İdlib dosyası (2): Suriyeli cihatçılar yeni komşularımız oldu

ÇİN Halk Cumhuriyeti neresi, İdlib neresi diye düşünebilirsiniz.

Haberin Devamı

Ancak geçenlerde Çin Halk Cumhuriyeti’nin Şam Büyükelçisi Qi Qianjin’in Esad rejiminin resmi yayın organı ‘Al Vatan’ gazetesine verdiği demece bakarsanız, Pekin’in neden İdlib’le yakından ilgilendiğini anlayabilirsiniz.

Büyükelçi Qianjin, Çin Halk Cumhuriyeti sınırları içindeki Doğu Türkistan’da kurulan ‘Türkistan İslam Partisi’nin İdlip’te üslenmiş olmasından şikâyetçidir. Büyükelçi, “Suriye ordusunun teröristlere karşı yürüttüğü savaşın Çin halkının da yararına olduğunu” söyleyerek Çin ordusunun da Suriye ordusunun İdlib’deki teröristlerle savaşına “bir şekilde katılmaya istekli olduğunu” belirtiyor.

‘Küresel cihat’ için savaşmak üzere Suriye’ye gelen ve burada El Kaide yanlısı gruplarla birlikte hareket eden ‘Türkistan İslam Partisi’ militanları, Hatay’a sınırdaş İdlib bölgesinde kümelenmiş cihatçı gruplardan yalnızca biridir.

Bugün yeryüzünde kendisini cihatçı olarak tanımlayan ne kadar silahlı örgüt varsa neredeyse hepsinin silahlı Suriye muhalefetine ek olarak İdlib’de sahada bayrak gösterdiğini söylemek mümkündür.

Üstelik Suriye ordusu ve Rusya’nın Suriye’nin diğer bölgelerinde bulunan silahlı muhalif grupların büyük bir bölümünü geride bıraktığımız aylarda İdlib’e sürmelerinin sonucu, Türkiye’nin yanı başındaki bu bölge artık cihatçıların toplanma üssü haline gelmiştir.

Bugün İdlib coğrafyasında varlık gösteren cihatçı örgütleri iki kümede değerlendirmek mümkün. Birinci grupta Türkiye, Rusya ve İran’ın yürüttükleri Astana mutabakatı içinde ‘meşru muhalif’ olarak tescil edilerek bir şekilde siyasi sürece dâhil edilebilecek konumda olanlar var.

İkinci grupta ise BM kararları çerçevesinde ‘terörist’ olarak tanımlanan, dolayısıyla Astana sürecinin koruması altında olmayan ‘meşru hedef’ konumundaki gruplar yer alıyor.

Bu iki kategoriyi alt kümelere böldüğümüzde şu şekilde özetlemek mümkün:

Heyet Tahrir üş Şam (HTŞ): Dünkü yazımızda da konu ettiğimiz HTŞ, El Kaide’nin Suriye şubesi konumundaki El Nusra grubunun lideri Ebu Muhammed El Julani’nin (El Cevlani) yeni bir kimlik altında yeniden kurduğu örgüt. İdlib’in merkezi de dahil olmak üzere bölgede geniş bir hâkimiyet kuran, 15 bin dolayında bir silahlı güce komuta ettiği tahmin edilen HTŞ, bölgenin başat aktörü olarak görülebilir. El Nusra’nın devamı olduğu için BM tarafından da ‘terörist’ kategorisinde kabul ediliyor ve Astana sürecinin dışında kalıyor.

Huraşiddin: HTŞ, 2017 yılında yeni bir kimlikle yola devam edeceğini açıklayınca bu kopmayı onaylamayan ve El Kaide’ye sadık kalacağını duyuran El Nusra kadroları ‘Huraşiddin’ adını alarak yoluna devam etti. Huraşaddin ile HTŞ arasında zaman zaman önemli çatışmalar yaşansa da iki taraf birbirine karşı topyekûn bir savaşa girişmekten kaçınıyor. El Kaide’nin en katıksız takipçisi olan bu örgüt, sayıca HTŞ’den küçük.

İŞİD: Son günlerde İdlib’den gelen haberler İŞİD’in uyuyan hücrelerinin de canlanarak sahaya çıktıklarına işaret ediyor. Özellikle son dönemde İdlib’de gerçekleştirilen bazı suikast eylemlerinin en azından bir bölümünün sorumluluğu İŞİD hücrelerine atfediliyor.

‘Terörist’ kategorisindeki bu üç grubun dışında kalan, ancak çoğu yine cihatçı kimliğe sahip ikinci kategorideki örgütlere gelince...

Bunlardan silahlı Suriye muhalefetinin kilit oyuncularından Ahrar üş Şam ve Nurettin Zengi Hareketi adlı iki örgüt geçen şubat ayında ‘Suriye Özgürlük Cephesi’ni (Cephe Tahrir Suriye) kurdu. Her ikisi de Türkiye’ye olumsuz bakmıyor.

Bu arada, ‘Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) bileşenlerini de içine alan, Türkiye’nin doğrudan desteklediği İdlib’deki 11 muhalif örgüt geçen mayıs ayında birleşerek ‘Ulusal Özgürlük Cephesi’ni kurdu.

Bu konularda uzman ‘Suriye Gündemi’ isimli web sitesine göre bazıları Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı harekâtlarına da katılmış bulunan bu 11 örgütün isimleri şöyle: Feylak üş Şam, Ceys el Nasr, Ceys İdlib Hür, 1. Sahil Tümeni, 2. Sahil Tümeni, Fevc el Evvel, Ceys El Sani, Ceys el Nukba, Şüheda el İslam Darayya, Fırka el Hurriye ve 23. Fırka...

Ve 1 Ağustos tarihinde ajanslar, şubat ayında kurulan Ulusal Özgürlük Cephesi ile mayıs ayında kurulan Suriye Özgürlük Cephesi’nin bir koalisyon kurarak güçlerini birleştirdiklerini duyurdu.

Esad’ın ordusu İdlib’in çevresinde mevzilenirken sınırın arkasındaki silahlı muhalifler de büyük bir konsolidasyona gitmiş bulunuyor. Bu oluşumun kuvveden fiile çıkmasında perde arkasında Türkiye’nin yürüttüğü mesainin de önemli bir rol oynadığını söylemek hata olmaz.

Sahadaki aktörleri tanıdıktan sonra şimdi “İdlib’de bu kadar aktörle ne olacak?” sorusuna yanıt aramaya başlayabiliriz.


*Harita; Suriye Gündemi web sitesinden alınmıştır

İdlib dosyası (2): Suriyeli cihatçılar yeni komşularımız oldu

Yazarın Tüm Yazıları