BİR kentte ya da yörede turizmin istenen ölçüde gelişmesinin şartlarından birisi, orada yaşayanların hazırlanan programlara, projelere katılımının sağlanması, farklı toplulukların, kültürel çeşitliliğin bir araya getirilebilmesidir.
Bu kavram Kentlilerin temsil ettiği farklı özelliklerin buluşması olarak da tanımlanmaktadır. Kent, Yöre ve Bölge tanıtım ilkelerinin ve hatta ülkemize, (aslında Anadolu yerleşim ve komşuluk geleneğinin batılı kavramlarla ifadesi olan) Sakin Şehirler adı ile giren uygulamanın da çıkış noktasıdır; kentsel yaşamın ve geleceğin belirleyicisidir.
Farklı gruplar
Bazı kentlerin Avrupa kültür Başkenti olarak tanımlanmasında da bu ilkeler çerçevesinde hareket edildiği bilinmektedir. Söz gelimi 2010 yılı Avrupa kültür Başkentleri arasında yer alan Essen (Kültürle değişim, değişimle kültür) kenti ile beraber bölgedeki 53 kentin bu programa dahil edilmesi; yine aynı kapsamda Pecs (Sınırları olmayan kent) şehrinde de tüm programın kentte yaşayan farklı grupların katılımı ile oluşturulması bu anlamdaki en yakın örneklerdir. İstanbul 2010 Ajansı’nın internet sitesinde “İstanbul’un başarılı bir Avrupa Kültür Başkenti olması, İstanbulluların bu projeyi benimsemesi ve geniş katılımla desteklemesiyle mümkün olacak” denilmesine rağmen tespitler; etkinliklerin kısıtlı sayıdaki İstanbullu tarafından bilindiği, benimsendiği ve katılımın da sınırlı olduğu yönündedir. Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay’ın “Ne kadar İstanbullu kültür başkenti olduğumuzu biliyor ya da bununla ilgili en küçük bir fikri var, burada bir sorgulama ihtiyacı hissederim” ifadesi de bu anlamda dikkat çekici bir anlatım. Hazırlık aşamasında TÜROFED olarak katıldığımız bazı toplantılarda “Osmanlı’nın Üç Başkenti” ya da tüm Türkiye’de akaryakıt üzerinden İstanbul için sağlanan katkı nedeniyle de “Anadolu’nun Dünyaya Açılan Kapısı” anlamında paylaşımcı bazı önerilerimiz olmuştu. Tavsiyelerimiz sadece İstanbul’a gelenlerin değil 32 milyon kişiye ulaşan ziyaretçilerin tümüne ve iç turizme yönelik çalışmalar üzerinde durulması yönündeydi.
Kenti kucaklayan proje
Yörede, ülkede, kentte nerede turizm varsa bilinçli yapılması kavramının Vali Sayın Alaaddin Yüksel’in Ankara’ya yeni bir turizm kimliği kazandırmak yönünde ilk günden itibaren projeci mantığı ile başlattığı çalışmalarla bağdaştığını düşünüyorum. Antalya’daki çalışmalarını özetleyen, “Antalya bir gün dünyanın örnek alacağı bir şehir olacak” şeklindeki demecini ve kendini uzun yıllardır bu hedefe ulaşmış bir yönetici olarak tanımaktan mutlu olduğumu belirtmek istiyorum. Ankara’da kurum ve kuruluşların temsilcileri ile başlattığı çalışmalarını halk günleri ile kentin tüm kesimlerine yaymaya çalışan bir düşünce var. Ankara’da ilk kez geniş bir katılımla toplanan Turizm Konseyi, Kalkınma Ajansı ve projelere sahip çıkan Sivil Toplum Kuruluşlarını da bu kapsama dahil etmemiz mümkün. Bu düşüncenin proje olarak ifadesi daha önce yapılmışların tekrarı olmayan, başka kent ve yörelerin üzerinde çalışmadığı Ankara’ya özgü etkinlikler geliştirilmesidir. Bunlar bana göre yukarıda saydığım genel ilkelere uyum ve başarısızlıkların tekrarlanmaması için, her kesim proje mantığı içinde hareket ettiği sürece, birlik ve beraberlik anlamındaki oluşumlar. Kurumlar ve kişiler arası uyumu sağlamanın önemini ve Ankara’nın bir il olarak da sahip olduğu turizm arz imkanlarını katıldığımız toplantılarda yaşadık.
Medya ile işbirliği
Turizme verilen önceliğin taşıdığı değerin bilinci ile elimizde bulunan projelerin hayata bir an evvel geçirilmesi için ATİD ve Ankaralı turizmciler olarak verdiğimiz destek sözü yol göstericimiz olacaktır. Turizm alanında Anadolu adını taşıyan ve turizmin üç önemli bileşenini ifade eden ATİD, ANADOLU JET ve TAV ANADOLU Ankara’da oluşmuş diğer STK’ları ve dördüncü güç olan medya ile birlikte işbirliği ortaklarımız olarak öncelik verdiğimiz Ankara Kongre ve Ziyaretçi Bürosu’nun kuruluşunda ve diğer örgütlenmelerde işbirliği yapacağımız kuruluşlar arasındadır. Başkentler siyasi ve mülki yönetimlerin birbirleri ile uyum içinde yönetilmesi gereken ülkenin de temsil edildiği kentlerdir. Hele bu Başkent Ankara gibi yoktan var edilmiş, tüm Anadolu’nun umudu olmuş 100 yıla giden bir Cumhuriyetin izlerini taşıyorsa bu önem daha da artacaktır.