Bir Kraliçe, Dört Cumhurbaşkanı - Kraliçe Elizabeth’in Türkiye karşısındaki seyir defteri

Geçen yıl kaybettiğimiz dış politika gazeteciliğinin duayeni Sami Kohen’in “Ver Elini Dünya” başlığı altında yayımladığı hatıratındaki ilginç olaylardan biri, Kraliçe Elizabeth’in Adnan Menderes ve arkadaşlarının idam edilmelerini önlemek amacıyla 1961 yılında Ankara’ya yaptığı kısa ziyarettir.

Haberin Devamı

Milliyet gazetesinin dış haberler müdürü Sami Kohen, Londra’daki bir İngiliz meslektaşından gelen telefondan, o sırada Hindistan’ı ziyaret etmekte olan Kraliçe Elizabeth’in Londra’ya dönüş yolunda Ankara’ya uğrayıp bu konuda girişimde bulunacağını öğrenir. Bunun üzerine apar topar Ankara’ya gider.

O tarihte 35 yaşında olan Kraliçe ve eşi Prens Philip’i taşıyan uçak, 6 Mart 1961 günü Esenboğa Havalimanı’na iner. Kraliçe Elizabeth ile dönemin Devlet Başkanı ve Milli Birlik Komitesi Başkanı Orgeneral Cemal Gürsel arasındaki görüşme Esenboğa’nın protokol salonunda gerçekleşir ve 40 dakika kadar sürer. Kraliçe, buluşmadan sonra uçağa biner ve Londra’ya doğru hareket eder.

Kohen’in yazdığına göre, Türk tarafı görüşmenin içeriğiyle ilgili bilgi vermekten kaçınmıştır. Buna karşılık İngiliz tarafı, daha sonra Kraliçe’nin Batı adına “Menderes ve diğerlerini idam etmeyin” mesajını getirdiğini gazetecilere doğrulamıştır. Bu haberin o günün koşullarında Türk basınında olmasa da Batı basınında yankı bulduğu anlaşılıyor.

Haberin Devamı

BİRLEŞİK KRALLIK’IN SONUÇSUZ KALAN HAMLESİ

Önemli bir ayrıntı var tam bu noktada. Yassıada davalarının (toplam 19 dava) 27 Mayıs 1960 tarihindeki darbeden beş ay kadar sonra ekim ayında başlamasına ve peyderpey sonuçlanmasına karşılık, “Anayasa ihlali” suçlamasından açılacak olan ana dava o tarihte henüz başlamamıştır. Bu davanın ilk duruşması 11 Mayıs 1961 tarihinde görülmüştür. Kraliçe’nin Ankara’ya uğrayarak yaptığı girişim, bundan iki ay kadar önce gerçekleşmiştir.

Burada sergilenen diplomasi hamlesi, Birleşik Krallık’ın bu dava daha başlamadan Kraliçe’yi bizzat devreye sokmak suretiyle Menderes hakkında idam cezası çıkmasını frenlemeye çalıştığını gösteriyor.

Yassıada Komutanı Yarbay Tarık Güryay’ın “Bir İktidar Yargılanıyor” başlıklı hatıratında, kendisiyle sık sık dertleşen ve idam cezasına karşı olan Cemal Gürsel’in, Kraliçe Elizabeth’in bu konudaki hassasiyetine değindiği yazılıdır.

Buna göre Gürsel, bir sohbetlerinde dünyanın ünlü şahsiyetlerinin, bu çerçevede İngiltere Kraliçesi’nin de Menderes’in durumuna “Yakın bir alaka gösterdiğini”, “Son perdenin ölümsüz kapatılmasını dilediğini” söylemiştir.

Haberin Devamı

Ancak Kraliçe Elizabeth, idamları önleyememiştir. Zaten Milli Birlik Komitesi Başkanı olmasına rağmen Cemal Gürsel’in gücü de yetmemiştir.

DEVLET POLİTİKASINI EKSİKSİZ UYGULADI

Geçen hafta hayata gözlerini kapayan Kraliçe Elizabeth, yetki alanı görünüşte büyük ölçüde köklü gelenekleri, sembolleri yaşatan protokoler bir çerçevede kalmakla birlikte, Birleşik Krallık’ın devlet politikası ve çıkarları yönünde kendisine düşen görevleri eksiksiz yerine getirmiş bir devlet insanı olarak karşımıza çıkıyor.

Onu hem Türkiye’ye yaptığı ziyaretlerde hem de Türkiye’den Londra’ya yapılan devlet ziyaretlerinde Buckingham Sarayı’ndaki kabullerde başrolde görüyoruz. Kraliçe’nin odakta olduğu bu geziler, her seferinde görsel unsurun, seremoninin, kraliyet protokolünün ön plana çıkmasıyla iki ülke arasındaki ilişkilerde sıcak atmosfer yaratan bir işlev gördüler. Değineceğimiz başka işlevleri de oldu gerçi...

Haberin Devamı

Kraliçe, Türkiye’ye 1961 yılındaki kısa Esenboğa ziyaretinden sonraki ikinci ziyaretini 1971 yılı ekim ayında dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın davetlisi olarak gerçekleştirmiştir. Türkiye’de askerlerin 12 Mart 1971 muhtırasıyla demokrasiye müdahalelerinden sonra kurulan Nihat Erim hükümeti işbaşındadır o sırada. Tam yedi gün süren ve halkın büyük sevgi gösterileri altında geçen bu ziyaret sırasında Kraliçe, kuvvetli ifadelerle Atatürk’ü ve reformlarını övmüştür. Çok az ülkenin Türkiye kadar ani değişiklikler geçirdiğini, Atatürk’ün dehasının liderliğinde Türk milletinin bütün sosyal ve ekonomik yapısının değiştiğinianlatmış, bunu Atatürk hesabına “müthiş bir başarı olarak nitelendirmiştir.

Haberin Devamı

Kraliçe Elizabeth, daha sonra 12 Eylül darbesinin lideri Cumhurbaşkanı Kenan Evren’i de 1988 yılı temmuz ayında İngiltere’ye yaptığı devlet ziyaretinde Buckingham Sarayı’nda ağırlamıştır.

GÜL’ÜN CUMHURBAŞKANLIĞINA KUVVETLİ DESTEK

Kraliçe Elizabeth’in Türkiye konusunda kritik bir zaman aralığında yeniden sahneye çıkması, yaklaşık yirmi yıl sonrasında 2008’i bulacaktır. Bu, Kraliçe’nin Abdullah Gül’ün 2007 yılında büyük çalkantıların ardından Cumhurbaşkanı seçilmesinden dokuz ay sonra, 13-16 Mayıs  2008 tarihleri arasında gerçekleştirdiği ziyarettir. Buradaki ironik bir durum, Kraliçe’nin Gül’ün davetlisi olarak Türkiye’ye gelişinin, Evren’in Londra ziyaretinin iadesi niteliğini taşımasıdır.

Haberin Devamı

Kraliçe’nin 2008 ziyareti şu nedenle önemliydi: Türkiye, 2007 yılında cumhurbaşkanlığı seçimi üzerinde yaşanan sert bir kutuplaşma üzerinden büyük bir siyasi krize sahne olmuştu. Gül’ün seçilmesinde “367 engeli” nedeniyle kriz çıkınca, 22 Temmuz 2007’de erken seçime gidilmiş ve AK Parti’nin sandıktaki başarısından sonra Gül 28 Ağustos 2007 tarihinde TBMM’de üçüncü turda Cumhurbaşkanı seçilmişti.

İçeride bu kadar çalkantılı bir dönemin ardından seçilen Gül’e başta askerler olmak üzere birçok kesimin hâlâ mesafeli yaklaştığı bir dönemde, Kraliçe’nin bizzat Ankara’ya gelip uluslararası camianın projektörleri altında bu ziyareti yapması, aslında Batı dünyası tarafından kendisinin cumhurbaşkanlığına verilen muazzam bir siyasi destekti. Bu temas, Gül Cumhurbaşkanı seçildikten sonra o tarihe kadar Ankara’ya Batı’dan yapılan en yüksek düzeydeki devlet ziyareti olarak beliriyor.

Bu ziyaret 31 Mart 2008 tarihinde Anayasa Mahkemesi’nde AK Parti aleyhinde kapatma davası açılmasının hemen sonrasına rastlıyor. Ziyaretin zamanlamasına baktığımızda, AK Parti’nin akıbeti üzerinde bir soru işaretinin asılı durduğunu görüyoruz o tarihte. AYM, 30 Temmuz 2008 tarihinde AK Parti’nin kapatılmamasına ancak laiklik karşıtı eylemlere odak olduğu gerekçesiyle hazine yardımının yarısının kesilmesine karar vermiştir.

Kraliçe Elizabeth, o yıllarda Ankara’daki sert iktidar mücadelelerinin ayrıntılarına ne kadar hakimdi, bunu bilebilmek mümkün değil. Ama Birleşik Krallık devleti adına yaptığı bu ziyaretin, en azından Batı dünyası nezdinde güçlü bir meşruiyete sahip olduklarını göstermesi bakımından Gül ve AK Parti açısından önemli sonuçları olmuştur.

GÜL İLK KEZ SMOKİN GİYİNCE

Bu ziyaretin renkli bir sonucu da oldu. Abdullah Gül, hayatında ilk kez smokin giydi. Milli Görüş soyağacından gelen ve smokine mesafeli olan, Cumhurbaşkanı seçilince smokini Çankaya protokolünden çıkartan Gül’ün önünde bir protokol meselesi belirdi ziyaretin hazırlığı aşamasında.

Çankaya Köşkü’nde verilecek ve karşılıklı olarak nişan takma teatisi de yapılacak olan resmi yemeğe kraliçenin kraliyet tacını takarak gelmesi, kraliyet protokolü gereği muhatabının smokin giymesini gerektiriyordu. Taç takılmadığında bu gerek ortadan kalkıyordu. Varılan mutabakatla tam protokol uygulanması kararlaştırıldı. Bu mutabakat, Gül’ün ilk kez smokin giymesiyle sonuçlandı.

İlginç bir ayrıntı daha var. Kraliçe Elizabeth, üç buçuk yıl sonra 2011 yılı kasım ayında Gül’ü Buckingham Sarayı’nda ağırlayarak kayda değer bir jestte daha bulundu. Buckingham Sarayı’ndaki ziyafet, Gül’ün Kraliyet protokolü ile serüveninde yeni bir kırılmaya yol açtı. Ziyafet sarayda olunca protokol gereği  kıyafet şartı bu kez smokinden fraka yükselmişti.

Ziyareti izleyen bir gazeteci olarak benim de bayağı bir hazırlık yaptıktan sonra frak giyerek hazır bulunduğum bir ziyafetti bu.

KRALİÇE’DEN AB ÜYELİĞİNE DESTEK

23 Kasım 2011 tarihindeki bu gösterişli resmi yemeğin ardından kaleme aldığım yazıyı yıllar sonra dün yeniden okudum. Kraliçe’nin konuşmasının en vurucu bölümünün, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine verdiği kuvvetli desteğe ilişkin ifadeleri olduğunu vurgulamışım.

Şu işe bakın, o zamanlar Birleşik Krallık AB içinde Türkiye’nin tam üyeliğine en güçlü desteği veren ülkeydi. Tam üyelikten hâlâ söz ediliyordu. Brexit süreciyle Britanya’nın AB’den çıkacağı o tarihlerde pek üzerinde durulan bir ihtimal değildi.

Birleşik Krallık, 2020 Ocak ayı sonunda AB’den resmen ayrıldı. Türkiye’nin tam üyeliğinden artık pek ses eden yok. Kraliçe’nin Türkiye’nin tam üyeliğine desteği de Buckingham Sarayı’nın duvarları arasında hoş bir seda olarak kaldı.

Yazarın Tüm Yazıları