Paylaş
Bu tartışmanın odaklandığı soruların uzandığı, en sıcak bir şekilde yankılandığı yerlerden biri de Suriye ve Irak’ın Kürt bölgeleri.
Son günlerde ABD’nin önde gelen yayın organlarında çıkan haberler, Afganistan’da tanık olunan görüntülerden sonra “ABD buradan da çıkar mı?” sorusunun, bu coğrafyada şimdiden zihinlere yerleştiğini gösteriyor.
Örneğin, ABD’nin saygın gazetelerinden Wall Street Journal gazetesinin Suriye’nin Fırat’ın doğusunda Kürt özerk yönetimi altındaki bölgesini dolaşan muhabiri Jared Malsin, sahada devriye gezen ABD’li askerlerin, köylülerin “(Burada) Kalacak mısınız?” sorusuyla karşılaştıklarını yazıyor.
Keza Washington Post’un Beyrut Bürosu Şefi Louisa Loveluck, yine aynı bölgeye gittikten sonra kaleme aldığı Haseke mahreçli yazısında, ABD’nin Kuzey Suriye’deki müttefiklerinin Afganistan’daki çekilme sürecini ve Kabil’deki hükümetin çöküşünü “tetikte izlediklerini” ve “kendi geleceklerinin farklı olacağını ümit ettiklerini” aktarıyor.
TRUMP’IN SURİYE’DEN ÇEKİLME PLANI DA SARSINTI YARATMIŞTI
Suriye’deki Kürt grupların duyduğu tedirginliğin gerisinde, Afganistan’da yaşanan çekilme karambolünün çok daha küçük ölçekteki bir benzerini 2018 ve 2019 yıllarında bizzat kendilerinin yaşamış olması da yatıyor.
Taliban’la müzakere masasına oturarak ABD’nin Afganistan’dan çıkmasına ilişkin anlaşmayı 2020 Şubat ayında yapan önceki ABD Başkanı Donald Trump, bu mutabakatın öncesinde Suriye’deki ABD birliklerini de çekmeyi kafasına koymuş, hatta bu yönde somut bazı adımlar da atmıştı.
Trump’ın bu konudaki en kritik adımı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile 14 Aralık 2018 tarihinde yaptığı bir telefon konuşmasından beş gün sonra 19 Aralık 2018 tarihinde Beyaz Saray’ın bahçesinde “ABD ordusunun Suriye’den çıkacağını duyurduğu” açıklaması olmuştu.
Trump’ın bu beyanı Amerikan sistemi içinde büyük bir şok yaratmış, ABD’nin güvenlik bürokrasisinin şiddetli direnciyle karşılaşmıştı. Özellikle ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Trump’ın kararına Suriye’de DEAŞ’a karşı mücadeleyi zayıflatacağı gerekçesiyle itiraz etmişti. ABD’nin bu örgütle mücadele etmek üzere kurduğu ve PKK’nın Suriye’deki uzantısı YPG’nın ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) ortada bırakılması ihtimali, Washington’daki karar alma mekanizmasının pek çok kesiminde rahatsızlığa neden olmuştu.
O tarihte ABD’nin Suriye’de 2 bin dolayında askeri bulunmaktaydı. Güvenlik bürokrasisi, sonuçta asker sayısında indirime gitmeyi kabul ederek, karşılığında Suriye’den çıkmamak konusunda Trump’ı ikna edebildi.
Gelgelelim Başkan Trump, on ay kadar sonra bu kez 6 Ekim 2019 tarihinde yine Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı bir görüşmenin hemen ertesinde 7 Ekim’de bir Beyaz Saray açıklamasıyla ABD askerlerinin Suriye’den çıkacağını tekrarladı.
ABD ASKERİNİN SAYISI YARI YARIYA AZALDI
Trump-Erdoğan telefon görüşmesi, Türkiye’nin iki gün sonra 9 Ekim 2019 tarihinde Suriye sınırının Fırat’ın doğusundaki bölümünde başlattığı “Barış Pınarı Harekâtı”nın da önünü açtı. TSK, ÖSO unsurlarıyla birlikte bu harekat sırasında sınır boyunca Tel Abyad ile Resulayn arasında 120 kilometre uzunluğunda ve Suriye topraklarının 30 kilometre derinliğine inen bir bölgede alan hâkimiyetini sağladı.
ABD, TSK’nın harekâtının hemen öncesinde bu bölgede bulunan birliklerini de güneye kaydırırken, harekât sonunda SDG unsurları bu alandan çıkartılmış oldu. Trump’ın Türkiye karşısında gösterdiği bu esneklik bölgedeki dengeyi önemli ölçüde sarstı.
Aslında Trump, kalan birlikleri de çekme niyetindeydi ki, on ay önce yaşanan egzersiz bir kez daha tekrarlandı. ABD müesses nizamı, kendisini bu kez Suriye’deki petrol sahalarının korunması gerektiği, bu nedenle sahada belli bir sayıda asker tutulması gerektiği gerekçesiyle ikna etti. Bunun sonucu Trump “petrol sahalarını koruma” amacıyla Suriye’de asker tutmaya devam edeceğini açıkladı.
2018 yılında 2 bin dolayında olan Suriye’de Fırat’ın doğusundaki ABD askerlerinin sayısı bütün bu hadiselerin sonunda yarı yarıya azaldı. Washington Post, geçenlerde son rakamı 900 olarak verdi.
ABD’DEN MAZLUM KOBANİ’YE BİR DİZİ GÜVENCE
Geçen ocak ayında işbaşı yapan Başkan Biden, Suriye’de Trump döneminden kalan ABD askeri varlığını aynen korudu. Sayıca küçük de olsa ABD birliklerinin bu bölgede bulunması, YPG ağırlıklı Kürt özerk yönetimin devamı açısından kuvvetli bir güvence oluşturuyor. Bu arada Biden yönetimiyle birlikte, ABD birliklerinin Kuzey Suriye’de kalma gerekçesinde DEAŞ ile mücadele hedefine dönük vurgu yeniden ön plana çıktı.
Geride bıraktığımız aylarda Biden’ın, selefi Trump’ın Taliban’a yaptığı taahhütleri hayata geçireceğini açıklayıp Afganistan’dan çekilme takvimini işletmeye başlatırken, buna paralel bir şekilde Suriyeli Kürtlere dönük de bir diplomasi yürüttüğü anlaşılıyor.
Afganistan’dan çekilme sürecinin bir benzerinin Suriye’de de tekrarlanabileceği yolundaki kaygıları önlemek üzere Biden yönetimi bir dizi adım attı. Afganistan’dan çıkışı komuta eden “Merkezi Komutanlık”ın başındaki Orgeneral Kenneth McKenzie, geçen temmuz ayı sonunda Kuzey Suriye’ye giderek SDG Komutanı Mazlum Kobani (Abdi)ile görüştü ve kendisine ABD’nın SDG ile ortaklığı sürdüreceği ve Suriye’den çekilmeyeceği konusunda güvence verdi.
Bu arada Wall Street Journal’a göre, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Ortadoğu’dan sorumlu Bakan Yardımcısı Vekili Joey Hood da yakın zamanda SDG yöneticileri ile temas ederek ABD’nin bölgede kalacağını vurguladı. ABD’nin Şam Büyükelçiliği adına açılan sosyal medya hesabında yapılan paylaşımda bu temasın 28 Ağustos tarihinde gerçekleştiği belirtildi. Buna göre Hood, ABD’nin DEAŞ’a karşı kampanyaya ve bölgenin istikrarına olan taahhüdünü tekrarladı.
Hood geçen çarşamba günü ABD’de Arapça yayın yapan bir TV kanalına mülakatında SDG’ye verilen güvenceleri anlattı, Başkan Biden’ın bu konudaki tutumunun yeteri kadar açık olduğunu kaydetti.
SDG, ABD’NİN SURİYE’DE ÇÖZÜME KADAR KALMASINI İSTİYOR
Önemli olan bir nokta, önceki yönetim döneminde yaşanan ve büyük ölçüde Başkan Trump’tan kaynaklanan yalpalamalardan sonra SDG kadrolarının Biden yönetimine daha güvenle bakıyor olması. Nitekim SDG komutanı Mazlum Kobani, Washington Post’a yaptığı açıklamada, Başkan Biden’la birlikte ilişkilerin “düzeldiğini”, “ABD verdiği sözleri tuttuğu takdirde kuzeydoğu Suriye’de göreceli bir istikrarın yaşanabileceğini” söylüyor.
Mazlum, ABD’nin siyasi ve askeri desteğinin Trump dönemine kıyasla daha güçlü olduğunu da vurguluyor. Mazlum, ABD’nin askerlerini DEAŞ teröristleriyle savaşmak için tuttuğunu belirtmesine karşılık, Amerikalıların Suriye krizine çözüm bulunana kadar kalmaları gerektiğini savunuyor. Bu sağlanabilirse, “geleceğin bir bakıma olumlu olacağını” söylüyor.
Bu ifadeler, PKK’nın Suriye’deki uzantısı olan hareketin, bütün stratejisini ABD’yi Fırat’ın doğusunda tutmak hedefi üzerine kurguladığını, Suriye’de nihai siyasi çözüme ilişkin gelecekteki pazarlıklarda denkleme -diğer aktörlere karşı- ABD kartı ile girmeyi tasarladığını gösteriyor.
Paylaş