Bir toz bulutunun içinde yürümek

Haftalardır bir toz bulutunun içinde yol alıyoruz.

Haberin Devamı

Üstümüzü de kaplayan tozu silkeleyerek önümüzü görmeye, yürümeye çalışıyoruz alacakaranlıkta.

Toz bulutunun içinde her gün yeni görüntüler beliriyor. Bu görüntülerin bir bölümü gerçeğin kendisi olarak karşımıza çıkıyor. Bazen ilk başta şüpheyle yaklaşıyoruz ama bir süre sonra biraz üstünü eşelediğimizde birden gerçeğin kendisi göz kırpıyor.

Şekillenen bazı görüntülerde ise anlatının gerçek olmadığını biliyoruz ya da tahmin edebiliyoruz. Derken her ikisinin birbirine karıştığı, gerçek olanla olmayanın iç içe geçtiği gri bir alanda buluyoruz kendimizi. Gerçeği nasıl ayırt edeceğimizi bilemiyoruz, zorlanıyoruz.

Ama bir konuda hiçbirimizin şüphesi yok. O toz bulutunun içinde saklı olan, henüz bilmediğimiz, açığa çıkmayı bekleyen, bizden gizlenen gerçeğin daha pek çok parçası var.

Haberin Devamı

Bir türlü bütün parçaları bir araya getirip gerçeğin bütününü tamamlayamıyoruz.

Ve toz bulutu içinde hiç bitmeyen hesaplaşmaları izlemeye devam ediyoruz. Gerçeğin sıklıkla bu hesaplaşmalara rehin düştüğünü, bir kısmının her seferinde bir sonraki hesaplaşmada alınacak pozisyon için ihtiyat payı olarak saklandığını hissediyoruz.

Ve bu bulutun nasıl olup da birden ortalığı kapladığı bir başka soru olarak karşımızda asılı duruyor.

Neden şimdi?

Tabii toz bulutunun arkasını da merak ediyoruz.

*

Ve bu belirsizliğin ortasında ilerlediğimizi zannederken birden bir anaforun bizi ayaklarımızdan çektiğini ve yakın tarihimizin karanlık dehlizlerinin içine sürüklediğini fark ediyoruz.

O tünellerin içinde yine görüntüler var. Örneğin, kamyonun hâlâ yolun ortasında durduğunu görüyoruz. Ağır gövdesiyle asfaltın üstünde “Benim gittiğimi mi zannediyordunuz” dercesine hınzırca tebessüm ediyor sanki. Sahi, bize kamyonun oradan kaldırıldığını söylememişler miydi?

Evet görüyoruz, aynı aktörler, yedekleri, yeni katılımcılar ve kulübün fahri üyeleri, onur kurulu üyeleri, yurtiçinden yurtdışından, hepsi bir aradalar... Mağrur bir şekilde muhtelif fotoğraf karelerinin içinden bakıyorlar hepimize. “Biz hiçbir zaman kaybetmemiştik ki...” diye sesleniyorlar büyük sahneden.

Haberin Devamı

Yoksa algılarımız bize bir oyun mu oynuyor? Kamyon oradaysa ve her şey sahnede aynı kaldıysa, geçen onca zaman içinde yaşananlar neydi? Bir yanılsama mıydı? Yerimizde mi saydık on yıllar içinde?

Gerçekle gerçek olmayan arasındaki hattın belirsizleşmesi gibi, zamanın ölçüsünün kaybolduğunu hissediyorsunuz. Belki de zaman size bir oyun oynuyor, akış yönünü farklılaştırıyor. Geçmiş, bugün karışıyor. Gelecek mi dediniz?

*

İlan edebiliriz o zaman, bütün ölçülerin buharlaştığı, sınırların kalktığı, rollerin sıkça karıştığı bir evren hepimizi bekliyor. Kanunları korumakla, kuralları gözetmekle görevli olan güvenlik görevlilerinin bir kesimi ile kurallara kasteden organize çetelerin kutsal ittifakının eskiden beri hüküm sürdüğü bir evrendir bu.

Haberin Devamı

Bu arada, kural koyucular, kanunları yapanlar, yani siyaset kurumu içinden bu ittifaka doğru geçişkenlik de hiç yabana atılamaz. Sizin anlayacağınız, yardımlaşma ve işbirliği kültürü çok geniş anlamda içselleştirilmiştir bu âlemde.

Aralarındaki duvarların uzaktan görünen bütün yüksekliğine ve katılığına rağmen aslında çok esnektir buralarda hayatın ve işlerin akışı...

*

Tabii, böyle bir âlemde oyunu kâğıt üstündeki kurallara göre oynamak isteyenler çoğunluk tökezlemiş olarak buluverirler kendilerini. Sıkça tekme yerler, saha dışına savrulurlar. Onların zamanı çoğunlukla kendileriyle aynı kaderi paylaşanların yaralarını sarmakla geçer.

Burada zaten oyunun hakemi de yoktur. Hakemleri sahada değil, tribünlerde tezahürat yaparken, ıslık çalarken de görebilirsiniz. Sizin de etrafınızı kuşatan toz bulutu içinde ışığı ve gerçeği aramakla geçer hayatınız.

Yazarın Tüm Yazıları