Paylaş
AYM’nin web sitesinde “Kararlar Bilgi Bankası” bölümünde bu kararlardan 14’ünün metnini okuyabilmek mümkün. En son çıkan Prof. Haberal-Balbay kararı da dahil olmak üzere diğer dokuzunun, metinlerin yazımı tamamlanmadığı için, henüz siteye konmadığı anlaşılıyor.
Bu kararların içeriği, vatandaşların 24 Eylül 2012 tarihinden bu yana bireysel başvuru hakkından yararlanarak, mağduriyetlerin giderilmesi anlamında AYM’de elde ettikleri sonuçlar açısından ilginç bir çeşitlilik sunuyor.
Çoğu geride bıraktığımız sonbahar aylarında çıkan bu 14 karara baktığımızda ana hatlarıyla şöyle bir tabloyla karşılaşıyoruz:
MASUMİYET KARİNESİNİN İHLALİ: AYM’nin bu 14 karar içinde “masumiyet karinesinin ihlali”nden verilmiş yalnızca bir metin var. Bu, uyuşturucu ticareti de dahil olmak üzere bir dizi suç işlediği iddiasıyla resen emekliye sevk edilen bir uzman jandarmanın, hakkındaki bu işlemin iptali talebiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’ne açtığı bir davanın reddedilmesiyle ilgilidir. AYM, başvurucunun şikâyetini inceledikten sonra Anayasa’nın 38’inci maddesinin “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz” şeklindeki dördüncü fıkrasının ihlal edildiğine karar vermiş ve başvurucunun yeniden yargılanması gerektiğine hükmetmiştir.
MAKUL SÜREDE YARGILANMA HAKKINA DİKKAT: AYM, toplam dört başvuruda Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” başlığı altındaki 36’ncı maddesinde güvence altına alınan “makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine” karar vermiş. Bu kararlardan üçü, on yıl ya da daha uzun sürdüğü halde sonuçlanmayan arazi ihtilafı ya da kamulaştırma bedeline itiraz nedeniyle açılan davalarla ilgili. Dördüncüsü ise bir işten çıkarma davasının iş mahkemesinde uzun sürmesiyle ilgili bir dosya. AYM, bu davada iş ilişkisinden kaynaklanan ve işe iade talebini de içeren bir uyuşmazlığın mahkemede 3 yıl 5 ay gibi bir sürede sonuçlanmasını “makul bulmadığını” belirtmiştir.
AYM’nin bu başlıkta verdiği kararların önemi, hak aramak üzere mahkemeye başvuran vatandaşların açtıkları davaların makul bir süreyi aşmasını “hak arama hürriyetinin ihlali” olarak değerlendirmesidir.
MAHKEMEYE ERİŞİM HAKKI ENGELLENEMEZ: Bir diğer kategoride ise Anayasa’nın yine hak arama hürriyetini tanımlayan 36’ncı maddesi çerçevesinde “mahkemeye erişim hakkının engellenmesi” gerekçesiyle verilen ihlal kararları yer alıyor. Bu kategoride üç ayrı karar bulunuyor. Bunlardan biri, paraşütle atlarken kaza geçirdiği için tedavi gördüğü sırada tayini çıkan bir subayın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’ne yaptığı itirazın “süreaşımı” nedeniyle reddedilmesi üzerine konuyu AYM’ye taşımasını konu alıyor.
Diğeri, askerlik görevini yaparken mayın patlaması sonucu yaralanan bir askerin, yine Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde açtığı tazminat davasında avukatlık ücretinin kendisinden tahsil edilmesi yolundaki kararın iptali yolundaki başvurusudur. Keza, Mersin’de döviz alım-satım belgesi düzenleme zorunluluğuna uymadığı için kendisine para cezası verilen bir vatandaş, açtığı dava itiraz süresinde yapılmadığı gerekçesiyle reddedilince, AYM’ye şikâyette bulunmuştur. AYM, her üç başvuruda da bu vatandaşları haklı bulmuş, “mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine” hükmetmiştir.
VAN DEPREMİNDE YAŞAM HAKKI İHLALİ: AYM’nin dikkat çekici iki ayrı kararı (2012/752 ve 2012/850), 2011 yılındaki Van depreminde yıkılan, 24 kişinin öldüğü Bayram Oteli’nde yakınlarını kaybeden vatandaşların yaptıkları başvurularla ilgilidir. Bu iki dosyanın temelinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, dönemin Van Valisi (bugünkü Bursa Valisi Münir Karaloğlu) ve İl Afet ve Acil İşler Dairesi Başkanlığı (AFAD) görevlileri hakkındaki şikâyetlerin işleme konulmaması yolunda verdiği karar yatıyor. Ailelerin, bu karara Danıştay nezdinde yaptıkları itirazlar da reddedilmiştir.
Ölenlerin yakınları, açtıkları iki ayrı davayla konuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşımıştır. AYM, her iki başvuru karşısında bu dosyalarda “etkili ve caydırıcı bir ceza soruşturması açılmadığı” kanaatine varmış ve bu durumun “Anayasa’nın 17’nci maddesinde düzenlenen yaşam hakkının usuli boyutunu ihlal ettiği” kanaatine varmıştır.
AYM, kararın bir kopyasının “ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması amacıyla” Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine de karar vermiştir. Yani, Başsavcılığa “O dosyaya bir daha bakın” demiş olmaktadır.
Neresinden bakılırsa bakılsın, Anayasa Mahkemesi’nin oybirliğiyle aldığı bu iki karar, depremde ölen vatandaşlarla ilgili bir soruşturma dosyasının üstünün örtülmesinin önlenmesi anlamında Türkiye’deki hukuk düzeni açısından oldukça ilerici nitelikte bir içtihat olarak dikkat çekiyor.
Paylaş