Af örgütü raporu: Hayır kâbus değil, Türkiye 2013

İSTANBUL Fizik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu üyesi Alper Merdoğlu 16 Haziran günü Taksim Dayanışma Platformu’nun basın açıklamasına katılmaya giderken Sıraselviler Caddesi’nde bir polis grubu ile karşılaştı.

Haberin Devamı

Bazıları sivil giyimli beş kişilik polis grubu, Merdoğlu’na cop, tekme ve yumrukla girişti. Polis, ellerini arkadan metal kelepçelerle bağladıktan sonra suratına biber gazı sıktı. Bu sırada yere düştü. Düştükten sonra da tekmelendi ve yumruklandı.
Ardından Taksim Meydanı’nda polis otobüslerinin park ettiği yere götürüldü Merdoğlu. Bu, daha çok dayak demekti. Şöyle anlatıyor sonrasını: “Otobüslerin arkasında dövdükten sonra tekrar otobüsün önüne götürüp orada da dövdüler. Sonra beni arka tarafta dövmeye devam ettiler. Sonra dışarı çıkarıp başka bir otobüse bindirdiler ve orada da dövdüler”.
Götürüldüğü Haseki Hastanesi’nde doktor kendisine “kulak zarının patladığını” söyleyecek, daha sonra “kulağında duyma zorluğu, burun köprüsünde morarma, ayağında ve dizlerinde yüzeysel incinme, sol kolunda, omzunda, sırtında, morarma olduğu” yolunda rapor verecekti.

* * *

Haberin Devamı

Merdoğlu’nun yediği polis dayağı, Uluslararası Af Örgütü’nün (Amnesty International) hafta içinde açıkladığı “Gezi Parkı Eylemleri/Türkiye’de Toplanma Özgürlüğü Hakkı Şiddet Kullanılarak Engelleniyor” başlıklı raporda dikkat çekilen pek çok insan hakkı ihlalinden yalnızca biridir.
Raporda aslında çok daha ürkütücü vakalar da var. Örneğin, İstanbul’da 3 Haziran’da evine giderken bir grup polis tarafından öldüresiye dövülen iki çocuk babası minibüs şoförü Hakan Yaman’ın (37) başına gelenler... Af Örgütü’nün adli tıp raporundan yaptığı alıntıya göre, Yaman’ın “burnu, elmacıkkemiği ve çenesi kırılmış, bir gözünü tamamen kaybetmiş, diğer gözünde de yüzde 80 görme kaybı ortaya çıkmıştır”.
Raporun çarpıcı tarafı, saptamaların büyük bir bölümünün doğrudan hak ihlaline uğrayan -örneğin gözünü kaybeden- vatandaşların anlatımlarına dayanmasıdır. Yediği tekmeler nedeniyle idrar yolunda ödem meydana gelip penisinden kan gelenler, kafatası çatlayıp beyin kanaması geçirenler, saçlarından tutulup yerde sürüklenenler, polis tarafından alıkonulduktan sonra cinsel tacize uğrayan kadınlar gibi...
Bütün bu anlatımları okurken bazen bir korku filmini izlediğiniz gibi bir hisse kapılıyor, sıkça bir kâbusun içinde buluyorsunuz kendinizi. Anlatımların çoğunda beliren vahşet tabloları, polisin hiçbir kurala tabi olmadığı, vatandaşların devlet karşısında tümüyle korumasız bırakıldığı baskıcı, şiddetsever bir üçüncü dünya rejimini çağrıştırıyor.
Karşınızdaki kâbus değil, yaşadığınız ülkenin kendi gerçekliğidir. Buna bir ad koyma istiyorsanız, “Türkiye 2013” diye adlandırabilirisiniz.

* * *

Haberin Devamı

Dünyanın insan hakları alanındaki en saygın kuruluşlarından biri olan Londra merkezli Af Örgütü’nün üç ay süren bir saha çalışmasıyla, pek çok mülakat gerçekleştirerek hazırladığı toplam 53 sayfalık rapor, bu konuda şu ana kadar derlenmiş en kapsamlı dökümü oluşturuyor.
Af Örgütü, “eylemlere gösterilen aşırı tepkinin Türkiye içinde ve ülke dışında birçok kişiyi şoka uğrattığını” belirterek, şöyle diyor: “Bu durum, hükümetin sorumluluk sahibi ve insan haklarına saygılı olma iddialarını zayıflattı ve muhalif fikirlere karşı ne kadar hoşgörüsüz olduğunu gösterdi”.

* * *

Raporun en önemli eleştirilerinden biri, belgelenen hak ihlallerinin, kolluk kuvvetlerine zor kullanmaları konusunda “en üst düzeylerde verilen destek” ve ülkede geçerli olan cezasızlık kültüründen, yani hak ihlallerine neden olan kamu görevlilerinden hesap sorulmamasından kaynaklandığını belirtmesi.
Bu noktada çok çarpıcı bir istatistiksel veri de var. Raporda konu edilen aşırı güç kullanımının yol açtığı 20 yaralama vakasından 16’sında mağdurlar suç duyurusunda bulunmuş. Ağustos ayı sonuna gelindiğinde, savcılıkların bunlar arasında yalnızca bir dosyada işlem yaptığı tespit edilmiş. Af Örgütü, “Soruşturmaların seyri konusunda gözlenen bazı erken işaretler bilinen cezasızlığın devam edeceğine işaret etmektedir” diyor.
Bir başka anlatımla, insan hakları kuruluşu, Türkiye’nin bu hak ihlalleri karşısında gerçek bir hukuk devleti gibi hareket edeceği konusunda bir umut taşımıyor.
Hükümetin hazırladığı demokratikleşme paketinde Türkiye’de insan hakları ihlallerinin ana nedenlerinden birini oluşturan cezasızlık kültürünü ortadan kaldıracak hiçbir adıma yer verilmemiş olması, Af Örgütü’nün karamsarlığında hiç de haksız olmadığını gösteriyor.

Yazarın Tüm Yazıları