Barış güvercini artık limon dalı taşıyor

DÜN Latif Demirci’nin Hürriyet’in birinci sayfasında gagasında limon ağacı dalıyla uçan beyaz güvercin çizimi ile akciğer hastalıkları alanındaki uzman doktorların meslek örgütü olan Türk Toraks Derneği’nin açıklamasında ortak bir tema vardı.

Haberin Devamı

Bu tema, İstanbul’un üzerindeki biber gazı bulutlarıydı. Latif Demirci’nin muhteşem çiziminde, barışı temsil eden güvercin gaz bulutu demetlerinin gökyüzüne doğru yükseldiği İstanbul semalarında uçuyordu. Üç limon yan yana diziliydi gagasında taşıdığı dalın üstünde. Biber gazından sersemlemiş göstericilere götürüyordu.
Türk Toraks Derneği’nin açıklamasında ise “Yoğun göz yaşartıcı gaz bulutlarının İstanbul’un Avrupa yakasında Beşiktaş, Gümüşsuyu ve Nişantaşı’nda hâkim hale geldiği” belirtilerek, “Bu ölçüde ve pervasızca kullanılan biber gazına bağlı halk sağlığı sorunlarından ortaya çıkacak sorumluluk da büyüktür” deniliyordu. Açıklamada yalnızca göstericiler değil, sivil halkın da etkilendiğine dikkat çekiliyordu.

* * *

Kuşkusuz, 1 Mayıs öncesinde hükümet ile sendikaların makul bir çerçeve üzerinde uzlaşmaları tercihe şayan bir durum olurdu. Ancak burada kimin haklı kimin haksız olduğu tartışmasının üstüne çıkan çok ciddi bir durum var karşımızda.
Görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlanmasından sonraki süreçte hükümetin 1 Mayıs’ta İstanbul’da neredeyse bir olağanüstü hal uygulamasına girişmesi ve
göstericilere karşı orantısız bir şekilde güç kullanma yoluna gidilmiş olmasından söz ediyoruz.
Bazı emniyet görevlilerinin hiçbir ölçü ve kurala bağlı olmadan kullandığı biber gazı, orantısızlığın en vahim boyutunu oluşturuyor.
Bilimsel bulgulara göre, biber gazı kullanımı insan hayatını tehlikeye atan bir hak ihlalidir.
Geçen yıl mayıs ayında Yalova’da Çayan Birben adındaki astımlı bir gencin, yüzüne polis tarafından biber gazı sıkıldıktan sonra ölmesi üzerine konu kamuoyunda geniş bir şekilde tartışılmış ve Türk Toraks Derneği 31 Mayıs 2012 tarihinde yaptığı bir açıklamada biber gazının tehlikelerini kamuoyuyla paylaşmıştı.

* * *

Haberin Devamı

Derneğin, geçen yıl 1 Haziran tarihinde bu köşede “Biber gazına son” başlıklı yazımızda işlediğimiz açıklaması, öncelikle bu alandaki uluslararası bilimsel literatüre dayanarak “biber gazının ölümcül olabilen astım ataklarına yol açtığını” vurguluyordu.
Söz konusu açıklamada, aynı zamanda göğüs hastalıkları uzmanı Prof. Peri Arbak’ın biber gazıyla karşılaşmış 120 denek üzerinde yaptığı bir bilimsel araştırmanın çarpıcı sonuçları da yer alıyordu. Buna göre, deneklerin yüzde 60’ında hışıltılı solunum, yüzde 45’inde nefes daralması ve yüzde 35’inde göğüste sıkışma sorunu tespit edilmişti.
Türk Toraks Derneği dünkü son açıklamasında “Yapılan bilimsel araştırmaların sonuçlarına kesin olarak uyulması dernek olarak beklentimizdir” dedikten sonra “Halk sağlığı ve koruyucu hekimlik açısından biber gazı kullanımından kesinlikle vazgeçilmesi” çağrısını bir kez daha tekrarladı.

* * *

Haberin Devamı

Bir de meselenin halk sağlığı
dışında, doğrudan demokrasimizin sağlığıyla ilgili bir yönü var. Biber gazı, yalnızca insanların sağlığını tehlikeye atmakla kalmıyor, aynı zamanda yaydığı gaz bulutları demokrasimizin üzerine de çöküyor. İnsan hayatı açısından ciddi mahzurları olan bir yöntemin kullanımı -ve üstelik bu kadar gelişigüzel bir şekilde kullanımı- insana değer verdiğini söyleyen rejimlere yakışan bir uygulama değildir.
Bu yönüyle biber gazı Türkiye’de yeni dönemin demokrasi tecrübesinin alametifarikasına dönüşmektedir.
Kabul edelim ki, artık bir biber gazlı
bir demokraside yaşıyoruz. Demokrasinin solunum sistemini de kısıtlıyor biber gazı.
Ayrıca, İstanbul’da 1 Mayıs’ta karşımıza çıkan otoriter refleks, Kürt sorununa çözüm bulmak amacıyla barış sürecine girildiği bir dönemde gözlenen yumuşama ortamının, ne yazık ki, kapsayıcı genel bir demokratikleşmeye doğru evrilemediğini göstermesi bakımından da düşündürücüdür.
Bu çerçevede Kürt sorununda sergilenen önemli ve yerinde esnekliklerin hükümete eleştirel çizgide duran başka toplum kesimleri karşısında tekrarlanmaması parçacıl ve eksik bir demokratikleşme anlayışını yansıtıyor. Dolayısıyla barış sürecinin inandırıcılığını da gölgeliyor.
Kalıcı bir barış sürecinde limon değil, zeytin dalı taşıyan güvercinler uçmalı.

Yazarın Tüm Yazıları