Paylaş
Hizbullah adındaki şeriatçı cinayet şebekesinin gerçekleştirdiği vahşetin toplumda yol açtığı büyük şokla, bu konudaki tartışmaların yarattığı toz bulutu iç içe geçmiş bulunuyor.
Ve bir kez daha devlet sorgulanıyor. Projektörler bir kez daha devletin üzerine yöneliyor.
Hemen bu noktada şu açmaz beliriyor:
Hizbullah örgütünün üzerine kararlılıkla giden, cinayetleri tek tek ortaya çıkartan, bizzat bu suçlamalara hedef olan devletin kendisi değil mi?
Bu da şu standart soruları beraberinde getiriyor:
Hangi devlet? Ya da devletin hangi görevlileri? Yoksa devlet adına hareket eden bazı siyasiler mi?
* * *
Galiba şu olgu ciddi bir itirazla karşılaşmıyor:
Hizbullah'ın en azından 1980'li yılların hemen sonunda ve 1990'lı yılların tam başındaki örgütlenme döneminde bazı devlet görevlileri ve siyasiler tarafından ciddi bir şekilde rahatsız edilmediği anlaşılıyor.
Hizbullah başlangıçta PKK'ya karşı bir reaksiyon olarak ortaya çıktığında, bu oluşumun üzerine büyük bir kararlılıkla gidilmediği yaygın kanı.
Bir dönem faili meçhul cinayetleri araştıran milletvekillerinin, bölgede görev yapmış kamu görevlilerinin ve gazetecilerin tanıklıkları, hep aynı olguya işaret ediyor.
Başlangıçta PKK'yı hedef aldığı için göz yumulan, bir anlamda eli serbest bırakılan bu örgüt, sonradan kontrolden çıkmış ve bütün sistemi tehdit eden ülkenin en vahşi cinayet şebekelerinden biri haline gelmiştir.
Karşımızda bir kez daha aynı davranış kalıbını buluyoruz. Ayrılıkçı terörün başını alıp gittiği bir dönemde, terör örgütüne karşı verilen mücadelede hukuk dışı organizasyonlara müsamaha edilmesi, sonradan bu oluşumların kontrolden çıkıp bir umacı haline gelmesiyle sonuçlanıyor.
* * *
Kamu görevlilerinin, hangi koşul altında olursa olsun, devletin bağlı kalmayı taahhüt ettiği hukuk ve meşruiyet çizgisinin dışına çıkmamaları gereği bir kez daha düşündürücü bir şekilde algılanıyor.
Hukuk devleti, kendisi adına hareket eden görevlilerin yaptığı hatalar karşısında onlara bağışıklık bahşeden bir aygıt değildir. Devlete düşen, hatalar varsa, bunları ortaya koyup hukuk mekanizmasını işletmektir.
Devlet, başka türlü, kendisinin hukuk kuralları içinde kaldığı konusunda vatandaşları ikna edemez.
Hizbullah olayında bazı devlet görevlilerinin ve siyasilerin ihmalleri ya da bilinçli bir şekilde göz yummaları gibi davranışlar söz konusu ise bunun gün ışığına çıkartılması gerekmektedir.
Bunun yolu, Hizbullah terörünü ayrıntılı şekilde ele alacak bir TBMM araştırma komisyonunun kurulmasıdır.
‘‘Yüce Meclis’’ bu gibi işler için vardır.
Paylaş