Paylaş
Kanter, bu fotoğrafı 30 Nisan tarihinde kendi Twitter hesabından paylaşmış ve altına “CIA Direktörü William J. Burns ile harika bir sohbet yaptık” diye de not düşmüş. Ayrıca, “Dostluğunuz için teşekkürler” diye eklemiş.
Fotoğraf, CIA Direktörü bir etkinlikte başka insanların da bulunduğu bir masada oturduğu sırada çekilmiş. Kanter’in cep telefonuyla yaptığı bir selfie çekimi olması kuvvetle muhtemel. Her ikisinin de yüzüne yerleşmiş olan güleç ifadeler fotoğrafa damgasını vurmuş.
Kanter, aynı fotoğrafı Instagram hesabından da paylaşmış.
BLINKEN’A BÜYÜK ÖVGÜ
Kendisinin sosyal medya hesaplarına bakıldığında, en son paylaşımında Kanter’i bu kez ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile gösteren bir fotoğraf karşımıza çıkıyor. Altında “iki gün önce” paylaşıldığı bilgisi var.
Kanter’in elini Blinken’ın omuzuna atmış olması oldukça samimi bir hava yayıyor ortalığa. Kanter bu fotoğrafın altına da, “ABD Dışişleri Bakanı Blinken ile dünyada insan haklarının durumu ile ilgili harika bir görüşme gerçekleştirdik. Dostluğun ve liderliğin için teşekkürler. Amerika sana sahip olduğu için şanslı” diye yazmış.
Burns ile fotoğrafında olduğu gibi bu görüşmenin de nerede gerçekleştiği hususunda bir bilgi yer almıyor bu paylaşımda. Bu fotoğraftan öğrendiğimiz, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın bir NBA oyuncusuyla küresel düzeyde insan hakları konularını görüşmüş olmasıdır.
Paylaşımlardan Kanter’in 30 Nisan akşamı Washington D.C.’de düzenlenen ve Başkan Joe Biden’ın konuşma yaptığı Beyaz Saray Muhabirleri Derneği’nin balosuna da katıldığını da öğreniyoruz.
BURNS VE BLINKEN SELFIE ÇEKTİREBİLİR Mİ
Enes Kanter’in ABD’de çok popüler bir şahsiyet olduğuna şüphe yok. Boston Celtics, New York Nicks, Portland Trail Blazers gibi NBA’in önde gelen takımlarında forma giymiş olması ona ABD’de muazzam bir tanınırlık sağlıyor.
Dolayısıyla, ortalama bir ABD vatandaşının yolda ya da bir partide Enes Kanter’i karşısında bulunca onunla selfie çektirmek istemesi anlaşılabilir bir durum.
Bütün mesele, William Burns ve Antony Blinken’ın sokakta yürüyen herhangi birer ABD vatandaşı olmamalarıdır. Biri, ülkenin istihbarat örgütünün başındadır. ABD’nin küresel düzeydeki casusluk faaliyetlerini yönetmektedir. Diğeri de ülkenin Dışişleri Bakanı’dır. ABD’nin dünyadaki bütün ülkelerle yürüttüğü ilişkilerin ayarı, dengesi onun sorumluluğu altındadır.
Enes Kanter basketbol dışında bir uğraşı olmayan, bütün dünyası spordan ibaret bir şöhret olsaydı belki her ikisinin kendisiyle görüşmeleri, selfie çektirmeleri yine anlaşılabilir bir durum olurdu.
Ama Kanter dediğimizde farklı bir profil beliriyor.
Kanter, Türkiye’de FETÖ bağlantıları gerekçesiyle pasaportu iptal edilmiş ve örgütle ilişkisi çerçevesinde hakkında Interpol’e kırmızı bülten talebi yapılmış, ABD’ye iade talepnamesi düzenlenmiş olan bir isim. Kendisi de 2021 yılında ABD vatandaşlığına geçmiş bulunuyor.
15 TEMMUZ’DA PENSİLVANYA’DA GÜLEN’İN YANINDAYDI
Dahası var. Kanter’in Fetullah Gülen ile yakınlığı söylentiye dayanmıyor. Fetullah Gülen ve onun başında bulunduğu örgüt ile bağlarını saklamayan, bu ilişkisini kuvvetli bir şekilde ortaya koyan biri. Üstelik darbe kalkışmasının sergilendiği 15 Temmuz 2016 gecesini Pensilvanya’da Gülen ile birlikte geçirecek kadar ona yakın biri. Bunu gizlemiyor. Ünlü “Time” dergisinde 11 Eylül 2018 tarihinde yayımlanan bir makalesinde 15 Temmuz gecesini Gülen’in Pensilvanya’daki evinde geçirdiğini anlatırken, “Gülen’in şoke olduğunu, Türkiye için korktuğunu anlatıyor, “Geceyi ülkemiz için dua ederek geçirdik” diyor. Gülen’in darbe girişiminin arkasında olduğu hususunda “çılgınca bir iddia” diye konuşuyor.
Aslında benzer bir görüşü daha sonra CNN’e verdiği bir mülakatta da tekrarlamış. Bir başka anlatımla, ABD kamuoyunu Gülen’in 15 Temmuz kalkışmasıyla bir ilişkisi olmadığı tezine inandırabilmek için kendisini tanık olarak takdim ediyor Enes Kanter.
Tabii Gülen’in evi derken, FETÖ’nün en önemli sivil imamlarından Adil Öksüz’ün de 15 Temmuz’dan önce zaman zaman huzura çıktığı, Gülen’le birlikte (Google arşivlerinden kolaylıkla bulunabilecek) fotoğraflarının çekildiği o evi kastediyoruz.
Adil Öksüz, yani 15 Temmuz gecesi TBMM’yi bombalayan F-16’ların havalandığı Akıncı Üssü karargâhında bulunan, ertesi sabah üssün yakınında tarlada Jandarma tarafından yakalanınca “Ben arsa bakıyordum” diyerek kendisini savunan kişi.
Hepsinin yolu o evden geçmiş.
BURNS VE BLINKEN BİLMİYOR MU
Şimdi kritik soruya gelelim. Burns ve Blinken, Kanter’in Gülen’le yakınlığını bilmiyorlar mı?
Önce görevi istihbarat toplamak olan CIA’nın başındaki direktörden başlayalım. William Burns, o fotoğrafı Kanter’in kimliğini bilmeden çektirmiş olabilir mi? Çok muhtemel görünmüyor. Ama bir an için bilmediğini varsayalım. Bu varsayımın doğruluğu da örgütün profesyonellik ölçütleri bakımından ciddi bir zafiyete işaret eder.
Aynı tespit ABD Dışişleri Bakanı açısından da öne sürülebilir.
İkinci şıkka gelelim. Yani hem Burns’ün hem de Blinken’ın, Kanter’in kimliğini, Gülen ile bağlantılarını bildikleri halde bu fotoğrafları çektirmiş olmaları ihtimaline. Üstelik en mütebessim ifadeleriyle...
Kabul edelim ki sokaktaki yürüyen ABD’li vatandaşların Kanter’in Gülen bağlantılarını bilmemeleri ne kadar doğalsa Burns ile Blinken’ın bilmemeleri de bir o kadar akla yatkın görünmüyor. Gülen dosyasının, Ukrayna krizi öncesinde de Türkiye ile ABD arasındaki diyalogun gündeminde S-400’ler, F-16’lar, YPG/PKK gibi yerleşik dikenli gündem maddelerinden biri olduğunu hatırlayalım.
Kanter’in Gülen’e yakınlığı bilindiği halde bu fotoğraflar çekildiyse o zaman vahim bir durumun söz konusu olduğunu kabullenmemiz gerekiyor.
Çünkü bu takdirde, karşımızdaki tablodan CIA Direktörü ve ABD Dışişleri Bakanı’nın, Gülen örgütü ile bu örgütün Pensilvanya’da yaşayan liderini meşrulaştırdıkları anlamı çıkar.
ABD’NİN KAYITSIZLIĞI
Bu fotoğraflar bize Türkiye’deki karar vericiler tarafından özellikle 2016 darbe girişimi sonrasında Obama, ardından Trump ve onun ardından Biden yönetimlerine, FETÖ konusunda en üst kademeden başlamak üzere yapılan bütün girişimlere rağmen Washington’un bu mesajlara kayıtsızlıkla yaklaştığı gerçeğini anlatıyor.
Gülenci örgütün özellikle son 15 yıl zarfında Türkiye’deki gelişmelerin akışında darbe kalkışmasının yanı sıra kumpas davaları da dahil olmak üzere icra ettiği sayısız müdahale ve yaptığı çok büyük kötülükler var. Buna karşılık, ABD Gülen örgütü ile arasına görüntü olarak bile bir mesafe koyma çabası içinde değildir.
ABD’nin burada sergilediği duyarsızlık, umursamazlık her şeyden önce Türk toplumuna karşı da büyük bir saygısızlıktır.
Paylaş