Paylaş
Bu tartışmaların temelinde Muhterem İnce’nin Sayıştay kökenli olmaması geliyor. Biyografisine bakıldığında, İnce’nin üniversite mezuniyetinin ardından 1994 yılındaki kaymakam adaylığından başlayarak kariyerini geçen haziran ayı sonuna kadar İçişleri Bakanlığı’nda geçirdiği ve Bakanlık bürokrasisinin en üst noktasına kadar yükseldiği görülüyor.
İnce, örneğin Bakanlığın Personel Genel Müdürü (2014-2016) olarak görev yapmış, 2016 yılı haziran ayında Artvin Valiliği görevine atanmış. 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden iki ay kadar sonra İçişleri Bakanlığı Müsteşarlığı’na getirilmiş. Türkiye 2018’de Başkanlık Sistemi’ne geçtikten sonra da İçişleri Bakan Yardımcısı unvanını almış.
Bir başka anlatımla, kendisini 2016 sonrasındaki dönemde İçişleri Bakanlığı’nın Bakan Süleyman Soylu’dan sonraki iki numaralı ismi olarak nitelendirmek hata olmaz.
*
Toplam 15 üyesi bulunan AYM’de Sayıştay üyelerine ayrılan iki koltuk var. Bu üyelerden Hicabi Dursun yasa gereği 12 yıllık görev süresi bu ay sona erdiği için yerine Sayıştay kontenjanından yeni bir ismin seçilmesi gerekiyordu.
Muhterem İnce, İçişleri Bakan Yardımcısı olarak görev yaparken geçen mayıs ayında boş bulunan Sayıştay üyelikleri için TBMM’de yapılacak seçimde aday olmuştu. İnce, 29 Haziran tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda Sayıştay üyesi seçilmişti. O tarihte özellikle CHP sözcüleri tarafından yapılan açıklamalarda, İnce’ye daha sonra AYM üyeliğine giden yolu açmak için “hülle” olarak bu yönteme başvurulduğu ileri sürülmüştü.
TBMM’deki iktidar bloku çoğunluğu geçen hafta İnce’yi bu kez Sayıştay kontenjanından AYM üyeliğine seçmiştir. CHP ve HDP’nin katılmadığı oylamanın üçüncü turunda kullanılan 302 oydan 282’si İnce’ye gitmiştir.
Sonuçta İnce’nin Sayıştay üyeliği toplam üç aydan biraz fazla sürmüştür.
Aslında buna benzer bir durum geçen yıl AYM’de Yargıtay kontenjanından boşalan üyeliğin, Başsavcılık görevinden gelen bir isme geçmesiyle yaşanmıştı. 2016 sonrasında İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olan İrfan Fidan, önce 27 Kasım 2020 tarihinde HSK tarafından Yargıtay üyeliğine seçilmişti.
Fidan, bu görevi üstlendikten kısa bir süre sonra Yargıtay’da AYM üyeliği için yapılan seçime katılmış, üç kişilik aday listesine girmesinin ardından 23 Ocak 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından AYM üyeliğine seçilmişti. Fidan’ın Yargıtay’daki görev süresi iki ayın altında kalmıştır.
*
İnce’nin durumuna dönelim. Yasa çıkartılırken AYM’de Sayıştay üyelerine kontenjan ayrılmasının temel dayanaklarından biri, Sayıştay’ın denetim alanındaki işlevinin getirdiği tecrübeden yararlanılması düşüncesidir. Ancak bu üyelik pozisyonlarından biri şimdi doğrudan yürütmenin içinden gelen en önemli bürokratlardan biri tarafından doldurulacaktır.
İnce, yeni görevinde norm denetimi çerçevesinde iktidarın çıkardığı yasaların, Cumhurbaşkanlığı tarafından çıkartılan kanun hükmünde kararnamelerin Anayasa’ya uygunluğunu denetlemenin yanı sıra, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerle ilgili hak ihlali başvurularına da bakacaktır.
Bu başvuruların azımsanmayacak bir bölümü, polisin toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına müdahaleleri ve ayrıca yine polisin kötü muamelesi gibi başlıklar altındaki şikâyetlerle ilgilidir. AYM’nin bu uygulamalarla ilgili başvurular üzerine verdiği sayısız ihlal kararı bulunuyor.
Burada geçen haziran ayı sonuna kadar İçişleri Bakan Yardımcısı unvanı ile emniyet teşkilatından da sorumlu olan bir devlet görevlisinin AYM üyesi olarak cübbesini giydikten sonra bu konuda önüne gelen şikâyetler karşısında nasıl bir tutum alacağını izlemek her bakımdan ilginç olacaktır.
Üstelik önüne gelecek başvuruların önemli bir bölümünün kendisinin İçişleri Bakanlığı’ndaki görevi dönemine rastlaması şaşırtıcı olmayacaktır.
*
Meselenin dikkat çekici bir tarafı, İnce’nin AYM üyesi olmasının, mahkeme içinde yürütme çıkışlı olan üyelerin ağırlığının artmakta olduğuna işaret eden yönelişin altını çizmesidir.
Bunu gösterebilmek için önce yasa uyarınca AYM’deki üyeliklerin dağılımına bakalım.
Yasaya göre, AYM’nin kompozisyonunda (3) üyelik Yargıtay’a, (2) üyelik Danıştay’a, (2) üyelik Sayıştay’a, (3) üyelik öğretim üyelerine, (4) üyelik “üst kademe yöneticileri, serbest avukatlar, birinci sınıf hâkim ve savcılar ile kıdemli AYM raportörleri” ve (1) üyelik barolar kontenjanına gidiyor.
Sayıştay (2) ve baro (1) kontenjanları, gösterilen adaylar arasından doğrudan TBMM Genel Kurulu tarafından seçiliyor. Kalan üyelerin ise hepsini Cumhurbaşkanı seçiyor. Cumhurbaşkanı, Danıştay ve Yargıtay’ın adayları için bu kurumlar tarafından, öğretim üyeleri için de YÖK’ün göstereceği adaylar arasından seçim yapıyor. Kalan dört üyenin seçimi ise doğrudan Cumhurbaşkanı’nın takdirinde.
Ancak İnce’nin örneğinde gördüğümüz gibi aslında Sayıştay kontenjanı kullanılmakla birlikte, son tahlilde üyeliğe üst düzey bir kamu yöneticisi gelmiştir.
*
Burada üst kademe yöneticileri kontenjanının kullanımında özellikle Adalet Bakanlığı bürokrasisinin kazandığı ağırlıkla ilgili duruma da dikkat çekelim.
Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı döneminde doğrudan kendi seçimine bırakılmış dört kişilik (üst düzey yönetici, avukat, hâkim) kontenjandan atadığı iki isim Adalet Bakanlığı bürokrasisinden geçmiş isimlerdir.
Bunlardan Yıldız Seferinoğlu, 25 Ocak 2019 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından AYM üyeliğine seçildiğinde, Adalet Bakanlığı Bakan Yardımcısı olarak görev yapmaktaydı. Avukat kökenli olan Seferinoğlu, bu göreve getirildiği 23 Temmuz 2018 tarihinden önce AK Parti’nin 26. dönem İstanbul Milletvekili olarak TBMM üyesiydi.
AYM üyesi Selahaddin Menteş de 6 Temmuz 2019 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından bu göreve seçildiğinde yine Adalet Bakanlığı’nda Bakan Yardımcısı olarak görev yapıyordu. Hâkim kökenli olan Menteş, 2014-2017 yılları arasında Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı, Mayıs 2017-Ekim 2017 arasında Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Başkanlığı yapmış, ardından 21 Temmuz 2018 tarihinde bakan yardımcılığı görevine getirilmişti.
*
Ayrıca, Yargıtay üyeliğinden AYM üyeliğine seçilmiş olan Basri Bağcı’nın da daha önce uzun yıllar Adalet Bakanlığı’nda üst düzey bürokrat olarak görev yaptığı bu çerçevede hatırlatılabilir. Kendisi hâkim kökenli olan Bağcı, AYM’nin web sitesindeki biyografisine göre, 1999 yılında Adalet Bakanlığı Müfettişi olarak atandıktan sora uzun yıllar Bakanlık’ta görev yapmış ve Müsteşar Yardımcılığı’na kadar yükselmiştir. Bağcı, 2017 yılında Yargıtay üyeliğine seçilmiş, 2020 yılında da Cumhurbaşkanı tarafından Yargıtay kontenjanından AYM üyeliğine seçilmiştir.
Bu arada, Cumhurbaşkanı tarafından 25 Ağustos 2016 tarihinde yine üst düzey yönetici kontenjanından AYM üyeliğine seçilen Recai Akyel, bu seçim yapıldığında Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı görevinde bulunuyordu. Öncesinde valilik, ardından 2009-2016 yılları arasında Sayıştay Başkanlığı görevi de yapmıştı. Akyel, Sayıştay’daki görevinin sona ermesinden sonra Erdoğan tarafından Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlığı’na getirilmişti.
*
Bu yazıyı AYM’ye en son üyenin seçilmesinden yola çıkarak, mahkemenin kompozisyonunda bir süredir gözlenen bir yönelişin fotoğrafını çekmek üzere kaleme aldım. Mahkemede Adalet Bakanlığı bürokrasisi çıkışlı üyelere İçişleri Bakanlığı bürokrasisinden gelen bir üye de eklenmiş bulunuyor.
Güçler ayrılığı ilkesi çerçevesinde AYM’nin yasaların anayasal denetimi dahil olmak üzere üstlendiği görevlerin ne kadar hayati olduğunu ayrıca vurgulamama gerek yok. Üye yapısında son dönemdeki değişikliklerin AYM’nin oylama kalıplarına dönük yansımalarını ayrı bir yazı serisi içinde önümüzdeki haftalarda değerlendireceğim.
Paylaş