12 askeri gözlem noktası bulunuyor. Bu gözlem noktalarından biri geçen cumartesi günü Esad rejiminin açtığı topçu ateşinde isabet aldı.
Vurulan yer, İdlib’in güneyindeki kırsal alanda, Hatay sınırına kuş uçuşu 45 kilometre kadar uzaklıkta olan Zaviye’deki 10 numaralı askeri gözlem noktası. Bu üssün Suriye sınırına uzaklığı 5 kilometre kadar. Dolayısıyla buradaki Türk askeri birliği Suriye ordusunun havan topu atışlarının menzili içinde kalıyor.
Milli Savunma Bakanlığı tarafından da duyurulan bu olayda iki Türk askeri yaralandı. Türk Hava Kuvvetleri’ne ait bir savaş uçağının eşliğinde üç helikopterin gözlem noktasına iniş yapması suretiyle yaralanan askerler buradan tahliye edildi.
*
Can kaybı olmadan atlatılan bu hadise Ankara-Moskova-Şam üçgeni içinde son derece hassas bir durum olarak kabul edilmeli. Çünkü 2018 başında bu birliklerin intikalleri sırasında can kaybı yaşanan iki saldırı hariç tutulursa askeri gözlem noktaları İdlib’de faaliyete geçtikten sonra bugüne dek herhangi bir saldırının hedefi olmamıştı. En azından açık kaynaklara yansıyan bilgilere baktığımızda tablo böyle.
Böyle olması, gerek uzunca bir zamandır İdlib’i sınırın dış çeperinden top atışına tutan Suriye ordusunun, gerek bugün İdlib’i kontrolü altında bulunduran terörist El Kaide uzantısı Heyet Tahrir üş Şam (HTŞ) örgütünün Türkiye’yi karşılarına almamak konusunda belli bir dikkat içinde hareket ettiklerine işaret ediyordu.
Kaza değilse, TSK noktasının isabet almasının Suriye ordusunun bilinçli bir hedef tercihini yansıttığını kabul etmemiz gerekir. Esad ordusunun bu ayın başından itibaren yürüttüğü İdlib harekâtını Rus Hava Kuvvetleri ile koordine bir şekilde gerçekleştirdiğini hesaba kattığımızda, karşımızda kafa karıştırıcı bir durum var. Türkiye ile yakın ilişkisi hesaba katıldığında Rusya’nın böyle bir hedeflemeyi onayladığına ihtimal vermek istemiyoruz.
Rusya lideri Vladimir Putin, geçen eylül ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte onay verdiği Soçi mutabakatının ikinci maddesinde “İdlib’de askeri operasyonlar ve saldırılardan kaçınılması için gerekli önlemleri alma” taahhüdü altına girmiştir. Gelgelelim Rusya’nın bu taahhüdü bir hafta önce Zaviye’de yaşanan olayda Türkiye’nin buradaki askeri tesisini korumaya yetmemiştir.
*
Suriye ordusunun Rus savaş uçaklarının aktif desteği altında hem topçu ateşi hem de helikopterlerden varil bombaları atmak suretiyle İdlib’in güneybatı bölgesine doğru başlattığı askeri harekâttaki hedef bölgenin içinde ve hemen bitişiğinde TSK’nın üç askeri gözlem noktası bulunuyor.
Havadan yürütülen harekât, bu hafta başından itibaren Esad ordusunun bu kez güneyde karadan İdlib’in içine doğru bir kara harekâtına girişmesiyle birlikte yeni bir eşiğe taşındı. Nitekim Suriye ordusu, önceki gün yoğun hava bombardımanı desteğinde güneyden muhalefetin kontrol ettiği bölgeye girerek stratejik bir mevkide bulunan Madik Kalesi’ni kontrolü altına aldı. Buradaki Kefrenbude yerleşiminin de ele geçirilmesini Esad ordusu açısından iç savaşın son aşamasında İdlib sahasındaki ilk alan kazanımı olarak görmemiz gerekiyor.
*
İdlib’in güneybatı bölgesindeki çatışmalar şimdiden güneyden kuzeye doğru bir göç dalgasını tetiklemiş bulunuyor. BM’ye göre son bir hafta içinde İdlib’in güneyinden kuzeye ve başka bölgelere göç eden sivillerin sayısı 150 bine ulaştı. Son iki hafta zarfındaki sivil ölümler en az 80 olarak tahmin ediliyor.
Bu gelişmeler Türkiye’nin başından beri en önemli kaygısı olan kuzeye doğru büyük bir göç dalgasının yaşanması senaryosunun kuvveden fiile çıkmakta olduğunu gösteriyor. Suriye’nin -Rusya’nın aktif desteğiyle- İdlib’de karadaki alan hâkimiyetini genişletmeye dönük stratejisini önümüzdeki günlerde kademe kademe ilerletmesi halinde bu dalga kuvvetlenecektir.
Sahada yaşanan bütün bu hadiselere baktığımızda İdlib’de ateşkes rejimini hayata geçirmeyi hedefleyen Soçi mutabakatının -aksi yönde yapılan bütün resmi açıklamalara rağmen- en azından bugün için büyük ölçüde boşlukta kaldığını söylemek hata olmaz.
Paylaş