Paylaş
Geçen hafta gazetecilik açısından yoğundu. Gündemin belirleyici maddesi, uluslararası zirveydi.
Yüzyılın son büyük toplantısı Türkiye açısından çok önemliydi.
Bakü-Ceyhan Hattı'nın imzalanması kadar AB'ye girişimiz de zirveyi bizim için hayati derecede önemli kılıyordu.
Avrupa Birliği'ne girmek için çalışan Türkiye, bu toplantıda bazı liderlerle yüz yüze görüşerek onları ikna etme konusunda önemli mesafe aldı.
Hürriyet, her zaman olduğu gibi toplantıların rutin gidişatını verirken, kapalı kapılar ardındaki tartışmaları, konuşmaları, liderlerin tavırlarını da yansıttı.
Yeltsin'in Çeçen sorunu konusundaki tepkilerini okurlarımız gene Hürriyet'in sayfalarında okudu.
Çünkü Hürriyet, bütün uluslararası resmi toplantıların ardındaki havayı aktararak, gazetecilikte insan unsurunun belirleyici niteliklerini okurlarına iletti.
AGİT, Düzce Depremi'nin yaralarının sarılması, kış gelmeden felakete uğrayanların problemlerini resmi çevrelere ulaştırma görevini de unutturmadı.
Dünyanın bize bakışının bu yakın temaslarla, bizi iyi tanımalarıyla değişeceğini umuyoruz. İyimser havanın Helsinki'de de devam etmesini diliyoruz.
Çoğu zaman Almanya'nın AB'ye girişimiz konusunda koyduğu çekinceleri kaldıracağını Almanya Başbakanı Schröder'in, Yunanistan Başbakanı Simitis'in ağzından duymak herhalde bizim için bir tür güvenceydi.
Ertuğrul Özkök'ün Fransa Cumhurbaşkanı Chirac'la yaptığı konuşmadan -ki bu konuşma yazılı basında Hürriyet'e özeldi- Avrupalı liderlerin bizim Avrupalı olduğumuza dair tam kanaate vardıklarını çıkartabiliriz.
Şimdi hükümete, dünyada gücü olan sivil kuruluşlara ve yabancı ülkelerde yaşayan Türkler'e büyük görev düşüyor.
Lobicilik, bu etkinin devamını, esen rüzgárın hızının artmasını sağlayacaktır.
Hükümet, yabancı ülkelerdeki elçiliklerden oradaki Türk dostlarına kadar herkesi seferber etmek zorundadır, bunu örgütlemelidir.
Bütün bunların yanı sıra kamuoyunun en önemli beklentisi depremzede yurttaşlarımızın sorunlarına bir an önce çözüm getirilmesidir.
Mutlu haftalar dileğiyle.
Paylaş