BM Güvenlik Konseyi kararı Türkiye’yi nasıl etkiler?

BİRLEŞMİŞ Milletler Güvenlik Konseyi’nde geçen cumartesi günü kabul edilen 2401 sayılı karar Suriye’de 30 gün süreyle ateşkes ilan edilmesini öngörmesine karşılık, ümit edilen sükûneti henüz getirebilmiş değil. Getirmesi de çok kolay gözükmüyor.

Haberin Devamı

Son bir hafta içinde 400 sivilin öldüğü Şam’ın kuzeydoğusundaki Doğu Guta bölgesi, BM Genel Sekreteri António Guterres’in ifadesiyle “yeryüzündeki cehennem haline” gelmiş bulunuyor. Peki güçlük nerede?

Güçlüğün temelinde karardan kaynaklanan şu çelişki yatıyor. Karar, bir taraftan “Bütün taraflardan gecikmeksizin çatışmaları durdurmalarını talep ediyor”. Aynı karar, diğer taraftan ateşkesin DEAŞ, El Kaide ve (onun Suriye uzantısı) El Nusra örgütlerine karşı yürütülen askeri operasyonlara uygulanmayacağını belirtiyor.

Üstelik yalnızca bu üç örgütle de sınırlamıyor. Karar, devamında ateşkesin “El Kaide, DEAŞ ve BM Güvenlik Konseyi tarafından terörist olarak tanımlanan diğer gruplarla bağlantılı şahıslar, gruplar, girişimler ve yapılara da uygulanmayacağını” kayda geçiriyor.

Haberin Devamı

Bu, görüleceği gibi bir hayli geniş bir tanımlama. İç savaşın hüküm sürdüğü bir kargaşa ortamında hangi grupların bu tanımlanan örgütlerle bağlantılı, hangilerinin bağlantısız olduğunu ayırt edebilmek o kadar kolay değil. Ayrıca, sahada çok sayıdaki cihatçı grubun arasında muazzam bir geçişkenlik söz konusu. Bu durum Rusya’ya ve himaye ettiği Esad rejimine muhalif gruplara karşı askeri harekâtları sürdürebilmeleri konusunda oldukça geniş bir hareket serbestisi tanıyor.

Nitekim Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov dün yaptığı açıklamada Doğu Guta’da El Nusra bağlantılı gruplar bulunduğuna dikkat çekip, “Bu durumda El Nusra’nın ortakları ateşkesin koruması altında değildir” derken, kararın kendisine tanıdığı bu hareket serbestisine dayanıyordu.

***

Türkiye’ye gelince, Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ’ın önceki günkü açıklamasından da anlaşılacağı üzere BM Güvenlik Konseyi kararının terörist gruplarla mücadeleye cevaz veren hükmünden hareketle ‘Zeytin Dalı’ harekâtının süreceği anlaşılıyor.

Bozdağ’ın şu sözlerinin altını çizelim: “Karar terör örgütleriyle mücadeleyi kapsamı dışında tutmaktadır. Dolayısıyla Türkiye’nin sürdürdüğü harekâtı bu kararın etkilemesi söz konusu değildir. Çünkü biz bölgede sadece PKK, KCK, PYD, YPG terör örgütleriyle değil, aynı zamanda bunlarla beraber DEAŞ terör örgütüyle de mücadele ediyoruz. Buralarda insani ihtiyaçlarda ve insani yardımlarda herhangi bir sıkıntı söz konusu değildir. O nedenle harekât bu karardan etkilenmeden devam edecektir.”

Haberin Devamı

Burada Bozdağ’ın Zeytin Dalı harekâtını DEAŞ üzerinden de gerekçelendirmesi özellikle önemlidir. Çünkü BM Güvenlik Konseyi’nin PKK ve türevi olan terörist gruplar konusunda olmasa da DEAŞ konusunda açık bir ‘terörist’ tanımlaması bulunmaktadır.

***

Hükümet Sözcüsü’nün bu açıklamasında Afrin’de insani ihtiyaçlarda bir sıkıntı olmadığını vurgulaması bir başka önemli noktadır. BM Güvenlik Konseyi kararı metnine baktığımızda, Bozdağ’ın neden bu vurgulamayı yaptığını anlayabiliyoruz. Gerçekten de, BM Güvenlik Konseyi kararında hiçbir şekilde Afrin’e atıf yapılmıyor. Kararda bölge olarak Doğu Guta, İdlib, Hama, Rukban ve Rakka bölgeleri zikrediliyor.

Gelgelelim karar metni dikkatli okunduğunda, tıbbi ve cerrahi malzeme de dahil olmak üzere insani yardım koridorlarının açılacağı bölgelerin tespitinde Birleşmiş Milletler’e Suriye’nin bütünü üzerinde geniş bir takdir alanı tanındığı hemen fark ediliyor. Şöyle ki kararda, BM’nin ihtiyaçlar ışığında yapacağı değerlendirmeye göre talep edeceği bölge ve topluluklara “emniyetli, engellenmeyen ve sürdülebilir bir erişime izin verilmesi” talep ediliyor.

***

Haberin Devamı

Bu ifadeden şunu anlamamız gerekiyor. BM, bu kararla Suriye’nin herhangi bir köşesini kastederek “Buraya insani yardım koridoru açılması gereklideme yetkisini kazanmış bulunuyor. Burada ilginç olan durum BM Genel Sekreteri’nin İnsani Konular ve Acil Yardımlardan Sorumlu Yardımcısı Mark Lowcock’un yaptığı açıklamada karşımıza çıkıyor. Lowcock, Güvenlik Konseyi kararını olumlu karşıladığını açıkladıktan sonra önümüzdeki günlerde yardım konvoylarını götürmeyi planladıkları bölgeleri sıralarken Doğu Guta ve Rukban’ın yanı sıra Afrin’i de gruba dahil ederek, “Bütün taraflara bunu mümkün kılmaları çağrısında bulunuyoruz” demiştir.

Bu açıklama ışığında, BM’nin Afrin’e insani yardım konvoyu götürmek için Türkiye’nin kapısını çalması ihtimaline hazırlıklı olmak gerekiyor.

Haberin Devamı
 

SON 24 SAATTE YAŞANANLAR

Yazarın Tüm Yazıları