Paylaş
Büyükelçilerden biri, Türk kamuoyunun yakından tanıdığı bir isim, Ankara’da 1989-91 yıllarında görev yapmış olan Morton Abramowitz. Demokrat Parti’ye yakın. Recep Tayyip Erdoğan’ı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildikten sonra ziyaret edip, Türkiye’nin siyasi geleceği açısından önemsenmesi gerektiğini vurgulamış bir Washington şahsiyeti. Ayrıca, AK Parti’ye kuruluşundan itibaren sempatiyle yaklaşmış, Erdoğan’ın partiyi kurduktan sonra 2002 başında Washington’a yaptığı ilk
ziyarette pek çok kişi kendisine uzak dururken ona kapılarını açmış bir isim.
Diğeri, Cumhuriyetçi
Parti ile kuvvetli bağları olan Eric Edelman. Ankara’da 2003-2005 yılları arasında büyükelçilik yapmış olan Edelman’ın Erdoğan’la yıldızı hiçbir zaman barışmamıştı. WikiLeaks belgelerinde de Edelman’ın Washington’a gönderdiği raporlarda Erdoğan hakkında olumsuz bir bakışın hâkim olduğu bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmıştı.
İlginç olan nokta, farklı çizgilerdeki bu iki büyükelçiyi bir araya getiren yapı. Söz konusu rapor, 2007 yılında Washington’da Demokrat Parti ile Cumhuriyetçi Parti’nin Kongre’deki nüfuzlu isimleri tarafından ABD’nin sorunlarının partiler üstü bir anlayışla ele alınmasını sağlamak amacıyla kurulmuş olan bir düşünce kuruluşu tarafından hazırlanmış. Kuruluşun adı “Bipartisan Policy Center”. Türkçesiyle, “Partilerüstü Politika Merkezi”. Bu merkez bünyesinde Türkiye konusunda oluşturulan çalışma grubunun eşbaşkanlıklarını Abramowitz ve Edelman yapıyor.
* * *
Söz konusu rapor aslında birden fazla düzlemde okunabilir. Birincisi, yazarlarının optiği üzerinden Washington’da hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçiler nezdinde Türkiye hakkında yerleşmekte olan yeni ve ortak bir bakışın parametrelerini çiziyor.
İkincisi, bu rapor yalnızca bugünün bakışını yansıtmakla kalmıyor, geleceğe dönük bir ağırlık da taşıyor. Bundan sonrasında ABD cephesinde hem basın ve kamuoyu, hem Kongre, hem de yönetim çevrelerindeki Türkiye algısı üzerinde bir referans metin olarak belirleyici bir etki yapacağına şüphe yok.
Geçen 30 yılı aşkın bir süre hem Washington’da hem de Türkiye’de Türk-ABD ilişkileri konusunda yazılmış bu tür raporların büyük bir bölümünü okumuş, bunlar üzerinde yazmış bir gazeteci olarak içeriği ve taşıdığı anlam bakımından karşılaştığım en kuvvetli metinlerden biri olduğunu söyleyebilirim.
* * *
Rapor, hiç kimseden sözünü esirgemiyor. Türk-ABD ilişkilerinin kötü bir durumda olduğuna dikkat çekiyor, Türk iç politikası ve özellikle Başbakan Erdoğan’ın yönetim tarzıyla ilgili ağır eleştiriler yöneltiyor, Türkiye’nin mevcut yönelişi konusunda soru işaretleri belirtiyor. Ama Başkan Barack Obama’nın Türkiye ve AK Parti hükümeti ile ilişkileri yürütme şekline yönelik eleştiriler daha hafif değil.
Raporun asıl hedef kitlesi, Amerikan karar vericileri ve kanaat önderleri. Onları sarsmayı amaçlıyor. Türkiye politikasında ciddi değerlendirme hataları yapıldığını, bütün politikaların gözden geçirilmesi gerektiğini savunuyor, “Türkiye politikamızda nerede hata yaptık” sorusuna yanıt arıyor ve sonuçta bir dizi tavsiyede bulunuyor.
Zaten “Retorikten Realiteye/ABD’nin Türkiye Politikasının Yeniden Çerçevelenmesi” başlığını taşıması da bu hedefi anlatıyor. Başkan Obama’nın bugünkü politikasının gerçekçi olmadığını, “retoriğin”, yani sözel egzersizlerin ağırlık taşıdığını, bu ilişkilerin yeni baştan tanımlanması gerektiğini savunuyor rapor.
* * *
Düşündürücü bir başka nokta daha var. Bundan iki-üç yıl öncesine kadar Washington’da Türkiye hakkında bu içerikte bir raporun hazırlanması düşünülemezdi bile. Türkiye, bölgede artan ağırlığı, gerçekleştirdiği etkileyici ekonomik büyüme ile bir başarı öyküsü olarak görülüyordu. Başbakan Erdoğan, Başkan Obama’nın uluslararası camiada en çok güvendiği sınırlı sayıdaki yabancı liderlerden biriydi. İlişkilerde yaşanan büyük krizlerin sarsıntısı -örneğin BM Güvenlik Konseyi’ndeki İran oylaması gibi- bile kısa zamanda atlatılabiliyordu.
Çok değil, daha geçen mayıs ayında Erdoğan’ın Beyaz Saray’da istisnai bir protokolle ağırlanmasının görüntüleri zihinlerden çıkmış değil. Ancak mayıs ayında Washington’da Erdoğan’ın önüne serilen kırmızı halının üzerine bugün bir belirsizlik bulutu çökmüş durumda.
Peki ters giden ne? Yarın raporun içeriği üzerinden bu soruya yanıt arayalım.
Paylaş