ÖNCEKİ gün bazı gazetelerin birinci sayfalarında yayımlanan bir fotoğrafta vicdan sahibi her insanı isyan ettirecek bir görüntü vardı.
Fotoğrafta iki polisin bir göstericiyi kollarından tutarak etkisiz hale getirdikleri görülüyor. Ancak göstericinin sağ kolundan tutan polis görevlisi çok yakın mesafeden gözünün içine sokarcasına yüzüne gaz sıkıyor. Görüntü 2004 yılına ait. İstanbul’da düzenlenen NATO zirvesini protesto etmek amacıyla düzenlenen bir gösteri sırasında meydana gelen bu olayda yüzüne gaz sıkılan vatandaş lise öğretmeni Ali Güneş. Haber, Güneş’in gördüğü kötü muamele üzerine Türkiye’yi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) mahkûm ettirdiği anlatılıyor. İYİ Kİ AİHM VAR Haberi okuduktan sonra “İyi ki AİHM var...” dedim. Daha sonra AİHM’nin web sitesine girerek Strasbourg’daki mahkemenin 10 Nisan günü, yani geçen Salı günü aldığı bu kararın gerekçesini okudum. Karara göre, Güneş yüzüne göz yaşartıcı gaz sıkılması ve tartaklanmasından sonra bu fiili yapan polisler hakkında Savcılığa (Şişli) başvurmuş, ancak Savcılık takipsizlik kararı vermiş, üstelik bu kararını Güneş’e tam üç yıl sonra 2007’de bildirmiş. Güneş, bunun üzerine Savcılığın takipsizlik kararına mahkemede itiraz etmiş, ancak bu talebi de reddedilmiş. İç hukuk yollarını tüketen Güneş, çareyi mağduriyetini AİHM’ye taşımakta bulmuştur. AİHM İkinci Dairesi, Türk yargıç Prof. Işıl Karakaş da dahil olmak üzere oybirliği ile aldığı bu kararda, Türkiye’yi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz” şeklindeki üçüncü maddesini ihlal ettiğine hükmetmiştir. TÜRK HÜKÜMETİNİN YANIT VEREMEDİĞİ SORU Karar incelendiğinde şu noktalar dikkat çekiyor: - AİHM, öncelikle göz yaşartıcı/biber gazının ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini vurguluyor. - Mahkeme, polisin zaten yakalamış olduğu bir insanın yüzüne ayrıca gaz sıkılmasının hiçbir haklı gerekçesinin olamayacağını belirtiyor. - AİHM’nin dikkat çektiği bir başka nokta, “Türk hükümetinin (İçişleri Bakanlığı) etkisiz hale getirilmiş bir kişiye neden gaz sıkıldığı konusunda hiçbir izahat verememiş olmasıdır.” Hükümetin bu konuda mahkeme tarafından yöneltilen soruya yanıt vermemesinin, ihlalin itirafı olarak değerlendirildiği anlaşılıyor. - Mahkeme, Savcının soruşturmayı 48 saat içinde kapatmış olmasını da eleştiriyor. Kararda, “hükümetin bu olayla ilgili nasıl bir soruşturma yürüttüğü konusunda herhangi bir belge sunmadığı” vurgulanıyor. Türk makamlarının “etkili bir soruşturma yürütmemiş olması” Sözleme’nin 3’üncü maddesinden verilen ihlal kararının ön önemli dayanağıdır. Karara göre, Türkiye Ali Güneş’e 10 bin EURO tazminat ödeyecektir. Görüleceği gibi, kararda kusurlu bulunan yalnızca öğretmene gaz sıkan polis memuru değildir. Takipsizlik kararı veren savcı, itirazı reddeden hakim, olayla ilgili etkili bir soruşturma yürütmeyen Emniyet Genel Müdürlüğü, dolayısıyla İçişleri Bakanlığı da kusurludur. Bir başka anlatımla “kolektif bir sorumluluk” söz konusudur. SORUN CEZASIZLIK KÜLTÜRÜ Yürütme ve yargı katında vatandaşın maruz kaldığı hak ihlalleri karşısında suçun üstünü örtme refleksi Türkiye’de devletin genlerine işlemiş olan bir davranış kalıbıdır. “Cezasızlık kültürü” olarak tanımlanan bu olgu, Türkiye ile ilgili bütün insan hakları raporlarında sıkça vurgulanmakta, hukuk devletinin en önemli defolarından biri olarak görülmektedir. Cezasızlık kültürünün en önemli nedenlerinden biri de vatandaşa kötü davranan ve ayrıca bu fiillerin üstünü örten devlet görevlilerinin çoğunluk yaptırım görmeden işin içinden sıyrılabilmeleridir. Çünkü Ali Güneş’e 10 bin EURO tazminatı burada kusuru olan görevliler değil, bu yazıyı okuyanlar da dahil olmak üzere Türk vergi mükellefleri ödeyecektir. Türkiye’de olmasa bile hiç olmazsa Strasbourg’da adaletin tecelli etmiş olması, bu öyküdeki tek teselli edeci unsurdur. Bu vesileyle 1987 yılında bireysel başvuru hakkını tanıyarak Türk vatandaşlarına AİHM’de haklarını arayabilmeleri imkanını tanıdığı, böylelikle Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük hukuk devrimlerinden birini gerçekleştirdiği için rahmetli Turgut Özal’ı bir kez daha rahmetle ve minnet duygularıyla anıyorum.