Paylaş
Bugünkü yazımda ben de BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Güvenlik Konseyi’ne sunduğu 21 Ağustos tarihli son raporundan yola çıkarak, bu tabloyu BM’nin merceğinden değerlendirmeye çalışacağım. Bunu yaparken aynı zamanda BM’nin İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi’nin (OCHA) 29 Ağustos tarihli geçen haftaki en son raporundan da yararlanacağım.
BM Genel Sekreteri, Güvenlik Konseyi’nin Suriye’ye ilişkin bir dizi kararı çerçevesinde her iki ayda bir konseye bu ülkedeki gelişmelerle ilgili bir rapor sunmak durumunda. Guterres’in son raporu geçen haziran-temmuz ayları olmak üzere iki aylık dönemi kapsıyor. Bununla birlikte Guterres, dökümlerin önemli bir bölümünü Esad rejiminin nisan sonundan itibaren başlattığı saldırıları esas alarak üç aylık bir toplam üzerinden aktarıyor.
***
Guterres, raporunda öncelikle çatışmaların artmasının insani açıdan “felaket ölçeğinde sonuçlara” yol açtığını belirtiyor. Birinci saptaması, nisan sonundan itibaren İdlib gerilimi düşürme bölgesinde yoğunlaşan çatışmalarda ölen sivillerin sayısının 500’ü geçtiğini belirtmesidir. OCHA’nın daha güncel olan raporu ise toplamın 550’ye ulaştığını ve bu toplam içinde 450’sinin kadın ve çocuklar olduğunu belirtiyor.
Genel sekreter, ayrıca çatışmalar nedeniyle yerlerini terk etmek zorunda kalan sivillerin sayısının temmuz sonu itibarıyla 500 binin üstünde olduğunu kaydediyor. Buna karşılık, OCHA’nın geçen perşembe günü açıklanan raporu Suriye’nin kuzeybatısında ‘iç göç’ çerçevesinde yerinden olan sivillerin sayısının 600 bini aştığını belirtiyor. Burada dikkat çeken nokta, bu insanlar arasında beş kez, hatta 10 kez yer değiştirmek durumunda kalanların da bulunmasıdır.
OCHA raporunun en çarpıcı tarafı, çatışmalardan en çok etkilenenlerin kadınlar ve çocuklar olduğu gerçeğine projektör tutmasıdır. Bu bölgede yaşadığı tahmin edilen 3 milyon sivilin yüzde 51’i çocuk ve yüzde 25’i de kadındır. Yerinden olan kadın ve çocuklar temiz su, gıda, barınma, tuvalet ve sağlık hizmetlerine erişim gibi en temel ihtiyaçların karşılanmasında sorun yaşamaktadır.
BM Genel Sekreteri, raporunda yerinden olan sivillerin barınma sorununa özellikle dikkat çekiyor. Guterres’e göre, İdlib bölgesinde yaklaşık 100 okul doğrudan yerinden edilmiş ailelerin yaşadıkları geçici sığınma merkezlerine dönüştürülmüştür. Mülteci kampları ise kapasitelerinin çok üstünde bir kalabalığı barındırmak durumundadır. Genel sekreterin üzücü tespitlerinden biri, bugün İdlib’de binlerce insanın başını sokacak hiçbir yer bulamayıp açıkta yaşıyor olmasıdır.
***
Guterres’i en çok kaygılandıran konulardan biri, özellikle okul ve hastanelerle fırın ve su pompalama istasyonu gibi sivil altyapı tesisleri ve mekânlarının da havadan bombardımana ve topçu ateşine hedef olmasıdır.
Guterres, haziran-temmuz döneminde okulların hedef alındığı ve BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) tarafından da teyit edilen 55 vaka yaşandığını belirtiyor. Nisan-mayıs döneminde ise benzer şekilde okullara 32 saldırı meydana gelmiş.
Bir diğer kategoride sağlık tesisleri ve hastanelere yapılan saldırılar yer alıyor. Genel sekreter, aynı dönemde bu kategoride Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) de teyit ettiği 17 saldırı tespit edildiğini, nisan-mayıs aylarında ise 26 saldırı yaşandığını hatırlatıyor.
Guterres, “Bütün taraflara eğitime tahsis edilmiş binalara kasten saldırı düzenlemenin bir savaş suçu olduğunu hatırlatırım. Aynı zamanda hastanelere, hasta ve yaralı insanların barındığı yerlere bilerek saldırmak da uluslararası hukuka göre yine bir savaş suçudur” diyor. Genel sekreter, bu çerçevede Suriye’nin kuzeybatısında çatışma dışında tutulması gereken yerlere yapılan saldırılarla ilgili olarak BM bünyesinde soruşturma başlattığını kaydediyor.
***
Raporun önemli bir yönü, BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin (UNHCHR) sivil ölümlerle ilgili tespitlerini geniş ve ayrıntılı bir döküm halinde aktarması, her bir saldırıda ölen çocuk ve kadınların sayısı özellikle vurgulamasıdır. Bu ölümlerin azımsanmayacak bir bölümüne hava saldırılarının yol açtığının belirtilmiş olması dikkatleri rejimin ve onu destekleyen Rusya’nın sorumluluğuna çeviriyor.
BM Genel Sekreteri, sivil ölümler ve sivil altyapının tahrip olması karşısında İdlib’e istikrar kazandırılması için geçen yıl varılan mutabakatın yaşatılmasının şart olduğunu vurguluyor.
Bu açıdan bakıldığında raporun önemi, Türkiye ile Rusya arasında 17 Eylül 2018 tarihinde imzalanan Soçi Mutabakatı’nın İdlib’deki insani felaketin önüne geçilebilmesi için BM Genel Sekreteri tarafından hâlâ tek geçerli çıkış yolu olarak görülmesidir.
Paylaş