Paylaş
Spielmann, “Türkiye uzun yıllar ikinciliği korumaktaydı, şimdi beşinci durumda. Gerçekleştirilen reformlar, özellikle yeni iç hukuk yollarının getirilmiş olması doğru yönde atılmış adımlardır” diye konuştu.
AİHM Başkanı’nın yeni adli yılın başlaması dolayısıyla 25 Ocak’ta yaptığı değerlendirmede 2013’te göze çarpan ihlalleri sıralarken, Türkiye’deki “aşırı uzun yargılamaları” sayması da dikkat çekiciydi. Başkan, diğer önemli ihlaller arasında Rusya’daki gözaltı merkezlerinin kötü fiziki koşulları ve Arnavutluk’ta komünist dönemde el konulan taşınmazlarla ilgili tazminat sorunlarını sıraladı.
***
Şimdi Spielmann’ın açıklamalarını istatistikler üzerinden göstermeye çalışalım. 2012 sonunda AİHM’nin gündeminde derdest edilmiş, yani işleme alınmış toplam 128 bin 100 başvuru bulunmaktaydı. Gerek mahkemenin işleyişinde yapılan reformlar gerek üye ülkelerin yaptıkları düzenlemeler sonucu 2013 sonunda bu sayı 99 bin 900’e inmiştir.
2012 sonunda 128 bin dolayındaki derdest dosya toplamı içinde Rusya’dan gelenler 28 bin 600’dü (yüzde 22.3). Türkiye ise 16 bin 900 dosya (yüzde 13.2) ile ikinci gelmekteydi. Mahkemenin önünde bekleyen dosya yükünün üçte birinden biraz fazlası, Türkiye-Rusya ikilisinden gelen şikâyetlerden oluşmaktaydı.
Mahkemenin resmi istatistiklerine göre, 2013 sonunda durum değişmiştir. AİHM’nin 100 bine yaklaşan dosya yükü içinde Rusya 16 bin 800 başvuru ile birinciliğini korurken, Türkiye’nin İtalya, Ukrayna ve Sırbistan’dan sonra beşinciliğe indiğini görüyoruz. Türkiye’nin derdest edilmiş dosya sayısı 10 bin 950’ye düşmüştür. 2012’ye kıyasla toplam 5 bin 950 dosyalık bir gerileme söz konusudur.
***
Bu düşüş nereden kaynaklanıyor?
Ne yazık ki, bu düşüşün Türkiye’deki insan hakları ihlallerinin azalmasından kaynaklandığını öne sürebileceğimiz noktanın çok uzağındayız.
Azalmanın önemli bir nedeni, 2010 referandumuyla bireysel başvurular için AİHM’den önce Anayasa Mahkemesi’ne gitmenin zorunlu kılınmış olmasıdır, 24 Eylül 2012’den başlamak üzere.
Anayasa Mahkemesi’nin web sitesindeki bir tabloya göre, 2013 yılı içinde mahkemeye yapılan bireysel başvurulardan kayda alınan dosyaların sayısı 9 bin 897’dir. Anayasa Mahkemesi devreye girmemiş olsaydı, bu başvuruların muhtemelen hepsi doğrudan Strasbourg’a gidecek ve buradaki iş hacmini arttıracaktı.
***
Bir diğer faktör, geçen yıl AİHM’nin tavsiyesi üzerine çıkarılan 6384 sayılı kanun çerçevesinde kurulan Tazminat Komisyonu’nun mahkemedeki dosya yükünün önemli bir kısmını almış olmasıdır.
Bu mekanizma, “uzun yargılamalar” nedeniyle AİHM’ye yapılan şikâyetlerin yol açtığı dosya yığılmasını hafifletmek için kuruldu. AİHM’ye bu başlık altında yapılmış olan başvuruların tümü Ankara’daki Tazminat Komisyonu’na havale edildi. Vatandaşlar komisyonun takdir ettiği tazminatı kabul ederlerse dosya kapanıyor. Tazminat tatmin edici bulunmazsa itiraz yolları tüketildikten sonra yeniden AİHM’ye gitme yolu açık.
Bu mekanizmanın AİHM’ye ciddi bir nefes aldırdığı anlaşılıyor. Mahkemenin 2013 raporunda, envanterde bulunan “aşırı uzun yargılamalarla” ilgili başvurular kategorisindeki 2 bin 500 dosyanın mahkeme tarafından Türkiye’deki Tazminat Komisyonu’na gönderildiği belirtildi.
Bu arada, AİHM’nin “icra edilmeyen yargı kararları” ile ilgili şikâyetlerden kaynaklanan 500 kadar dosyayı da bu komisyona havale ettiği anlaşılıyor.
***
Bu arada, Adalet Bakanlığı, geçenlerde yaptığı açıklamada üçüncü bir faktöre dikkat çekerek, “çıkarılan yargı paketleri ve yargısal içtihatlarda AİHM standartlarında kaydedilen gelişmelerin de AİHM önündeki görüntünün iyileşmesine önemli destek sağladığını” belirtiyor.
Anayasa Mahkemesi’nin özellikle uzun tutukluluk konusunda AİHM içtihatları doğrultusunda geliştirdiği ve tutukluluğu 5 yılla sınırlayan içtihat, yüksek mahkemenin bu konuda nasıl bir yük aldığının önemli bir göstergesidir.
Türkiye’de yargı, kararlarında AİHM içtihatlarına yaklaştığı oranda vatandaşlar açısından Strasbourg’a gitme ihtiyacı ortadan kalkacaktır.
Yarın AİHM’nin 2013’te Türkiye hakkında verdiği kararların genel bir değerlendirmesini yapalım.
Paylaş