Paylaş
İdam cezası münazarasıyla birlikte, bu cezanın nasıl bir yöntemle infaz edileceği sorusuna da yanıt aramak durumuna giriyoruz ister istemez...
Öncelikle konunun aslında insanlık tarihi kadar eski olduğunu, farklı dinlerin, uygarlıkların, imparatorlukların yüzyıllar boyunca bu yöntem meselesi üzerinde kafa yorduğunu ve geliştirilen tekniklerin zamana ve medeniyet anlayışına göre sürekli bir evrimden geçtiğini teslim etmemiz gerekiyor.
Kuşkusuz, Türkiye için ideal infaz yöntemi arayışına girerken pek çok meselede olduğu gibi geleneğin mi yoksa modernite ile buluşma çabasının mı baskın çıkacağı sorusu, -2012 Türkiye’sini de anlamamıza yardımcı olacak şekilde- temel bir tercihi yansıtması bakımından da önem kazanıyor.
Bu bağlamda “başlıca” infaz yöntemleri üzerinde şu gözlemleri ileri sürebilmek mümkün:
ASMA: Türkiye Cumhuriyeti’nin geleneksel yöntemi. Bir cumhuriyet geleneğini sürdürmek anlamında başvurulabilir. Bu yöntemle hayatına son verilenler arasında başbakanlar, dışişleri bakanları ve çok sayıda genç insan da bulunduğundan, Türk toplumunun kolektif belleğiyle de uyum sağlanmış olacaktır.
KAFA KESME: Başbakan Erdoğan’ın bugün attığı pek çok adımı Selçuklu ya da Osmanlı’dan referanslarla ilişkilendirmeye çalışması, kendisinin sürekli tarih bilincini yaşatma çabası ile hareket ettiğini gösteriyor. Eğer Osmanlı geleneğine sahip çıkılmak isteniyorsa, kılıç ya da baltayla kafa kesme yöntemi en doğru tercih gibi gözüküyor. Bugün Suudi Arabistan ve Katar’da bu yöntem uygulanıyor. En süratli ölüm seçeneklerinden biri.
BOĞMA: Yine bir Osmanlı geleneğini günümüzde sürdürmek açısından akla geliyor. Osmanlı’nın özellikle askerler ve hanedan mensupları için başvurduğu yöntem. Padişahlar tahta çıkınca kardeşlerini katlettiklerinde kan akmayan bu yöntem kullanılırdı. Bu anlamda bir saray klasiği olarak görülebilir.
GAZ ODASI: Özellikle 20’nci yüzyılın başında ABD’de geliştirilmiş olan daha sonra Hitler tarafından sahiplenilen bir teknik. Ölüm sırasında vücudun gösterdiği sert refleksler izleyenler açısından rahatsız edici görüntüler yaratıyor. Yöntem olarak çok acımasız bulunduğu için ABD’deki pek çok eyalette uygulanmasına son verildi. Bu sevimsiz seçeneğin kamuoyu desteği bulabilmesi güç.
ELEKTRİKLİ SANDALYE: İlk şokta insanın bilincini kaybettiriyor, ikinci dalgada vücuttaki diğer organlar tahrip ediliyor. Elektrikli lambayı bulan Edison’un kurmayları tarafından 19’uncu yüzyılın sonunda geliştirildi. 20’nci yüzyılda ABD’de yaygın bir şekilde kullanıldıysa da, bugün bu ülkede çok az eyalette ve daha çok da ikinci seçenek olarak sunuluyor idam mahkûmlarına. Ölüm gecikmeli olabiliyor.
DAMARDAN İLAÇLA ÖLDÜRME: Günümüzde bulunmuş olan en “insancıl”, en az acı veren idam yöntemi. Mahkûmun kolunda damar yolu açılarak vücuda öldürücü bir ilacın zerk edilmesi ile sonuca gidiliyor. Mahkûm önce uyku haline geçiyor, ardından nefesi kesiliyor, kalbi duruyor. ABD’de bugün idam cezasının geçerli olduğu 37 eyaletin (toplam 50) neredeyse tümünde bu yöntem kullanılıyor. ABD’de idam cezasının hâlâ uygulanıyor olması, Başbakan’ın “İdamı tartışalım” tezinin en önemli dayanaklarından birini oluşturuyor. Bu bağlamda “ölümcül enjeksiyon” (lethal injection) yönteminin benimsenmesi, Türkiye ile ABD arasında stratejik anlamdaki “model ortaklık” ilişkisini tamamlayan bir faktör olacaktır. Şöyle ki, idam cezasının geri gelmesi Avrupa ile bir kopmaya yol açacağı için, bu durum Türkiye’nin Batı politikasında ABD ile gireceği yakınlaşmanın sembolü de olabilir.
Not: Murat Bardakçı’nın 2 Haziran 2002 tarihli Hürriyet’te yayımlanan “İdam Kalkınca Kaybolacak Eski Güzel Teamüllerimiz” başlıklı yazısı da bu tartışma açısından önemli bir çalışmadır.
Paylaş