ÖNCEKİ gün bazı gazetelerde gırtlak kanseri olan PKK’lı bir mahkûmun Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından affedilmeyi beklerken hayatını kaybettiğini bildiren bir haberle karşılaştım.
Konu dikkatimi çekti. Muhtelif kaynaklardan incelediğimde karşıma beni rahatsız eden bir tablo çıktı.
AF YETKİSİ CUMHURBAŞKANI’NDA
Mehmet Aras (50), terör faaliyetinden hüküm giymiş ve 16 yıldır Erzurum’daki cezaevinde hapis yatmakta olan bir mahkûm. Aras’a 2010 yılında gırtlak kanseri teşhisi konulmuş. Bu teşhisin ardından Aras’ın durumu Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Adli Tıp Kurumu, Adalet Bakanlığı, Erzurum Başsavcılığı ve Çankaya Köşkü de dahil olmak üzere birçok bürokratik merkez ve sağlık kurumu arasında başlı başına bir kitap yazılabilecek gelişmelere konu oluyor. Sağlık koşulları nedeniyle bir mahkûmu affetme yetkisi yalnızca Cumhurbaşkanı’na ait. Özel af süreci, hükümlünün ya da vekilinin Cumhuriyet Savcılığı’na başvurusu üzerine başlatılıyor ve Adli Tıp Kurumu’nun sürekli hastalık, sakatlık ve kocama hallerinden birinin bulunduğuna karar vermesi halinde, durum Adalet Bakanlığı tarafından Cumhurbaşkanı’nın takdirine sunuluyor. Anayasa’nın ilgili 104’üncü maddesi, Cumhurbaşkanı’nın Adli Tıp Kurumu’nun raporuna rağmen af yetkisini kullanmama konusunda takdir yetkisine sahip olduğunu da vurguluyor. Nitekim avukatları, Anayasa’nın bu maddesine dayanarak 2010 yılı sonunda Aras’ın serbest bırakılması için gerekli başvuruyu yapmış.
DURUMU GEÇEN MAYISTA KÖTÜLEŞMİŞ
Başvurunun ardından Adli Tıp Kurumu tarafından “sürekli hastalık hali bulunduğu” ve “cezaevinde kalmasına sağlığının elverişli olmadığı” yolunda rapor verilmiş. Yani top Adli Tıp’tan çıkmış. Bu raporun ardından 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un mahkûmun cezasını cezaevi yerine sağlık kurumunda geçirmesine ilişkin hükmü de işletilmiş. Bu çerçevede son bir yılının önemli bir bölümünü Erzurum’daki araştırma hastanesinde geçirdiği anlaşılıyor hükümlünün. Zaman zaman da cezaevine dönmüş. Ancak konu af meselesine gelince işler birden karışıyor. Bu arada, açık kaynaklarda rastladığım bir bilgi, Aras’ın Adli Tıp Kurumu raporu için ring aracıyla Erzurum’dan İstanbul’a gönderildiği, üç gün gidiş, üç gün dönüş olmak üzere araçta toplam 6 gün geçirdiği, bu zorunlu seyahatten olumsuz etkilendiği, dönüşünde kan değerlerinin günlerce yükseltilemediğidir. Araştırmam sırasında Milliyet gazetesinde 3 Mayıs 2011 tarihinde Burcu Karakaş imzasıyla çıkan bir habere rastladım. Bu haberde Aras’ın avukatı Şaziye Önder, şöyle diyor: “Artık tedaviye cevap vermiyor. Doktorlar da ‘Artık biz bakamayız, götürün’ diyorlar. Yalnızca ağrı kesici veriliyor. Adli Tıp raporuna göre ömrü az kaldığı için özel affa uygun ama savcılığa ilk gönderilen dosyada doğum tarihi ve baba adının yanlış yazılması nedeniyle süreç uzadı.” Aynı haberde Aras’ın ağabeyi Tayfur Aras da “Cumhurbaşkanı’ndan yardımcı olmasını rica ediyoruz. Kardeşim hiç olmazsa ailesinin yanında ölsün” diye seslenmiş.
GÜL’ÜN MASASINDA BEKLİYORDU
Bu arada, son dönemde Aras’ın dosyasını izleyen avukat Serdar Çelebi’den aldığım bilgiler, geçen ilkbaharın sonuna doğru kendisinin affedileceği yolunda Ankara’dan işaretler geldiğini, ancak nasılsa sürecin son anda birden durduğuna işaret ediyor. Çelebi, “Bize Ankara’da bürokrasiden olumlu haber geldi, kendisine müjdeyi vermek üzere hemen Erzurum’a gittik ama elimiz boş döndük. Sonra da zaten koşullar tamamen değişti ve konu gündemden düştü” diye konuşuyor. Aldığım bilgiler, son aşamada Aras’ın affedilmesine ilişkin başvuru dosyasındaki bütün eksikliklerin tamamlandığını ve dosyanın Çankaya Köşkü’nde Cumhurbaşkanı’nın masasında beklemekte olduğunu gösteriyor. Ancak Cumhurbaşkanı Gül’ün Aras’ı affedip affetmemek konusunda tereddüde düştüğü ve kararsız kalmasında kendisine iletilen bazı istihbarat raporlarının rol oynadığı anlaşılıyor. Bu arada, Mehmet Aras geçen pazar sabahı saat 09.00’da Erzurum Araştırma Hastanesi yoğun bakım bölümüne getirildi. Mide kanaması geçiriyordu. Aras, akşam 19.00’da hayattan ayrıldı. TBMM İnsan Hakları Komisyonu, Mehmet Aras’ın dosyasını ivedilikle inceleyip kamuoyuna doyurucu bir izahat vermelidir.