Erdoğan’ın çelişkisi

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, bir babadır. O da kendi konumunda olan her baba gibi, çocuğunun dünya evine girmesinin sevincini yaşamak, bu sevinci aile yakınları, dostlarıyla paylaşmak isteyecektir. Bu, onun en doğal hakkıdır.

Başbakan’ın önünde iki seçenek vardı.

Birincisi, aile arasında sade bir tören düzenleyip, düğünün kamuoyunda tartışma konusu haline gelmesini önleyebilirdi.

İkinci şıkkı, yani gösterişli bir düğünü tercih ettiği zaman, bu tercihin siyasi sonuçları da olan bir tartışmaya malzeme sunacağını değerlendirmek durumundaydı.

Örneğin, davetli sayısı yüksek tutulunca gelen hediyelerin değerinin de merak konusu olması kaçınılmazdı.

Davetiyeyi alan herkes geleneğe uygun olarak hediyesini getirecek, ayrıca her dönem olduğu gibi bunda ölçüyü kaçıranlar da çıkacaktı.

TOPLUMBİLİMCİLERE ARAŞTIRMA KONUSU

Kendisi, yoğun mesaisi içinde bu gibi sonuçları düşünecek zamanı bulamamış olabilir.

Ancak bu takdirde, yakınındaki danışmanlarının işin nerelere çekilebileceği konusunda kendisine gereken uyarıları yapmış olmaları gerekirdi.

Belki, aileyi ilgilendiren çok özel bir konu olduğu için onlar da bu kararın dışında kalmayı tercih etmiş olabilirler.

Sonuçta, önceki gün Türkiye’deki düğün geleneği açısından önemli yenilikler getiren bir organizasyonla karşılaştık.

Bu organizasyon, her şeyden önce Türkiye’nin içinden geçmekte olduğu baş döndürücü ve yaman çelişkilerle dolu değişimin mikro ölçekteki bir laboratuvarı olarak özellikle toplumbilimcilere eşsiz veriler sunmuş olmalıdır.

KAMUOYU HÜKMÜNÜ VERECEK

Ayrıca, bir Türk başbakanının kızının düğününe yabancı devlet adamlarının davet edilmesi bakımından da bir ilk oluşturduğu kuşkusuz.

Böylelikle diplomasi ile düğünün iç içe geçtiği çok özgün bir sentezle karşı karşıya geliyoruz.

Bu durum, aynı zamanda Erdoğan’ın bir lider olarak şahsi düzeyde kurduğu ilişkilerin gücünü de gösteriyor. Kuşkusuz, bu ilişkiler Türkiye’nin bölgedeki ağırlığına da yansıyacaktır.

Düğünle ilgili olarak bu gibi pek çok noktaya dikkat çekilebilir.

Sonuçta, Türk halkı, aile meclislerinde, köy kahvelerinde bu düğünü tahmin edemeyeceğimiz ayrıntılarına kadar değerlendirecek ve bir hükümde bulunacaktır.

Bizim asıl üzerinde durmak istediğimiz nokta, bu gibi ayrıntılar değil, düğünün şaşaalı havasıyla Recep Tayyip Erdoğan’ın bir siyasi olarak yola çıkarken temsil etmeye soyunduğu değer ve ölçüler arasındaki çelişkidir.

ARADAKİ MAKAS AÇILIYOR

Erdoğan,
halkının yüzde 10’unun düzenli bir aylık gelirinin bulunmadığı, yüzde 25’inin de asgari geçim standartlarının altında yaşadığı, işsizliğin en can yakıcı sorun olduğu bir ülkenin başbakanlığını yapıyor.

Başbakanlığa gelişinde, bu kesimlerde yarattığı güvenin, daha doğrusu bu kesimdeki insanların kendilerini Erdoğan’la özdeşleştirmiş olmalarının büyük bir etkisi oldu.

Erdoğan, koltuğa oturduktan sonra da farklı bir başbakan görüntüsü çizdi.

Ramazan aylarında akşamları gecekondu mahallelerine giderek fakir ailelerle iftar açıyor, onların dertlerini dinliyor.

Onların dertlerine somut çareler getiremese bile, bir başbakanın bu kesimlerin sıkıntılarını hiç olmazsa hissettiğini ortaya koyuyor olması başlı başına önemsenmesi gereken bir tutumdur.

O zaman, Erdoğan’ın bu davranışlarıyla sergilediği duyarlılığının onun yaşam biçimindeki ölçülere de yansımasını beklemez misiniz?

Galiba, iki ayrı Recep Tayyip Erdoğan’dan söz ediyoruz ve ikisi arasındaki makas geçen pazar günü görüldüğü gibi hızla açılıyor.
Yazarın Tüm Yazıları