Başbakan kafayı bu kez demlenenlere taktı

SON günlerde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarında beliren ve muhtemelen yeni dönemdeki söylemine iyice yerleşmeye aday görünen bir tema dikkatimi çekiyor. Bu temanın adı “demlenenler”.

Haberin Devamı

İçki içenlerden “demlenenler” diye söz ediyor Başbakan ve kendisini, hükümetini eleştirenleri, muhaliflerini “demlenenler” kavramı üzerinden olumsuzlama yoluna gidiyor. Örneğin, Soma’daki deprem faciası nedeniyle getirilen suçlamaları geçersiz kılabilmek için eleştirenlerin “demlenenler” olması gibi bir gerekçe üretebiliyor.

* * *

Bakın, Erdoğan 23 Mayıs tarihinde partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında bu söylemini nasıl formüle etmiş:
“Başbakanınız kömür ocaklarına inmiş bir başbakandır. Gerek Çalışma Bakanım, gerek Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanım yine o kömür ocaklarına inen, orada çalışan kardeşlerimizle yemek yiyen bir ekibiz biz. Ama bu atıp tutanların hiçbirisinin bu ocaklara girip çıktığı yok. Bunlar sadece varsın demlensinler ve kendilerine gelen yalan yanlış bilgilerle de AK Parti iktidarını yaralamaya, yıpratmaya gayret etsinler.”
Aynı konuşmanın bir başka yerinde şöyle diyor:
“Bunlar dünyayı kendi küçük semtlerinden ibaret zanneder. Bunlar, lüks kafelerde otururlar, Boğaz’a nazır villalarında, köşklerinde demlenirler, ellerinde akıllı telefonlarıyla attıkları tweet’lerle ahkâm keserler, yalan söylerler, provokasyon yaparlar, yaptıkları bu...”
Keza 24 Mayıs’ta Almanya’daki konuşmasında maden ocağına indiğini hatırlattıktan sonra Başbakan eleştiri oklarını yine “Boğaz’ın o güzel sularına bakarak demlenenlere” yöneltiyor.

* * *

Haberin Devamı

Erdoğan’ın bu sözlerini pek çok açıdan analiz edebilmek mümkün. Başbakan, bu söyleminde öncelikle kullandığı “demlenenler” kavramı üzerinden bir karşıtlık yaratıyor. Bu karşıtlığın bir ucuna maden ocağına inip işçilerle yemek yiyen kendisini ve bakanlarını, diğer ucuna ise “demlenenleri” yerleştiriyor. İnşa ettiği karşıtlıkta kendisini maden işçileri ile yakınlık üzerinden yüceltirken, “demlenenler” maden işçilerinin durumuna duyarsız kalan insanlar olarak kötülenmiş oluyor.
İkincisi, AK Parti’yi eleştirenleri, keza Soma olayını eleştiri konusu yapanları “içki içmek”le özdeşleştirerek yanıltıcı ve ötekileştirici bir dil kullanmış oluyor. Başbakan hükümete laf edenlerin hepsinin “sadece demlendiklerinden” nasıl bu kadar emin olabiliyor?
Üçüncüsü, Erdoğan “demlenenler”i genellikle lüks anlamında “küçük semtler” de ve Boğaz’ın iki yakasındaki villalarda oturanlar üzerinden tarif ediyor ki, bu da matematiksel olarak Türkiye’deki muhalefet olgusunun boyutlarını açıklamak bakımından yetersizdir. Ayrıca, AK Parti’yi eleştiren kesimler içindeki orta sınıf, orta alt sınıf ve dar gelirli kesimler bu sosyolojik katmanın dışında kalmaktadır.
Bir başka önemli nokta, Başbakan’ın sıkça popülist bir söylemle villalarda oturanlara dokundururken, kendisinin İstanbul’da Çamlıca’da bir villada oturduğu gerçeğini hatırlamamayı tercih etmesidir.
Ve son nokta. Kendisi ve bakanlarının madenlere inip işçilerle yemek yemeleri kuşkusuz kutlanması gereken yerinde bir hareket. Ancak belli ki, o madenlere indiklerinde can güvenliği açısından denetim mekanizmalarının çok iyi işlemediğini fark edememişler.

* * *

Haberin Devamı

Şimdi bunların hepsini bir tarafa bırakalım ve çok temel bir soruya yanıt arayalım: “Demlenmek” bir suç mudur? Yasalara aykırı mıdır? Yoksa toplumun ahlak kodlarına mı aykırıdır?
Başbakan’ın içki içilmesine karşı olduğunu biliyoruz. Kendisinin yakın geçmişte “Bu işin sulusu da kurusu da zarar. Meyvelerden, üzümden elde edilmiyor mu bu? Onları ye...” dediğini, ayrıca demlenenlere “Iksırıncaya, tıksırıncaya kadar içiyorlar” diye çıkıştığını da hatırlıyoruz.
Erdoğan dünya görüşü çerçevesinde içkiye karşı olabilir. Bütün mesele, içkiye karşı tavır alırken bir taraftan da –ısrarla- insanların yaşam tarzlarına müdahale etmediklerini iddia etmesidir. Her vesileyle “75 milyonun yaşam tarzı bizim güvencemiz, bizim teminatımız altındadır” taahhüdünde bulunan, “Kimse kimseye yaşam tarzını enjekte etmeye kalkmasın istiyoruz” diyen, “Hiç kimsenin yaşam tarzı bizi ilgilendirmez. On bir yıl içinde her şey ortada. Allah aşkına kimin yaşam tarzına, kimin giyim ve kuşamına AK Parti iktidarı müdahale etti?” diye konuşan hangi ülkenin başbakanıdır?

* * *

Haberin Devamı

Yaşam tarzı yalnızca giyim kuşamdan ibaret değildir. Demlenmek de bir yaşam tarzı tercihidir.
Demlenmenin siyasal iktidar tarafından bir olumsuzlama, kötüleme aracı olarak kullanılması, insanların içtikleri için bir karalama öznesi haline getirilmesi yaşam tarzına açık bir müdahaledir. Müdahalenin muhakkak fiili güç kullanılarak yapılması gerekmez. İçki içen insanları her fırsatta elinizdeki kitle iletişim araçları üzerinden suçlamak, bu şekilde sözle rahatsız etmek de yaşam tarzına müdahaledir.
Demokrasilerde isteyen demlenir, isteyen demlenmez. Bu siyasal iktidarın görev alanı içinde bir konu değildir. Siyasal iktidara düşen, bu tercihlere karışmamaktır.

Yazarın Tüm Yazıları