Erdoğan medyaya en çok hangi konuda kızıyor?

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, medyadan hep şikâyetçi. Sürekli bir şikâyet hali içinde.

Haberin Devamı

Peki Başbakan medyadan en çok hangi konuda şikâyetçi dersiniz? Geçen 6 ay içinde gerek TBMM grup toplantılarında gerek başka vesilelerle yaptığı diğer konuşmaları taradığımızda, Erdoğan’ın medya hakkındaki şikâyetlerinde en geniş yeri terör ve Kürt sorununun tuttuğunu görüyoruz.
Başbakan, çoğunluk “medya” diyerek toptan bir bakışla, daha az oranda ise “bazı medya kuruluşları” deyip ayrımcı bir bakışa yönelerek, bu konuda beklediği desteği bulamamaktan yakınıyor.

ULUDERE’DEN RAHATSIZ

Başbakan’ın rahatsızlığında özellikle geçen aralık ayının sonunda Uludere’de kaçakçılık yapan 34 Kürt vatandaşın F-16’lar tarafından bombalanarak öldürülmesi olayının medya tarafından işlenme tarzı önemli bir rol oynuyor.
Erdoğan, öncelikle “bazı medya kuruluşları”nın tutumunu, “PKK-BDP-CHP’nin hükümeti yıpratmak amacıyla giriştikleri bir stratejiye eklenmek” olarak görüyor. (10/1) Bu çerçevede neredeyse her vesileyle Uludere’nin “istismar edildiğini” söylüyor. Bu çıkışları sonunda “Medyada ölüler üzerinden kampanya yürüten akbabalar var” suçlamasına kadar varmıştır. (27/5)
Başbakan, bu çerçevede medyayı PKK’nın terör eylemlerini yeterince duyurmamakla da eleştiriyor: “Yazılı ve görsel medya, neden susuyorsunuz? Bunları niye konuşmuyorsunuz? Nerede gözyaşınız, niçin gözyaşı dökmediniz?” (24/1)

Haberin Devamı

KANDİL’E GİTMEYİ BAŞARI ZANNEDENLER

Medyaya dönük suçlama kalıbı farklı açılar üzerinden düzenli bir şekilde tekrarlanıyor. Başbakan, bazı durumlarda “Doğru soruları sormamakla” (27/5) suçluyor medyayı, bazı durumlarda ise “teröre oksijen sağlamak” ve “Farklı odakların farklı çevrelerin operasyonlarını bizzat yürütmekle...” (20/5)
Erdoğan’ın özellikle son dönemde sıkça vurguladığı bir suçlama teması, medyanın polis ve asker şehitlere sahip çıkmadığıdır: “Şehitlerin anne ve babalarının hissiyatı paylaşılmıyor. Türkiye’de bu yapılamadı, siyaset kurumu ve medya tarafından yapılmadı.” (6/6)
İlginç bir nokta, Erdoğan’ın sıkça kendisini terörle mücadelede ülkesinin basını tarafından desteklenmeyen, neredeyse yalnız bırakılmış bir başbakan olarak takdim etmesidir.
Ona göre, “tüm uyarılarına rağmen hassasiyet göstermeyen bir medya” vardır. (28/4) “PKK’nın niyetlerinin görülmesi konusunda maalesef Türkiye gönül birliği içinde bir yaklaşım sergileyememiştir. Yalnızca siyasetçi değil medya da sergileyememiştir.” (20/5)
Tabii Kürt meselesi deyince, kendi politikasından farklı bir çizgide duran köşe yazarları ve “Kandil’de terörist başlarıyla görüşmeyi başarı telakki eden medya mensupları”nın Başbakan’ın zihninde açık bir dosya olarak durduğunu da vurgulamalıyız. Bu yazarların “devlet ile PKK karşısında tarafsız bile kalmadıklarını, kasıtlı ya da kasıtsız terör örgütünü desteklediklerini” ileri sürüyor Başbakan. (10/6)
Altı çizilmesi gereken bir başka nokta, Erdoğan’ın “Medyanın bu tavrıyla terör çözülmez” diyerek, bu alandaki çözümsüzlüğün faturasını kısmen medyaya çıkartmaya başlamış olmasıdır. (29/5)
Ayrıca, medya patronları ve genel yayın yönetmenlerine de sitemkardır Başbakan: “Medyaya çağrı yaptık, ‘terör gibi hassas bir meselede milletin hassasiyetlerini lütfen gözetin’ dedik. Patronlarıyla görüştük, genel yayın yönetmenleriyle görüştük. Maalesef yeterli desteği yine bulamadık.” (10/6)

Haberin Devamı

NEDEN BU KADAR ŞİKÂYET EDİYOR?

Çok partili demokrasi döneminde basından en geniş desteği bulan başbakan olduğu görüşü artık genel kabul gören Erdoğan’ın medyadan bu ölçüde şikayetçi olmasında kuşkusuz ironik bir yön yok değil.
Bunun temel bir nedeni, Başbakan’ın Kürt dosyasında medyadaki herkesi artık kendi çizgisinde ve aynı milli duruş etrafında görme arzusudur. Eskiden gazetecilerin Kandil’e gitmesini mesele yapmazken, artık yapmaktadır. Aynı zamanda, terör ve Kürt sorununun başbakan olarak kendisini belki de en çok zorlayan dosya olmasını da bir faktör olarak hesaba katabiliriz.
Ama bu faktörlerin dışında Erdoğan’ın medyayla ilgili yerleşmiş genel şikâyetçi tutumunun da bir yansıması var muhtemelen bu yakınmalarda. Geçmişten gelen ve bir türlü kapanmayan basınla hesaplaşma dürtüsü de burada rol oynuyor olabilir. Bir diğer faktör, Başbakan’ın basını siyasi hasmı gibi konumlandırıp, kendi siyasi duruşunu devamlı canlı tuttuğu bu çatışma pozisyonu üzerinden tanımlamasıdır.
Ama Başbakan gazetecilere “yüklenme” duygusunu da seviyor galiba. Bu ruh halini onun kişiliğinin “mütemmim cüzü” olarak kabul etmeliyiz. Asıl medyadan şikâyet etmezse şaşırmalıyız.

Yazarın Tüm Yazıları