Hasan Saltık’ın ardından... Türkiye'de müziğin özgürlük alanını genişletti

Hasan Saltık’ı tek bir yazı içinde nasıl anlatabiliriz ki?

Haberin Devamı

Onun 57 yaşında bir kalp krizi sonucu çok vakitsiz ölümüyle sona eren hayatına sığdırdığı “şey”in büyüklüğünü bir yazının sınırları içinde aktarabilmek benim açımdan çok zor.

Bununla birlikte, Hasan Saltık’ı etkileyici bir şekilde anlatan, hakkını layıkıyla teslim eden çok güzel yazılar da okudum; muhakkak bu yazılara atıf yapmalıyım. Bunlar arasında gazetemizin yazarları Doğan Hızlan ve İhsan Yılmaz ile Gazete Duvar’da Murat Meriç’in ve T-24’te Orhan Tekelioğlu’nun yazılarının hep birlikte Saltık’ı anlamak bakımından çok değerli metinler olduğunu düşünüyorum.

Hasan Saltık’ın ardından... Türkiyede müziğin özgürlük alanını genişletti

Orhan Tekelioğlu’nun yazısında “Böyle insanlar bir armağan gibi hayatımıza gelir ve asla bizi terk etmezler” şeklindeki sözlerinin, Saltık’ı anlatan güçlü bir ifade olduğunu belirtmeliyim.

Haberin Devamı

UÇSUZ BUCAKSIZ BİR MÜZİK EVRENİNE KAPI AÇMAK

Bu arada, ölüm haberini aldıktan sonra onun hiç de uzağımda olmadığını birden fark ettim. Çalışma odamda kitapların, dergilerin, gazetelerin, raporların birbirine karıştığı sehpanın dağınıklığı içinden Kalan Müzik’in yayımladığı bir albümün bana baktığını fark ettim. Bu, büyük ut sanatçımız Şerif Muhittin Targan’ın “Bütün Eserleri” albümüydü.

Bu albümde 1967 yılında kaybettiğimiz Targan’la yapılmış bazı konuşmaların kayıtları da vardı. Kendisinin sesini duymak istemiştim. Bu yönüyle bakarsak, Şerif Muhittin Targan’ı o muhterem sesiyle odamdan içeri yanıma kadar getiren aslında Hasan Saltık’tan bir başkası değildi.

Ardından müzik kütüphanemde Kalan Müzik’ten ne kadar çok albümün olduğunu fark ettim. Ve ne kadar değişik zamanlara, türlere, dillere, coğrafyalara yayılıyordu bu CD’ler. Lazca söyleyen bir rock grubu da vardı, Türk sanat musikisi kayıtları da, Balkan müzikleri de... Neler yoktu ki?

Bendekiler, Kalan’ın zengin müzik envanterinden çok küçük bir kesit. Kalan Müzik, o kadar uçsuz bucaksız bir müzik evreninin kapılarını açmış ki hepimizin önüne...

BİR KÜLTÜR ARKEOLOĞU

Hasan Saltık, 12 yaşındayken ailesiyle Tunceli’den göç edip İstanbul’a ayak basmış, obua çalıştığı konservatuvar eğitimini yarıda bırakmış, ardından 1991 yılında henüz 27 yaşında iken Unkapanı Plakçılar Çarşısı’nda küçük bir odada Kalan Müzik’i başlatmıştı. İlk albüm olarak aynı yıl Grup Yorum’un “Cemo” albümünü piyasaya çıkarmasıyla Kalan’ın müzikal serüveni de limandan demir almıştı.

Haberin Devamı

Bu mütevazı başlangıç, Hasan Saltık geçen hafta öldüğünde geride 1.100’e yakın albüm ve uluslararası alanda kabul gören bir dünya markası bırakacaktı.

Hasan Saltık’ın ardından... Türkiyede müziğin özgürlük alanını genişletti

Hasan Saltık, 1976 yılında İstanbul’a ilk geldiği gün amcası İsmail Saltık ile Sirkeci’deki vapur iskelesinde.

Ölümünden sonra hakkında kaleme alınan yazılarda ona en çok yakıştırılan tanımlama “arkeolog” oldu. Örneğin İhsan Yılmaz, onu “Anadolu’nun kayıp seslerini kazıyıp ortaya çıkartarak kayıt altına alan bir kültür arkeoloğu” olarak niteledi. Kalan Müzik ile bu toprakların çok dilli ses hazinesini derleyip, bütün dünyaya ulaştıran bir elçi olmuştu.

TÜRKİYE’DE MÜZİĞİ ÖZGÜRLEŞTİRDİ

Geride muazzam bir müzik hazinesi bıraktı. Kalan Müzik’teki en önemli uğraşlarından biri, Anadolu’nun her bir tarafında unutulmuş kaybolmuş, saklanmış sesleri, müzikleri, kayıtları bulmak olmuştu.

Haberin Devamı

Saltık, yalnızca Anadolu’da kalmadı, Kafkaslar’a, Ortadoğu’ya, Balkanlar’a kadar çok geniş bir coğrafyaya açıldı.

Ayrıca, yeni projeleri, albümleri teşvik etti, sayısız yeni sanatçının önünü açtı, onları müzik dünyasına kazandırdı.

Burada isimlere girecek değilim.Yayımladığı kayıtlarda, coğrafya, zaman, dil, etnik köken, müzik kategorisi anlamında hiçbir ayrım, hiçbir sınırlama yoktu. Onun için anlamlı, müzikalitesi olan bütün sesler kayıt altına alınmayı, topluma ulaşmayı hak ederdi.

Çıktığı bu yolculukta Karadeniz’in en ücra vadilerinde gizlenmiş türkülere de ulaşabilir, sandıklarda gizlenmiş Kürtçe, Süryanice şarkıları da gün ışığına çıkartabilirdi. Klasik Türk sanat musikisi eserleri, türküler, folklor eserleri, pop müziği, klasik Batı müziği, eski eserler, yeni besteler...

Haberin Devamı

Aklınıza gelebilecek her müzik Kalan’da kendisine bir yaşam alanı buldu. Müzisyenler, Kalan’ın kapısından içeri adım attıklarında, daha önce pek girilmemiş özgün alanlara, yaratıcı projelere, sentez arayışlarına açılabilirlerdi. Bu yönüyle müziğin bir özgürlük adasıydı.

Hepimizin hayatını zenginleştirirken, Türkiye’de müziğin özgürlük alanını alabildiğince genişletti.

SESLERİN PEŞİNDE GEÇEN BİR HAYAT

O özgürlük adasında seslerin peşindeydi Hasan Saltık. İnsan seslerinin ve insanların muhtelif şekillerde yarattıkları çalgılarla çıkardıkları seslerin... Bu seslerin bir araya gelerek oluşturdukları her türlü müzikal form onun kabulüydü. Hiçbirine hürmette kusur etmezdi.

Haberin Devamı

Özetle, bu dünyada insanoğlunun müzikal anlamda yarattığı her şey onun ilgi alanındaydı. Müzik eşsiz ve kutsal bir varlıktı onun için. Ve insanın kendisini ifade edişinin bir aracıydı. O zaman önünde hiçbir engel olmamalıydı.

Bu bakış, her türlü sınırların üstüne çıkan bir insanlık anlayışının da yansımasıdır aslında. Evet, Hasan Saltık bu toprakların insanıydı ve bu topraklara kalben çok bağlıydı ama o aynı zamanda en üst kimliğiyle de yerküre üzerindeki bütün seslerin peşine düşmüş bir dünya vatandaşıydı.

Ve ona göre insanlığa ait müzikal her ses keşfedilip kayıt altına alınmalıydı.

ADANMIŞLIK DUYGUSU

Ölümünden bu yana aklıma takılan bir soru var. Hasan Saltık’ı bu sesleri, kayıtları keşfetmeye, gün ışığına çıkartmaya iten dürtü, saik neydi? 

Bu çabayı maddi beklentilerin yol göstericiliğinde sarf etmediğini biliyoruz. Piyasaya çıkarttığı albümlerin hiç de azımsanmayacak bir bölümünün popüler nitelik taşımadığını dikkate aldığımızda, bu tür hesaplarla hareket etmediğini anlayabiliyoruz.

Galiba sorunun yanıtı yaşadığı heyecan ve yaptığı işe adanmışlık duygusunda yatıyordu. Bir arkeoloğun toprağı kazdığı sırada birden eski bir uygarlığa ait bir nesneyi bulup onu çıkarırken yaşadığı heyecan ne ise Hasan Saltık da muhtemelen bunun bir benzerini duyuyordu, çok eski bir kaydı keşfedip yayımladığında.

Yaşamını anlamlı kılan heyecan, o şarkıları bulup insanlığın envanterine geçirmekti. Bu yönüyle aslında evrensel yarar düşüncesiyle çalışan bir müzeci gibi de kabul edebiliriz onu.

BENZERSİZ BİR İNSAN

Ama bütün bu çabanın gerisinde kanaatimce çok temel bir unsur daha vardı. Geçmiş zamanda ve bugün o besteleri yapan, şarkıları söyleyen, çalgıları çalan insanlara, onların yaratıcılıklarına, sanatçılıklarına olan saygısı, onlara duyduğu hayranlık ve takdir hisleri... Onları sahiplenip yüceltirken, iç dünyasında büyük bir kıvanç duyduğunu hissedebiliriz.

Hepsini bir araya getirdiğimizde kabul edelim ki, benzeri olmayan bir insandı Hasan Saltık.

Şimdi geride bıraktığı müziklerin içinden bizi selamlamaya devam ederken, gittiği diyarda yine seslerin peşine düştüğünü duyarsanız sakın şaşırmayın.

Yazarın Tüm Yazıları