Paylaş
“İlk derece mahkemesindeki yargılamanın sona erdiği davada temyiz incelemesinin yapılabilmesi için öncelikle gerekçeli kararın dava dosyasına konulması, sonrasında temyiz talebinde bulunan tarafların açıklanan hükme dayanak teşkil eden gerekçeye ilişkin varsa itirazlarını bildirme imkânına sahip olmaları gerekmektedir.”
Yani “Gerekçeli karar yazılsın ki, sanık da itiraz edebilsin” diyor yüksek mahkeme.
* * *
Şimdi İstanbul’daki Özel Yetkili 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin İlker Başbuğ da dahil olmak üzere Ergenekon sanıkları hakkında verdiği mahkûmiyet kararlarını 5 Ağustos 2013 tarihinde, yani bundan tam yedi ay önce açıkladığını hatırlayalım.
Nitekim AYM de bu süre içinde gerekçeli karar açıklanmadığı için Başbuğ’un temyiz hakkını kullanamadığına dikkat çekiyor:
“5/8/2013 tarihinde açıklanan nihai karara ilişkin gerekçe başvuru tarihi itibarıyla dava dosyasına konulmadığından, temyiz incelemesinin yapılması için dosyanın Yargıtay’a gönderilmesinin ve tahliye talebi hakkında ilgili Yargıtay Dairesince bir karar verilmesinin mümkün olmadığı görülmektedir.”
Bu duruma dikkat çektikten sonra şu ağır saptamayı yapıyor AYM: “Başvurucunun özgürlüğünden yoksun bırakılmasına ilişkin kararın hukukiliğini temyiz mercii önünde denetletme hakkını kullanamamasının hukuk güvenliği ve hukuki belirlilik ilkelerine uygun olduğu söylenemez.”
* * *
Burada önem taşıyan nokta AYM’nin kararını “hukuk güvenliği” ve “hukuki belirlilik” gibi evrensel hukukun iki temel ilkesine dayandırmış olmasıdır.
Bununla, yasaların herkese eşit ve objektif bir şekilde uygulanması, yargı kararlarının keyfilik içermemesi, öngörülebilir olması, vatandaşın kazanılmış haklarının mutlaka gözetilmesi gibi hukuk tarihi kadar eski ilkeler kastediliyor.
Can güvenliğiniz yoksa sokakta saldırıya uğrayabilirsiniz. Hukuk güvenliğiniz yoksa yargıda mağdur edilirsiniz, en temel haklarınıza mahkemelerde tecavüz edilir. Her iki durumda da değişmeyen, saldırıya maruz kalmanız gerçeğidir.
* * *
Kararın bir diğer önemli boyutu, özel yetkili mahkemenin Başbuğ’un tutukluluğuna yaptığı itirazla ilgili “etkili bir yargısal inceleme yapmadığını” da tespit etmiş olmasıdır.
AYM’ye göre, “Bu durum Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında güvence altına alınan hakkı işlevsiz hale getirmektedir.”
Anayasa’nın ilgili maddesi şöyle diyor:
“Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir.”
AYM, sonuçta Başbuğ’un durumunda hem etkili inceleme yapılmadığı hem de Yargıtay’da itiraz hakkını kullanılamadığı için “kişi hürriyeti ve güvenliği” kapsamında Anayasa’nın 19’uncu maddesinin ihlal edildiğine kanaat getirmiştir.
* * *
Kararın önemli bir başka yönü de şudur: Temyiz (Yargıtay) sürecinde kesin bir yargısal karar verilinceye kadar başvurucunun tutukluluğu devam edecektir. Bu süreç sonunda başvurucunun “hukukun öngördüğü usule uygun olmadan” tutuklandığı sonucu ortaya çıkabilir. AYM, bu olasılığa dikkat çektikten sonra şöyle diyor:
“Bu nedenle, bu aşamada yargılama merciinin görevine ilişkin itiraz dikkate alınarak başvurucunun telafi edilemez şekilde mağduriyetinin ortaya çıkması ihtimalini hukuki çarelerle gidermek gerekir.”
Bu ifade, Başbuğ’un tahliyesi yönünde mahkemelere açık bir çağrıdır. Nitekim dün akşam AYM’nin dediği olmuş, Başbuğ serbest bırakılmıştır.
* * *
AYM, bu kararıyla Özel Yetkili Mahkeme’nin Ergenekon tutuklularının hukuk güvenliğini ihlal ettiğine hükmetmiştir. Bu karar, neresinden bakılırsa bakılsın, özel yetkili mahkemenin itibarı ve inandırıcılığı açısından çok ağır bir durum yaratmıştır.
Mahkemenin gerekçeli kararı yazmayı yedi ay geciktirerek insanların haklarına gasp etmesinin bir yaptırımı olması gerekiyordu. AYM, önceki günkü kararıyla buradaki keyfiliğe “dur” demiştir.
Kararın önemi, aslında bütün Ergenekon hükümlüleri, özellikle de tutuklular lehine bir dizi hukuki sonuç yaratmış olmasıdır. Çünkü gerekçeli karar yazılmadığı için mağdur edilen yalnızca Başbuğ değil, bütün Ergenekon hükümlüleridir. Dolayısıyla AYM’nin bu tarihi içtihadı hepsi açısından bir hak ihlalinin meydana geldiğinin tescilidir. Bu karar, diğer tutukluların tahliyesinin önünü açabilir.
Türkiye’de yargıya güvenin baş aşağı gittiği bir dönemde AYM’nin bu kararı özellikle değer kazanmaktadır. Türkiye’de evrensel hukuk adına doğru şeyler de yapıldığını görmek -ilk bakışta inanması güç gözükse de- insanın yüreğini ferahlatan bir durumdur.
Paylaş