Paylaş
Ankara’da yönetici olanlar uzun yıllar kenti hep bu uyumu dikkate alarak yönettiler. Atatürk’ü, bu anlayışı ve değişimi Ankara’ya getiren, bir örnek hemşerimiz olarak tanımlamak istedim.
Ankara resmen başkent olmadan 23 Nisan 1920 günü Anadolu’da seçimi kazanarak Ankara’ya gelenler bu yeni anlayışın ilk tanıklarıydı. Gerçekten yeni bir kente yeni bir kimlikle gelmişlerdi.
Cumhuriyetin tanıkları
Bu hep böyle oldu, Ankaralılar ev sahibi olarak yeni ortamı, yabancı diplomasiyi, Cumhuriyet ve Egemenliğin gereği olan kurum ve kuruluşları tanıyor kentlerinin farkını yaşıyorlar; keyif alıyorlardı Ankaralılar hizmet için kentlerine gelen Başkentli hemşehrilerine Ulus’tan Çankaya’ya ulaşan en değerli arazilerini de tahsis ettiler. Ankara’da Alman Kültür Merkezi tarafından tespit edilen, yakın tarihin izlerini taşıyan 50’ye yakın yapı, mimari olduğu kadar işlev olarak da Başkentin ilk yıllarının günümüze uzanan tanıklarıdır.
Bu arada Ankara, hanlarda kalmaya başlayan TBMM üyelerinin ve yabancıların konaklayacakları yer ihtiyacı nedeniyle oteller (Ankara Palas) ve Vakıf Apartmanları ile turizme de açılmaya başlıyordu. Ankara’daki oteller aynı zamanda Türkiye’nin her köşesinden gelenlerin yönetenleri ile buluştuğu birer mekandı.
Çözümlerin merkezi
Günümüzde TÜROFED üyesi işletmelerimizde devam eden bu geleneğin öncüleri Bulvar Palas, Büyük Ankara, Mola, Dedeman sorunların paylaşıldığı ortamlardı. Koç Holding, Müze olarak Çengelhan ve butik otel olarak Çukurhan Projeleri ile hem Ankaralı hem de Başkentli olarak Kale’de yeni bir anlayış başlattı. Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Ertuğrul Günay’ın destekleri ile Altındağ Belediyesi tarafından yapılan çalışmaları ve Cer Modern’i bir başkentli olarak yakın tarihin Ankara’ya en önemli katkıları arasında değerlendiriyorum.
Devlet büyüklerini kentin caddelerinde görmek, onlarla her ortamda karşılaşma imkanı bulan Ankaralılar kendileriyle birlikte bu kentte yaşayanlara Başkentliler diyordu. Hatta geçişleri için kapanan yollarda beklemek bile, mavi ışıklı araçlar galebe çalmadığı için, şimdiki kadar rahatsız etmiyordu. Mesai çıkışı Kızılay Bahçesinde sohbet eden, bulvarda yürüyen Başkentlilerin de bir üstünlük ve öncelik kaygısı yoktu. Ankara bu uyum nedeniyle, günlük yaşamda, kişilerin davranışlarında ve trafik düzeninde örnek gösterilen bir kentimizdi.
Başkent olmanın bir gereği de tüm çözümlerin merkezi olmasıydı. Bu bağlamda sadece bürokrasi ve yönetim değil tüm ülkenin sağlık sorunları da Ankara’da çözülüyordu. Anadolu’daki ilk örnek hastaneleri bugün dünya ölçüsünde sağlık kurumları haline getiren hekimlerimizin bu oluşumdaki katkılarını da unutmamak; geçmişin ve geleceğin Ankara’sındaki yerlerini şükranla anmak gerekir.
Paylaşmaktan mutlu olduğumuz Başkentlilik, tüm kurum ve kuruluşlarımızla birlikte yaşatmamız gereken, ebedi hemşehrimiz Atamızın bir yadigârıdır.
Paylaş