Fransa cephesinde zorlu bir hukuk savaşı başlıyor

FRANSIZ Senatosu’nun önceki günkü kararının ardından “soykırımı inkâr” yasasının seyrinde yeni bir evreye girilmiştir.

Bir cephede Türk hükümeti, karşı cephede ise Cumhurbaşkanı Nikolas Sarkozy, kendisinin cumhurbaşkanlığı seçimindeki sosyalist rakibi François Hollande ve Ermeni lobisinin yer aldığı üçlü ittifak arasındaki mücadelenin zemini parlamentodan Fransız yargısına doğru kayıyor.

ERDOĞAN TANSİYONU AŞAĞI ÇEKİYOR

Ankara’nın geçen aralık ayında Fransız Ulusal Meclisi’nin tasarıyı kabul etmesinden sonra gösterdiği kuvvetli tepki hatırlandığında, Senato kararına verilen karşılığın son derece kontrollü olması dikkat çekicidir.

Kontrollü tepkinin bir yansıması, Ankara’nın Fransa’ya karşı misilleme olarak hazırladığı “eylem planı”nı uygulamaya koymaktan kaçınmasıdır. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dün grup konuşmasında eylem planından söz ederken, “tepki ve tutumlarını gelişmelerin seyrine göre ortaya koyacaklarını”, bu aşamada “sabrettiklerini” belirtmesi, yaptırımlar konusunda aceleci bir tutumun söz konusu olmadığını gösteriyor.

Her ne kadar Sarkozy hakkında “ırkçı” ve “faşizmin ayak sesleri” gibi nitelemelere başvurmuş olsa da, Başbakan’ın ana mesajı yine de dengeli bir çizgide duruyor. Erdoğan, “Türkiye’nin küçük bir ırkçı zihniyetle kavga ediyor görüntüsü vermeyeceğini” söylemiş, “Biz tarihiyle kültürüyle, milletiyle büyük bir ülkeye yaraşır şekilde sağduyulu ve vakur bir tavır takınacağız” demiştir.

Başbakan, yasaya Anayasa Konseyi’nde itiraz edilebilmesi için 60 imzaya ihtiyaç duyulduğunu da belirtmiştir. Muhtemelen köprüleri atmaktan kaçınmasında kritik bir zamanlamada Türkiye’ye yakın duran Fransız senatörleri kaybetmeme saikinin rol oynadığını düşünebiliriz

ANAYASA KONSEYİ’NE İKİ YOLDAN GİDİLİYOR


 Dün Ankara ve Paris’ten aldığımız izlenimler ışığında Türkiye’nin önünde üç seçenekli bir yol haritasının şekillendiğini söyleyebiliriz.

Birinci yol, Başbakan’ın belirttiği gibi, Senato’dan 60 temsilci ya da Ulusal Meclis’ten 60 milletvekilinin bu yasanın Fransız Anayasası’na aykırı olduğunu öne sürerek bir itiraz dilekçesiyle Anayasa Konseyi’ne başvurmalarıdır.

Bunun için önceki gün Türkiye lehinde oy kullanan 87 senatörden yaklaşık üçte ikisinin imza vermesi yeterli. Bu girişimi yapmaya hazır bir grup senatörün bulunduğu anlaşılıyor. Buna karşılık, gerek iktidardaki Sarkozy gerek muhalefetteki Hollande bu yönde bir hareketi önlemek için parti gruplarını büyük bir baskı altına almış bulunuyorlar.

Burada çok kritik bir detay var. Sayı tamamlanmadan önce senatörlerin bir niyet beyanı yapmaları halinde, Anayasa Konseyi hükümete başvurarak her iki meclisten de geçmiş olan yasanın yürürlüğe konmasının bekletilmesini isteyebiliyor. Başvuru yapıldıktan sonraki aşamada da yasanın askıda tutulması gerekiyor.
Bu çaba sonuçsuz kalırsa ne olur? Anayasa Konseyi’nin yetkisinin kullanılabileceği bir seçenek daha var. Fransa’da 2008 yılında yapılan bir anayasa değişikliğiyle vatandaşlara yargılama sürecinde Anayasa’ya aykırı bir durumla karşılaştıkları gerekçesiyle Anayasa Konseyi’ne başvurma hakkı tanındı.

Bu durumda 1915 olaylarının soykırım olmadığını söyleyen ve bunun üzerine hakkında ceza asliye mahkemesinde dava açılan bir Türk ya da Fransız vatandaşı, yargılama aşamasında, yasanın Anayasa’ya aykırı olduğunu öne sürerek Anayasa Konseyi’ne itirazda bulunabilir. Ancak bu itirazın önce Yargıtay’dan geçmesi gerekiyor. Son tahlilde Anayasa Konseyi, bu şahsı haklı bulursa Türkiye Fransa’da büyük bir başarı kazanmış olur.

MAHKÛM OLUNURSA AİHM’YE ŞİKÂYET

Varsayalım ki bu yoldan da geçildi, ancak Anayasa Konseyi ilgili vatandaşın başvurusuna olumsuz karşılık verdi. Bütün yollar yine de kapanmış değil. Bu takdirde gidilebilecek bir yol daha var. Bu yasayı ihlal ettiği gerekçesiyle yargılanıp birinci derece mahkemesinde mahkûm olan bir kişi, Fransa’daki temyiz organlarına gidip, buradan da sonuç alamadığı takdirde Strasbourg’daki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) şikâyette bulunabilir.

Bu takdirde AİHM, söz konusu yasanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uygun olup olmadığına bakıp bir karara varacaktır. Önüne gelmesi halinde, bunun AİHM’nin bugüne kadar baktığı en kritik dosyalardan biri olacağına şüphe yoktur.

Hangi yoldan gidilirse gidilsin, Ankara açısından uzun soluklu, son derece zorlu bir sürecin başlamakta olduğu tartışma götürmez.
Yazarın Tüm Yazıları