ABD Türk halkından özür dilemeli

Geçen pazar günü Afrin’in Türk Silahlı Kuvvetleri kontrolüne girmesinden hemen sonra burada ele geçirilen YPG’ye ait dev bir silah deposunda bulunan silah ve cephane fotoğrafları, herhalde bu harekâtın en çarpıcı, en kalıcı görüntülerinden biri olarak insanların zihninlerine kazınacaktır.

Haberin Devamı

YouTube’dan da girip izlenebilecek bu görüntülerde, yerin altındaki odalarda depolanmış tonlarca, tonlarca silah ve mühimmat karşımıza çıkıyor.

Ankara Temsilci Yardımcımız Uğur Ergan’ın dünkü haberine göre, antitank güdümlü sistemler, bunların mühimmatı, çoknamlulu tahrip roketleri, doçka uçaksavarlar, havan ve top mermileri depoda bulunan silahların yalnızca bir bölümü.

Hepsi üst üste dizilmiş büyük kasalarda duruyor.

Yerin altında 150 metre uzunluğunda, büyük ebatlarda 12 odalı dev bir cephanelikten söz ediyoruz. Ergan, deponun içeriye bir TIR’ın girip yükünü rahatlıkla boşaltabileceği şekilde tasarlandığını yazıyor. Burada neredeyse bir büyük orduya yetecek kadar silah var.

YPG’nin yaklaşık altı yıl süren bir kanton yönetimi döneminde bu kadar muazzam bir silah deposu inşa edebilmiş ve bir bu kadar önemlisi içini doldurabilmiş olması, örgütün bu süreyi nasıl bir hazırlık içinde geçirdiğini göstermesi bakımından da göz açıcı niteliktedir.

Silahların menşeine bakıldığında önemli bir bölümünün ABD ve Rus malı olduğu ortaya çıkıyor. Ancak basında çıkan haberlerde, Bazı Balkan ülkeleri ve bu arada İran menşeli silahların da bulunduğu fotoğraflarla gösteriliyor.

Tabii ‘Zeytin Dalı’ harekâtında hava sahasını açarak Türkiye’ye yardımcı bir tutum alan Rusya’nın ürettiği silahların PKK’nın Suriye şubesi YPG’nin envanterinde çıkması çok da şaşırtıcı değil. Bu fotoğraf Rusya’nın aslında çok uzun zamandır PYD ile olan ilişkisi hakkında da fikir verici olmalıdır. Ancak unutulmamalıdır ki, Ortadoğu coğrafyasının bu toprakları her türlü savaş araç gerecinin her türlü alıcıyla kolaylıkla buluşabildiği ve el değiştirebildiği bir açık silah pazarıdır.

Depodaki Amerikan silahlarının önemli bir bölümünün, YPG’nin omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) DEAŞ’la mücadele etmesi için verilen silahlardan olduğu hususunda tereddüt yoktur. DEAŞ için verilen bu silahlar Suriye coğrafyasında yaptığı yolculukta, Fırat’ın batısına geçerek Türkiye sınırlarının hemen bitişiğindeki Afrin’de yerin altına depolanmıştır.

Haberin Devamı


Kime karşı kullanılmak üzere?

Kandil’deki PKK kadroları yaptıkları değerlendirmede, Afrin’i terk etme kararı almayıp daha önceden açıkladıkları şekilde şehir savaşı seçeneğine yönelseydi, bu silahlar Afrin şehir merkezine girecek Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı kullanılacaktı.

Bir başka anlatımla, kendilerini ‘stratejik ortak’ olarak nitelendiren iki NATO müttefikinden birinin (ABD), terörist PKK’nın Suriye’deki uzantısı olan YPG’ye verdiği silahlar, bir diğer müttefiki (Türkiye) hedef almak üzere devreye sokulmaktadır. Bu silahların sadece depoda saklanmadığı, geçen iki ay boyunca YPG tarafından TSK’ya karşı kullanıldığı, Afrin’de sahada ele geçirilen Amerikan yapımı geri tepmesiz top, havan ve tanksavar TOW füzeleriyle ortaya çıkmıştır.
Burada NATO doktrini açısından da son derece problemli bir durum var. NATO Antlaşması, bir müttefike saldırı meydana geldiğinde diğer bütün müttefiklerin de bunu kendilerine yapılmış saymalarını ve hemen yardımına koşmalarını öngörüyor.

Oysa buradaki örnekte, bir müttefik bir terör örgütüne yüklü miktarda silah veriyor ve bu silahlar bir başka müttefike karşı kullanılmak üzere envantere giriyor.
Neresinden bakarsanız bakın, bir müttefiklik ilişkisinin taşıyabileceği bir durum değil bu. Silahlar görünüşte DEAŞ’a karşı etkili bir şekilde mücadele edilmesi için tahsis edilmiştir YPG’ye. ABD’nin bu silahların Türkiye’ye karşı kullanılmayacağı, sıkı bir şekilde denetleneceği yolunda Ankara’ya verdiği güvencelerin hepsinin havada kaldığı aşikârdır.

Geçen üç gün içinde basını kaplayan bu haberler karşısında ABD’li yetkililerden şu ana kadar tek bir ses çıkmamıştır. ABD yönetiminin Afrin’deki depoda çıkan Amerikan silahları konusunda Türk hükümetine, ama bir o kadar önemlisi Türk halkına da bir izahat verme yükümlülüğü ve bir özür borcu var.

Tabii Türkiye ile olan ilişkilerine bir değer veriyorlarsa...

Yazarın Tüm Yazıları