Paylaş
Ancak bu süreçte basınç altına girecek tarafın daha çok ABD yönetimi olacağını söylemek mümkün. Bunun gerisinde, Biden yönetiminin Ankara’nın bu talebini karşılamak istediği takdirde dosyayı Kongre’den geçirmek için çok kuvvetli bir çaba sarf etmesi gereğinin bulunması yatıyor.
F-16 dosyası, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen pazar günü Roma’da ABD Başkanı Joe Biden ile görüşmesinin en önemli gündem maddelerinden biriydi. Erdoğan’ın gazetecilere Biden’ın bu konuda kendisine “Çok kısa zamanda netice alamayabiliriz. Biliyorsunuz iki farklı bölümden, Temsilciler Meclisi ve Senato’dan geçiyor. Malum durum 50-50 ama ben elimden geleni yapacağım” dediğini aktarması, ABD Başkanı’nın meseleyi sancılı gördüğünün açık bir ifadesi.
F-35’LER YAPTIRIMA UĞRAYINCA, F-16 ARA FORMÜLÜ
Türkiye’nin talebinin Biden yönetimini sıkıntıya soktuğu bir dizi nokta var.
Birincisi, ABD yönetimi, Rusya’dan S-400 alımı nedeniyle “ABD’nin Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşılık Verme Yasası” (CAATSA) çerçevesinde Türkiye’nin F-35 programından çıkartılmasının Türk Hava Kuvvetleri’nin geleceğine dönük modernizasyon programına ağır bir darbe vurduğunun farkında. Bu projeyle Hava Kuvvetleri’nin dördüncü nesil F-16’lardan beşinci nesil F-35 uçaklarına geçişi sağlanacaktı.
F-35’ler olmayınca, Türkiye kendi “Milli Muharip Uçağını” üretmeyi hedeflediği tarihe kadar olan geçiş dönemi için bu ihtiyacını mevcut F-16’ların bir bölümünün modernizasyonu ve sınırlı sayıda yeni F-16 alımı ile karşılamak istiyor. Bu proje, bir anlamda bir ara formül işlevi görecek.
Bu yoldan gidilmesi halinde, uzmanların 6-7 milyar dolar civarında hesapladıkları bir proje büyüklüğü, yani ABD savunma sanayisi açısından yüksek bir kazanç söz konusu.
Ancak sıkıntı şurada. Türkiye’nin F-35 programından çıkartılmasına neden olan S-400’lerin Türkiye’deki varlığı meselesi, özellikle Kongre’ye yeni F-16’ların satışını ve modernizasyonunu engelleme gerekçesini de veriyor.
KONGRE’DE ENGELLEME HAMLELERİ ŞİMDİDEN BAŞLADI
Daha şimdiden ABD Kongresi’nde ciddi bir muhalefet baş göstermiş bulunuyor. Geçen pazartesi, yani Biden-Erdoğan görüşmesinin ertesi günü, Temsilciler Meclisi’nden 41 üye, bu satışı engellemek amacıyla harekete geçti. Bu üyelerin ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’a bir mektup göndererek, Türkiye’ye F-16 satışına ve modernizasyon projesine karşı olduklarını, bu yönde kısıtlama getireceklerini belirtmeleri, Türkiye’yi ve Biden yönetimini ne kadar sancılı bir sürecin beklediğini haber vermesi bakımından yeteri kadar uyarıcıdır.
Kongre üyeleri, bu mektupta F-16’ların S-400 hava savunma sistemleriyle birlikte faaliyet göstermesi durumda, F-35’ler açısından geçerli olan güvenlik risklerinin burada da ortaya çıkacağı tezini öne sürüyorlar.
İtirazların bir başka dayanağı, Türkiye’deki Savunma Sanayi Başkanlığı’nın (SSB) S-400 alımı nedeniyle CAATSA yaptırımına alınmış olması. Kongre üyeleri, bu nedenle satışın SSB baypas edilerek yapılmasının gerekeceğini, bunun da Kongre’nin niyetine aykırı bir hareket olacağını belirtiyorlar. Bir başka anlatımla, “hülle yapılacak” mesajını veriyorlar ve bunu engellemek amacıyla bir yasa çıkartmak durumunda kalacakları tehdidini getiriyorlar.
TEHLİKE ÇANLARI BIDEN İÇİN ÇALIYOR
Biden yönetiminin bu dosyanın sıcaklığını hissetmeye başladığını tahmin etmek güç değil. Muhtemeldir ki, yönetim satış işlemi ile ilgili harekete geçmeden önce Kongre’deki havayı, güç dengelerini tartmaya çalışacaktır.
ABD’deki yasalara göre, yönetim her silah satışını Kongre’den geçirmek, bu amaçla Kongre’nin her iki kanadına da bildirimde bulunmak durumunda. Burada son derece karmaşık bir sistem işliyor. Satışın niteliğine ve alıcı ülkeye göre Kongre’nin satışı inceleyebilmesi için belli bekleme süreleri söz konusu. Bu noktada muhtelif engellemeler devreye sokulabiliyor. Kongre’nin satışı engelleme amaçlı yasa gücünde bir karar çıkartması halinde bu kez Başkan’ın veto etmesi seçeneği gündeme gelebiliyor. Özetle, yönetim ile Kongre arasında ciddi bir bilek güreşi yaşanabiliyor.
Türkiye’ye F-16 satışı konusunda bir oylamanın gündeme alınması halinde, öncelikle Kongre’de Türkiye ile ilgili havanın uzun bir zamandır çok olumsuz bir şekilde seyrettiğini göz önünde bulundurmak gerekiyor. Kongre’deki bu iklimin insan haklarıyla ilgili eleştiriler de dahil olmak üzere pek çok nedeni var. Pazartesi günkü 41 imzalı mektubun hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi üyeler tarafından imzalanması Türkiye’ye olumsuz bakışın her iki partiye yayılmış olduğunu gösteriyor.
Dolayısıyla, Demokrat Başkan Biden’ın kendi partisini ikna etme çabasında zorlanması kuvvetle muhtemeldir. Ülke içinde popülaritesi hızla aşağı giden Biden, bugünlerde Kongre’de partisine hâkim olmakta ciddi bir şekilde zorlanıyor. Başkan, ABD’nin altyapısının yenilenmesine ilişkin yasa paketine ve diğer reform adımlarına partisinden gösterilen direnci kırmakta güçlük çekiyor. Demokratların önceki gün Virginia eyaletindeki valilik seçimini Cumhuriyetçi adaya kaybetmeleri Biden için tehlike çanlarının çaldığını gösteriyor.
F-16 OLMAZSA TÜRKİYE NE YAPAR?
Şimdi ABD siyaseti cephesindeki bu tablonun Türkiye’ye uzanan zor sorusuna gelelim. Hazırladığı reform yasalarını Kongre’de kendi parti grubundan çıkarmakta zorlanan Biden’ın Türkiye’ye F-16 satışını Kongre’den geçirebilmesi kolay olmayacaktır.
Bu senaryoyu tersyüz edecek sürpriz bir gelişme Türkiye’nin Kongre’deki olumsuz havayı dağıtacak adımlar atması, örneğin S-400 konusunda ABD’yi tatmin edecek bir düzenleme yapılması olabilir. Gelgelelim Ankara’nın bugünkü yönelişleri bu tür sürprizlere kapalı görünüyor.
Varsayalım, Biden yönetimi Kongre’deki F-16 hamlesinde başarısız oldu ya da başarısız olacağını görüp yenilgi yaşamamak için Türkiye’ye satışı askıya aldı... Böyle bir senaryo, hem yönetim hem de Türkiye açısından rahatsız edici bir sonuç olacaktır.
Buna karşılık işlerin böyle bir noktaya varması, Türkiye’ye de ABD karşısında önemli bir koz verecektir. Türkiye, böyle bir durumda Washington karşısında hava kuvvetlerinin modernizasyonu için başka adreslere yönelmek dışında bir seçeneği kalmadığı tezini savunabilecektir.
Bütün mesele, işte bu noktada Türkiye’nin hava kuvvetlerinin modernizasyon ihtiyacını karşılamak amacıyla hangi kaynağa yöneleceği sorusunda belirecektir. Batı dünyası içinde başka ülkelere mi başvurulacağı, yoksa zaman zaman hissettirilen Rusya seçeneğine mi bakılacağı sorusu gündeme gelecektir.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun geçenlerde CNN Türk’teki mülakatında F-16 konusunda “Eğer ABD satmak istemez ya da Kongre engellerse... (Rus yapımı) SU-35, SU-57 dahil diğer seçenekler devreye girer” şeklindeki sözleri, Ankara’nın ABD karşısında bu kartı da masada tuttuğunu gösteriyor.
Bu yönleriyle bakıldığında konunun önümüzdeki dönemde izleyeceği seyir, Türkiye’nin temel tercihleri açısından sonuçlar yaratabilecek bir potansiyel de kazanabilir.
Paylaş