Paylaş
Evet, özellikle başkanların ABD’nin resmi politikası olarak bu başlıkların varlığını teyit etmemeleri, bu konuda konuşmamaları gerekiyor ama Amerikalı gazeteciler soru yönelttiklerinde görüş beyan etmekten kaçınmıyorlar.
Tabii bu konuda ilk adımı atan ismin yerleşik kuralları altüst etmek faslında tekeli hiç kimseye bırakmayacak siciliyle Başkan Donald Trump olması şaşırtıcı değil. Türkiye’nin 2019 Ekim ayında Suriye’de “Barış Pınarı harekâtı”nı başlatmasının Washington’da neden olduğu sarsıntı içinde Beyaz Saray’da hiç beklemediği bir soruyla karşılaşmıştı Trump.
Tarih 16 Ekim 2019’du. Bir gazeteci, bütün kameraların önünde Trump’a şu soruyu yöneltti: “Türkiye’deki durumun açığa çıkardığı şeylerden biri de İncirlik hava üssünde 50 kadar nükleer başlığın bulunması. Bu silahların güvenliğinden ne kadar eminsiniz?”
Trump, “Eminiz...” dedikten sonra “Orada muazzam bir hava üssüne, çok güçlü, büyük bir hava üssüne sahibiz” diye konuştu.
İNCİRLİK’TEKİ NÜKLEER BAŞLIKLARA BİR ŞEY OLUR MU?
Soruya hâkim olan bakış üzerinde kısaca durmalıyız. Türkiye’nin Fırat’ın doğusunda giriştiği bu askeri harekâtta Amerikan tarafını endişelendiren başlıklardan biri, PKK uzantısı YPG unsurlarını destekleyen ABD askerleri ile Türk askerlerinin sahada karşı karşıya gelmeleri ihtimaliydi.
Türkiye ile ABD arasındaki bir çatışma ihtimali, ABD medyasında, kanaat önderlerinde “İncirlik’teki nükleer başlıklara bir şey olur mu” sorusuna yol açmış, tartışma bu sorunun Beyaz Saray’da Başkan’a yöneltilmesine kadar uzanmıştı. İkili düzeyde büyük bir krizin baş göstermesi halinde, Türkiye’nin İncirlik’te bir misillemeye gidebileceği gibi bir düşüncenin ABD’deki bazı çevrelerde uç verdiği aşikâr.
Dikkat çekici nokta, Trump’ın bu nedenle endişe edilmemesi gerektiğini belirtirken Türkiye’nin NATO üyesi olduğunu hatırlatarak, “NATO üyesi ülkelerle iyi geçinmeleri gerektiğini” söylemesiydi.
AMERİKALI KANAAT ÖNDERLERİNİN BAKIŞI
Trump’ın gelen soruya verdiği yanıt üzerinden İncirlik’te nükleer başlıkların varlığını kabul etmesi, o tarihte önemli bir haber konusu olmuştur ABD basınında.
Ancak o dönemde Türkiye’deki ABD nükleer başlıklarının emniyetiyle ilgili sorgulamanın yalnızca medya ile sınırlı kalmadığını görüyoruz. “The Brookings Institution” gibi prestijli düşünce kuruluşlarında “ABD’nin Türkiye’deki nükleer başlıklarını çekmesi zamanının geldiği” yolunda değerlendirmeler yayımlanabilmiştir.
Bu arada, New York Times’ta çıkan 14 Ekim 2019 tarihli bir haberde, ABD Dışişleri ve Enerji bakanlıklarının o gerilim döneminde bu nükleer silahların İncirlik’ten çekilmesiyle ilgili planları gözden geçirdiklerine ilişkin bir habere de rastlamak mümkün. Habere göre, ABD yönetiminden üst düzey bir yetkili, Türkiye’deki bu silahların artık “nükleer bir kırılganlık yarattığını” söylemiş.
Bu hava ayrıca Kongre çevrelerine de yansımıştı. O tarihlerde Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham ile Demokrat Senatör Chris Van Hollen tarafından ortaklaşa sunulan Türkiye ile ilgili bir yaptırım tasarısında, yönetimden, İncirlik Üssü’ndeki ABD personeli ve askeri varlıklarına geçerli alternatifler araştırılmasına yönelik Kongre’ye bir rapor hazırlaması talep edilmişti. Bu tasarı sonradan Senato’dan geçmese de sergilenen girişim Kongre’de böyle bir damarın bulunduğunu göstermesi bakımından not edilmelidir.
JOE BIDEN DA RAHATSIZLIK BELİRTİYOR
Bu kafileye başkan seçilmesinden önce Demokrat aday Joe Biden da katılmıştır. İlginçtir ki aynı konu, Biden’ın başkanlık seçimi için adaylığını açıklamasından önce 16 Aralık 2019 tarihinde New York Times gazetesinin başyazılarını yazan heyetle yaptığı görüşmede de gündeme gelmiştir.
Meselenin kendisine soruluş şekli yine benzer bir bakışı yansıtıyor. Biden’ın sonradan Türkiye’de büyük tepkilere yol açan, Erdoğan’ı oldukça kuvvetli ifadelerle eleştirdiği ve muhalefetin desteklenmesi gerektiğini söylediği bu açıklamaları, aslında Türkiye’deki nükleer başlıklar meselesi bağlamında sorulmuştur.
New York Times yazarlarının Biden’a sorusu “Erdoğan’ın davranışları dikkate alındığında, ABD’nin Türkiye’de hâlâ nükleer silah bulundurmasından dolayı rahat mısınız” şeklinde olmuştur.
Biden, bu soruya yanıtının giriş kısmında da “Kendisini rahat hissetmediğini” açık bir ifadeyle kayda geçiriyor, iç politika değerlendirmelerinin ardından yanıtın en sonunda yine bu konuda “Kaygılı olduğunu” belirtiyor.
NATO’NUN NÜKLEER CAYDIRICILIĞINDA İNCİRLİK’İN YERİ
Bir başka deyişle, Biden, 2020 başkanlık yarışına girerken Türkiye’deki nükleer başlıkların durumuyla ilgili bir rahatsızlık taşıdığını beyan ederek yola koyulmuştur. Bu kaygıları dile getiren kişi bugün Beyaz Saray’da oturuyor.
Biden’ın bu ifadeleri başkanlığında izleyeceği politikalara yansıyabilir mi? Bu soruya Biden’ın dış politika alanında attığı adımlara bakarak yanıt vermeye çalışalım. Biden, Transatlantik bağların, yani ABD ile Avrupa arasındaki ilişkilerin, kurumsal işbirliği yapılarının güçlendirilmesini öncelikli dış politika hedeflerinden biri olarak görüyor. NATO, bu bağlamda ABD Başkanı açısından en stratejik kurum hüviyetiyle beliriyor.
NATO’nun temel tehdit olarak görmeye devam ettiği Rusya karşısındaki stratejisi, ittifakın bütün referans belgelerine de yansıdığı üzere nükleer caydırıcılığın korunmasından geçiyor. En son 2018 yılındaki Brüksel NATO zirvesi kararlarını bu çerçevede hatırlatabiliriz. Buna göre, NATO’nun nükleer caydırıcılığı, -ABD’nin stratejik kuvvetleri ve Birleşik Krallık ve Fransa’nın katkılarının yanı sıra- “ABD’nin Avrupa’da müttefik ülkelerde konuşlandırdığı nükleer silahlara ve ilgili müttefik ülkelerin sağladıkları yetenekler ve altyapıya dayanıyor”.
“İlgili müttefik ülkeler”den biri de Türkiye’dir. Avrupa’da ABD nükleer silahlarına sağlanan özellikle altyapı içinde İncirlik kuşkusuz çok önemli bir yer tutuyor. Türkiye, İncirlik’te ABD nükleer başlıklarının bulundurulmasına izin vererek, bu silahlara ev sahipliği yaparak NATO’nun nükleer caydırıcılığında kayda değer bir rol üstlenmiş oluyor. İncirlik, bu yönüyle mevcut koşullarda NATO’nun nükleer şemsiyesinin en kritik sütunlarından birini oluşturuyor. Bu üssün yalnızca Rusya’ya değil, aynı zamanda Ortadoğu’ya olan yakınlığı da kuşkusuz hesaba katılması gereken bir faktördür.
BIDEN ESKİ POLİTİKAYI SÜRDÜRÜR AMA...
İncirlik’in NATO’nun nükleer planlamasına bu kadar kuvvetli bir şekilde eklemlendiği dikkate alındığında, Biden’ın New York Times mülakatındaki hissiyatının ABD’nin resmi politikasına yansımasını beklemek, majör bir politika değişikliği olmadığı sürece, çok gerçekçi görünmüyor.
Önümüzdeki ay Erdoğan ile Biden’ın da yeni dönemde ilk kez yüz yüze buluşacakları Brüksel’deki NATO zirvesi, muhtemeldir ki NATO’nun nükleer caydırıcılık politikasının bir kez daha vurgulanacağı bir sonuçla kapanacaktır.
Bununla birlikte, Türk-ABD ilişkileri bir düzelme sürecine girmediği ve bugünkü gibi krizlere sahne olmaya devam ettiği takdirde, ABD basınında, kanaat önderlerinde, genelde ABD kamuoyunda İncirlik’teki nükleer envanter konusunda uç vermiş olan sorgulayıcı bakışın daha da güçlenmesi ihtimali yabana atılmamalıdır.
Paylaş