AYM Başkanı’na göre adil yargılanmayla ilgili önemli bir mesele var

Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) seçilen yeni üye Basri Bağcı için geçen salı günü düzenlenen ant içme töreni, en başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere katılımcıların koronavirüs COVID-19 salgını nedeniyle maske takmış oldukları görüntülerle kamuoyuna yansıdı.

Haberin Devamı

AYM Başkanı Prof. Zühtü Arslan’ın bu törende yaptığı konuşma da ‘uluslararası karantina dönemi’nin temel hak ve özgürlüklere dönük etkilerini konu alan kuvvetli mesajlar içermesi itibarıyla içerik anlamında salgınla yakından ilişkiliydi.

Belki de tarihte ilk kez küresel ölçekte bir karantinayı yaşıyoruz” dedi Prof. Arslan. Ardından “Hayatın yavaşladığı bu gibi dönemlerin kişisel, kurumsal hatta toplumsal muhasebeyi de beraberinde getirdiğini” söyledi.

SALGIN HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN DEĞERİNİ GÖSTERDİ

AYM Başkanı’na göre, salgın insanlara en az iki gerçeği hatırlattı. Bunlardan birincisi, gelişmiş devletleri bile çaresiz bırakan salgın ulusal ve uluslararası düzeyde yardımlaşmanın ne kadar önemli olduğunu gösterdi.

Salgının hatırlattığı ikinci gerçek ise temel hak ve özgürlüklerin vazgeçilmezliği... Arslan, “Hepimizi uzun süre evlere hapseden salgın, insanın insanca var olmasının önşartını oluşturan başta yaşam hakkı olmak üzere kişi özgürlüğü, seyahat özgürlüğü ve ibadet özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlüklerin ne kadar değerli olduğunu bize bir kez daha göstermiştir” diye konuşuyor.

Haberin Devamı

Bu noktada altı çizilmesi gereken bir husus, AYM Başkanı’nın temel hakların korunmasını yalnızca hukuki bir mesele olarak görmemesi, aynı zamanda bir “ahlaki mesele” olarak da takdim etmesidir. Bu ahlaki zemini açıklarken şöyle diyor Prof. Arslan:

Bizim gibi olmayan, bizim gibi düşünmeyen ve bizim gibi yaşamayanların da haklarının olduğunu kabul etmemiz gerekir. Başka bir ifadeyle, haklar düşüncesi ‘öteki’ni de hakların öznesi olarak tanımayı gerektirmektedir.”

Başkan’ın bu tespitini tamamlayan bir diğer ifadesi, AYM kararlarından yola çıkarak “Çoğulcu toplumda devletin farklılıkları ve farklı olanları tehditler karşısında koruma yükümlülüğü bulunduğunu” vurgulamasıdır.

ADALETİN GÖZÜ NEDEN BAĞLIDIR?

Şimdi yavaş yavaş meselenin özüne yaklaşıyoruz. Prof. Arslan, sözlerine devamla bireylerin ayrımcılığa ve şiddete maruz kalmadan bir arada yaşayabileceği erdemli bir toplum ve devletin temelinin “adalet” olduğunu söylüyor.

Haberin Devamı

Bu yönüyle konuşmasının ağırlık merkezine çektiği “adalet”i en klasik tanımına başvurarak, bir elinde terazi, diğerinde kılıç tutan gözleri bağlı adalet figürü üzerinden şu ifadelerle bir kez daha tarif ediyor Başkan:

GÖZÜ BAĞLI: Adalet’in gözünün bağlı olması, tarafların kim olduğuna bakmaksızın onlara ‘eşit muamele’de bulunması ilkesini simgeliyor. Hâkimin, mahkemenin ‘tarafsızlığı’ ise her şeyden önce ‘bağımsız olmayı’ gerektiriyor. Prof. Arslan, bu noktada Anayasa’nın “Hiçbir organ makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz” şeklindeki 138’inci maddesini hatırlatıyor.

Haberin Devamı

ELİNDE TERAZİSİ VAR: Başkan, Adalet’in elinde tuttuğu terazi sayesinde uyuşmazlıkların ‘hakkaniyete uygun olarak’ çözüme bağlanacağını ve kamu düzeninin sağlanacağını belirtiyor. Başkan “Hukuksuz kalan devlet, yaşam destek ünitesine bağlı bir hasta gibidir” diye konuşuyor.

VE KILICI TUTUYOR: Başkan, Adalet’in ayrıca hâkimlerin verdikleri kararların uygulanmasını da zorunlu kıldığını vurguluyor. Bu çerçevede iki tarafı keskin kılıç, ‘hukukun üstünlüğü’nü ve ‘adaletin yaptırım gücü’nü anlatıyor. “Mahkemeye erişim hakkının en önemli unsurlarından biri yargı kararlarının etkili bir şekilde yerine getirilmesidir. Zira aksi durumda mahkemeye erişilmiş ve yargılama yapılmış olması anlamsız hale gelir” diye ekliyor Prof. Arslan.

Haberin Devamı

Bu üç ilkeyi sıraladıktan sonra şu sonuca varıyor AYM Başkanı: “Netice olarak adalet bağımsız ve tarafsız yargı tarafından verilen hakkaniyete uygun kararların hakkıyla icrasını gerektirmektedir. Bu ülkede yargıya yönelik toplumsal güvenin sağlanması ve sürdürülmesi adaletin bu üç unsurunun hayata geçirilmesine bağlıdır.”

İHLAL KARARLARININ YÜZDE 52’SİNDE ADİL YARGILANMA SORUNLARI VAR

Konuşmasının tam bu bölümünde törende dağıtılan yazılı metinden ayrılarak şu saptamayı yapma ihtiyacını duyuyor Prof. Arslan:

Gerçekten de bu üç unsur hayata geçirildiğinde adil yargılanma hakkıyla ilgili birçok sorun da ortadan kalkacaktır. Bu önemlidir, çünkü Anayasa Mahkemesi’nin verdiği ihlal kararlarının yarıdan fazlası adil yargılanma hakkına ilişkindir.”

Haberin Devamı

Bu ifadesini desteklemek üzere çarpıcı bir rakam veriyor Prof. Arslan. AYM’nin bugüne dek verdiği ihlal kararlarında -yüzde 52.1 oranında- adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinin görüldüğünü belirtiyor. Bu rakamı verdikten sonra “Bu da adil yargılanmayla ilgili önemli bir mesele olduğunu ve bu meselenin çözülmesi gerektiğini bize söylüyor” diye konuşuyor.

Peki bu sorunlar nasıl çözüme kavuşturulacak? Burada meselenin püf noktasına geliyoruz. Çünkü, AYM’’nin bu ihlal kararlarını vermesiyle sorun çözüme kavuşmuyor. Bu ihlallerin giderilmesi de gerekiyor. Mahkeme yeniden yargılamaya ya da yalnızca tazminata ya da her ikisini birden hükmedebiliyor.

Ancak bireysel başvurunun nihai amacı tek tek ihlalleri gidermekten çok bu ihlallerin tekrarını önlemek. Prof. Arslan, çözümü şöyle gösteriyor:

Bu da AYM kararlarındaki ilkelerin benzer olaylarda yeni başvuruların yapılmasını beklemeden, tüm idare ve yargısal mercilerce dikkate alınmasını gerektirmektedir. İhlalin kanundan kaynaklandığı durumlarda yeni ihlali önlemenin yolu yasal değişiklikten geçtiği her türlü izahtan varestedir.”

Yani AYM Başkanı, birinci derece mahkemelere ve temyiz organlarına “AYM olarak getirdiğimiz ilkeleri siz de kararlarınızda esas alın” mesajını gönderiyor. Aynı mesajı idareye, yani yürütme kanadına da veriyor. Prof. Arslan, bu noktada yine yazılı metnin dışına çıkarak “Aksi takdirde biz her yıl 40 bin, 80 bin de karar da versek temel bazı meselelerimizi çözmemiz mümkün olmayacaktır” diyor.

YANIT BEKLEYEN SORULAR

Evet, Anayasa Mahkemesi Başkanı’na kulak verirsek, adil yargılanmayla ilgili önemli bir meselesi var Türkiye’nin. Madem Türkiye’nin bu kadar önemli bir meselesi var, yine Başkan’ın sözlerinden yola çıkarak şu sorulara da yanıt arayabiliriz:

Ülkemizde Adalet’in gözleri her zaman kapalı mıdır? Terazisinin ayarında sorunlar olmadığı söylenebilir mi? Ve elindeki kılıcın yaptırım gücünün zayıflamadığı ileri sürülebilir mi?

Yazarın Tüm Yazıları