Paylaş
Ayşe Çelik devam etmişti: “İnsan olarak biraz daha hassasiyetle yaklaşın, görün duyun artık bizi, el verin. Yazık insanlar ölmesin, çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın. Söyleyeceklerim bu kadar, çok teşekkür ediyorum”.
Beyaz’ın “Bir alkış alalım Ayşe Hanım’a” çağrısıyla salondan alkışlar yükselmişti.
“İnşallah en kısa zamanda bütün o söylediğiniz barış dilekleri bizim için de geçerli, biz de diliyoruz. En kısa zamanda bütün bunlar çözülsün istiyoruz. Çok teşekkür ediyoruz” dedikten sonra Beyaz, şöyle eklemişti:
“Bütün bunların bir şekilde konuşuluyor olması da lazım, yeri zamanı neresi olursa olsun, bazı şeylerin dile getiriliyor olması lazım”.
*
İşte 8 Ocak 2016 akşamı ‘Kanal D’ canlı yayınında gerçekleşen bu diyaloglar orada kalmamıştır. Bu diyaloglar, ülkemizde ifade özgürlüğünün sınırlarının nereden geçtiği konusunda temel referans oluşturacak bir Anayasa Mahkemesi kararına kadar uzanan zorlu bir hukuk mücadelesini de beraberinde getirmiştir.
Ayşe Çelik’i canlı yayına bağlayıp mesajını bütün Türkiye’ye duyurmasının yol açtığı tepkiler ve rahatsızlıklar nedeniyle Beyazıt Öztürk’ün o dönemde bir hayli sıkıntılı günler yaşadığını tahmin etmek zor değildir.
Ancak asıl bedeli ödeyen Ayşe Çelik olmuştur. Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi, 26 Nisan 2017 tarihinde verdiği bir kararla kendisini ‘terör örgütünün propagandasını yapmak’ suçundan 1 yıl 3 ay hapse mahkûm etmiştir. Mahkeme, güvenlik kuvvetlerinin PKK’ya karşı ‘hendek operasyonları’nı yürüttüğü bir dönemde Diyarbakırlı öğretmenin bu ifadeleri kullanarak terör propagandası yaptığına hükmetmiştir.
Mahkeme, Terörle Mücadele Kanunu’nun 7’nci maddesinin “Terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” şeklindeki ikinci fıkrasına dayanmıştır.
*
Ayşe Çelik, bunun üzerine istinaf yoluna başvurmuş, ancak İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi 27 Eylül 2017 tarihinde mahkemenin gerekçesine aynen katılarak başvuruyu reddetmiştir. Ayşe öğretmen, bunun üzerine çareyi Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) gitmekte bulmuş ve dilekçesini 27 Ekim 2017 tarihinde AYM’ye iletmiştir.
Çelik, bu süreç içinde doğum yaptığından önce infaz ertelemesi almış, buna karşılık erteleme süresi bitince 20 Nisan 2018’de cezaevine girmiştir. Ardında infaz yasasındaki başka erteleme hükümlerinden yararlanarak 4 Mayıs 2018’de serbest kalmıştır. Çelik, bir yıla yaklaşan ek erteleme sürelerini tüketince geçen ay 17 Nisan tarihinde ikinci kez hapse girmiştir.
Ayşe Çelik, AYM’nin geçen cuma günü açıkladığı ve kendisine verilen cezanın ifade özgürlüğü açısından ‘hak ihlali’ olduğuna hükmettiği kararı üzerine serbest bırakılmıştır.
*
AYM’nin bu kararı, neresinden bakılırsa bakılsın Türkiye’de ifade özgürlüğü alanında yüksek mahkemeden çıkmış en ileri metinlerden biridir.
Bu kararın önemi, AYM’nin bugüne dek hem genel çerçevede ifade özgürlüğü alanında geliştirdiği, hem de terör gerekçesiyle ifade özgürlüğüne yapılan sınırlamalara karşı ortaya koyduğu bütün içtihatları bir araya getirip perçinleyen temel bir referans metni olmasıdır.
AYM, söz konusu kararlarını tek tek hatırlatarak bir dizi kriterin altını çiziyor. Mahkeme bu başlıkta ana doğrultu olarak özgürlükçü çizgisini bir kez daha vurgulamıştır: “Çoğunluğa muhalif olanlar da dahil olmak üzere düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme ve bu konuda başkalarını ikna çabaları, bu çabaların hoşgörüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindedir”.
Yüksek mahkeme şunu da söylüyor: “Şiddeti kışkırtma veya demokratik ilkelerin reddi durumları dışında ifade özgürlüğünün kullanımından kaynaklanan müdahaleler demokrasiye zarar vermekte ve onu tehlikeyle atmaktadır”.
*
Kararın en can alıcı bölümlerinden biri sonuna doğru karşımıza çıkıyor: “Başvurucunun olayların sıcaklığı içinde canlı bir televizyon programında spontane bir şekilde yaptığı başvuru konusu açıklamalarına daha fazla tahammül gösterilmesi gerekmektedir”.
Özetle, Anayasa Mahkemesi, 2016 Ocak ayında Ayşe öğretmeni dinledikten sonra “Bütün bunların bir şekilde konuşuluyor olması da lazım” diyen Beyaz’a hak vermiştir.
AYM’nin bu kararı İkinci Dairesi tarafından alınmıştır. Dairenin beş üyesinin ‘oybirliği’ ile aldığı bu kararın Türkiye’de ifade özgürlüğü ve bu özgürlüğün terör suçlarıyla ilişkisi açısından taşıdığı sonuçlar ayrı bir değerlendirmeyi gerekli kılıyor.
Paylaş