Paylaş
“Bugün burada masumiyet ve lekelenmeme derken insan onuruna saygıyı konuşuyor olacağız” diye sözlerine başlıyor Adalet Bakanı.
Gül, konuşmasının girişinde çok kısa bir şekilde güncel bir tartışmaya gönderme niteliği taşıyan bir ifadeyi de kayda geçiriyor. Konuşmasının dikkat çekici bu bölümü şu sözlerinde karşımıza çıkıyor:
“Bizim rehberimiz hukuktur, bizim rotamız hukuktur, bizim kılavuzumuz hukuktur. ‘Biz yapalım, hukuk arkadan gelsin’ değil, ‘hukuk önden yürüsün, biz ona göre kendimizi ayarlayalım’ anlayışıdır hukuk devleti.”
Bu beyan, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 26 Ekim tarihinde kadın muhtarlara hitaben yaptığı bir konuşmada, metruk binaların yıkımında karşılaşılan sorunlardan söz ederken sarf ettiği “Mahkeme kararı var yıkamıyoruz... Ya arkadaş, sen gece yık. Mahkeme kararı bizim arkamızdan gelsin” şeklindeki tartışma yaratan sözlerinden sonra geliyor. Bu yönüyle, Soylu’nun ifade ettiği çizgiden farklı bir hukuk anlayışını ortaya koyuyor Adalet Bakanı Gül.
462 BİN KİŞİ HAKKINDA SORUŞTURMAYA GEREK YOK KARARI ALINDI
Gül’ün konuşmasının ağırlığını “lekelenmeme hakkı” bağlamında Ceza Muhakemesi Kanunu’nda (CMK) 2017 yılında yapılan, savcıların gelen ihbarların değerlendirilmesinde takdir hakkını genişleten değişiklik oluşturuyor. Gül, “Bu önemli değişiklik hiç kimsenin asılsız, soyut, mesnetsiz isnatlarla suçlamalara maruz kalmaması için getirildi” diyerek, bunun sonucunda 462 bin kişi hakkında soruşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini anlatıyor.
Değindiği bu konu, kendisinin bakan olmasından kısa bir süre sonra yapılan yasal bir düzenlemeyle CMK 158’inci maddesine “İhbar ve şikâyet konusu fiilin suç oluşturmadığının herhangi bir araştırma yapılmasını gerektirmeksizin açıkça anlaşılması veya ihbar ve şikâyetin soyut ve genel nitelikte olması durumunda soruşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilir. Bu durumda şikâyet edilen kişiye şüpheli sıfatı verilemez” hükmünün eklenmesiyle ilgili.
ESKİDEN HERKES ‘ŞÜPHELİ’ DURUMA DÜŞÜYORDU
Gül, dünkü sohbetimizde de düzenlemenin getirdiği farkı göstermek için uygulamanın öncesi ve sonrasına dikkat çekti. Önce eskisi:
“Eski sistemde savcıların kendilerine gelen her ihbarı, şikâyeti işleme koymaları gerekiyordu. Savcılar, bir soruşturma numarası vererek incelemeyi başlatıyor, suçlanan kişinin karşısına ‘şüpheli’ diye yazıyorlardı. Gelen şikâyeti ciddi bulmasalar bile işlem yapmaya, soruşturmayı açmaya mecburdular. Hatta suçlamayı gayriciddi, gülünç bile bulsalar soruşturmayı açıp ardından takipsizlik kararı veriyorlardı. Ancak böyle yaptıkları zaman soruşturma açılmış olduğundan, ilgili kişi UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) kayıtlarına şüpheli olarak geçiyordu.”
Bakana göre, bu durum şu sakıncaları yaratıyordu:
“Takipsizlik kararı verilse bile, bu kişi sonradan bir işe başvurduğunda sistemde soruşturmaya uğramış biri olarak görünüyordu. Ayrıca, takipsizlik verilmediği ve soruşturma açıldığı durumlarda da, örneğin polis gelip sitede komşularının gözü önünde o kişiyi ifadeye çağırıyordu. Bazı durumlarda bu suçlama kişinin karşısına havaalanında çıkabiliyordu. Sonuçta kişi herkesin önünde lekelenmiş oluyordu. Husumetler, kişisel çekişmeler gibi nedenlerle bu tür mesnetsiz ihbarlar sıkça yapılabiliyor.”
REFORMU YAPMASAYDIK 462 BİN KİŞİ LEKELENECEKTİ
Gül, getirilen düzenlemeyle insanların bu tür asılsız suçlamalara maruz kalmalarının önlendiğini anlatıyor. Bakanın verdiği bilgiye göre, değişikliğin yürürlüğe girdiği 25 Ağustos 2017 tarihinden sonra geçen dört yılı aşkın süre içinde savcılıklara 680 binin üstünde ihbar yapılmış. Bunlar arasında 462 bin kişi hakkında soruşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş. Buna karşılık, 220 bine yakın ihbar da savcılar tarafından işleme konulmuş. Bu rakamlardan, gelen ihbarların yaklaşık üçte ikisinin işleme konmadığı ortaya çıkıyor.
Adalet Bakanı, “Burada önemli nokta şu. Bu 462 bin kişi haklarında ihbar yapıldığından haberleri bile olmadan hayatını sürdürüyor. Başını akşam yastığa huzurlu koyuyor. Hukuk sisteminin sağlaması gereken de bu zaten... Bu kanun olmasaydı 462 bin vatandaşımızın evine, işyerine, fabrikasına, çalıştığı kamu dairesine bir polis gelecek ve savcı huzuruna yersiz bir suçlama nedeniyle (çıkacak) ama usul kanunun emredici gereği şüpheli olarak burada lekelenmiş olacaktı” diye konuşuyor.
Gül, düzenlemenin çok önemli, gurur verici bir reform olduğunu vurguluyor.
‘İNSANLARIN SİSTEME GÜVENİ ELBETTE AŞINIYOR’
Bu arada 8 Kasım’da sempozyumdaki konuşmasının devamında lekelenmeme hakkının soruşturmalar açıldıktan sonra iddianame hazırlanmasına giden, kovuşturmaya uzanan süreçte de geçerli olması gerektiğini vurguluyor Adalet Bakanı. Bu konuda şunları söylüyor:
“İnsanı ve onurunu, sonu mahkumiyete çıkmayacak, çürük, temelsiz ithamlar karşısında korumak gerekmektedir. Ceza adaleti sisteminin ciddiyet ve ihtiyatla işlemesi bu anlamda çok önemlidir. Kolluk delillerini eksiksiz toplamalı, savcı incelemesini soruşturmasını bihakkın tamamlamalıdır. İtham ancak böyle bir hazırlıktan sonra ortaya çıkmalıdır.”
“Tüm süreçler kolluktan başlayarak büyük bir titizlikle ve karşıda bir insan ve onun onuru olduğu anlayışıyla, masumiyet karinesi anlayışıyla ortaya konursa, bu anlamda adaletin tecelli edeceğini” belirten Bakan, ardından şöyle diyor:
“Soyut ve temelsiz suçlamalarla hiç kimse bırakın dava açılmasını, herhangi bir soruşturma işlemine bile muhatap olmamalıdır. Bu durum sisteme insanların güvenini elbette aşındırmaktadır.”
YILLARDIR TUTUKLU YARGILANANLARIN LEKELENMEME HAKKI
Görüleceği gibi, soyut ve temelsiz suçlamalarla başlatılan soruşturmaların, açılan davaların “insanların sisteme olan güvenini aşındırdığını” bizzat Adalet Bakanı söylüyor.
Kuşkusuz, 2017 yılında ihbarların işleme konulmasıyla ilgili getirilen reformda lekelenmeme hakkı anlamında alınan sonuçları olumlu karşılamak durumundayız. Adalet Bakanı’nın paylaştığı rakamlar gerçekten de cesaretlendirici bir tabloyu gösteriyor.
Bununla birlikte, soruşturma açıldıktan sonra işleyen adli süreçlerde ve iddianame hazırlanıp kovuşturma aşamasına geçildikten sonraki evrede lekelenmeme hakkının gözetilmesi açısından bu şekilde olumlu bir yönelişin uzağında olduğumuz aşikardır.
İnsanların hukuk sistemine güvenlerinin aşınmasının, büyük ölçüde temelsiz suçlamalarla açılan davaların kamuoyunda yarattığı olumsuz etkiden kaynaklandığı inkâr edilemez. Üstelik insanların haklarında mahkumiyet kararı olmadan tutuklu olarak yargılandıkları, yıllarca süren davalara baktığımızda güvenin aşınması meselesi daha da derinleşiyor.
Bu durumdaki vatandaşlarımızın da lekelenmeme hakkını düşünmemiz gerekiyor.
Paylaş