Paylaş
* Bize biraz kendini anlatır mısın, nasıl bir yaşamın var?
- Ben hayatıma görme engelli olarak başladım. İki kardeşim var. Aslında üçüzüz. Onlar görüyor. Kız kardeşim ressam, erkek kardeşim de evlilik aşamasında. Şu anda aynı evde yaşıyoruz. Beş kişilik bir çekirdek ailemiz var. Görme engelliyim ama ailem bugüne kadar bana görmemenin eksikliğini hiç hissettirmedi.
* Ailenin görme engelini sana hiç hissettirmediğini söyledin. Sana karşı tutumları nasıldı?
- Çocukken kardeşlerimle sokakta oyun oynardım. Parkta oynarken beni görenler, annemle babama söylenirdi “Bu çocuk düşecek, bunu burada bırakmayın” diye. Annem ise hep şunu derdi; “Düşsün ki düştüğü zaman ne olacağını bilsin, kendi kendine bir şeyler yapmayı öğrensin, sosyalliği artsın.” Ben 14 yaşındayken de Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler Lisesi’ne başladım ve orada okuduğum 5 yıl boyunca yurtta kaldım. Ailem görme engelli bir çocuğu 14 yaşında yurda gönderdikleri için bayağı tepki almıştı. Ama ben bu şekilde hayatı yalnız yaşamayı, kendi başıma bir yerden bir yere gitmeyi, arkadaşlarımla etkili iletişim kurmayı, ailem dışındaki kişilerle aynı odayı paylaşmayı öğrendim. O 5 yıllık yurt deneyimi hayatta bir şeyleri oturtmam için bir fırsat oldu bana. Kendimle bu esnada barıştım, bağımsız hareketimi geliştirdim.
BABAM BANA ORG ALDI YETENEĞİM ORTAYA ÇIKTI
* Müzikle yolun nasıl kesişti?
- Klişe bir hikâyeyle... Babam bana çok küçük yaşta org aldı. 9-10 yaşlarındaydım. Bir süre sonra duyduğum şarkıları orgda çalabildiğimi fark etti ailem. Sonra bu yeteneğimle ilgili müzik hocalarıyla görüşmeler yaptılar. Onlar, piyano eğitimi almamı önerdi. 11 yaşındayken piyano eğitimi almaya başladım. Fakat piyano hocam “Sen görmediğin için çift el piyano çalamazsın, biz seni uda yönlendirelim” dedi. Ben de Ramazan Calay adında bir ud yapımcısına ud yaptırdım kendime özel. 1-2 sene ud eğitimi aldım. Ancak udun istediğim müzik aleti olmadığına karar verdim bir süre sonra...
* Piyanoya mı döndün...
- Evet, piyanoya devam ettim. 15-16 yaşlarındayken lisedeki müzik hocam “Yeteneğin var, çift el çalabileceğine inanıyorum ben senin” dedi. Onun teşvikleriyle piyanoda kendimi geliştirdim. Yaklaşık 4-5 yıl piyano çaldım. Hatta 2018’de Fransa’da ve Romanya’da düzenlenen etkinliklere katıldım. “Dil ayrı ama müzik aynı” derler ya, onu orada yaşadım...
DUYGULARIMI ANLATMAK İÇİN ‘ZEYNEP BENİ BEKLE’ ŞİİRİNİ BESTELEDİM
* Sonra...
- 2019’dan sonra üniversiteye başladım. Marmara Üniversitesi’nde Halkla İlişkiler Bölümü ve Psikoloji Bölümü’nde okumaya başladım, çift anadal olarak. 2020 yılında üniversitede bir kızla tanıştım. Ondan hoşlandım, o da benden hoşlandı. Aramızda bir yakınlaşma oldu. Fakat birbirimize açılamadan pandemi patlak verdi. Pandemi dolayısıyla okullar kapandı...
* Siz de ayrı düştünüz haliyle...
- Evet. Ben onu çok aradım internette, sosyal medyada. İsmi Zeynep’ti ama telefon numarasını almadığım için hiçbir yerde bulamadım. Sonra kendi kendime dedim ki; ben onu bir şekilde bulurum ama ona duygularımı anlatmak için şarkılar yapmalıyım. Ve Attilâ İlhan’ın şiirini buldum. “Zeynep Beni Bekle”, şiirin ismi bu. Şiirin üç kıtasını şarkı haline getirdim, piyano altyapısıyla besteledim.
* Telif konusunda bir sorun çıktı mı?
- Çıkmadı. MESAM’a da Attilâ İlhan’ın ailesine de bilgi verdim.
* Gitara ne zaman başladın?
- 2020 yazında gitar öğrenmeye başladım. Yaklaşık 4 yıldır çalıyorum. Klasik gitarla başladım, akustiğe geçtim sonra.
CEM KARACA, BARIŞ MANÇO, ERKİN KORAY
* Müzik platformlarında ‘Emre Teo’ adıyla arama yaptığımızda şarkılarına ulaşabiliyoruz. Peki müzikseverler seni daha iyi tanımak için öncelikli olarak hangi şarkılarını dinlemeli?
- “Zeynep Beni Bekle” hem duygularımı anlayabilecekleri hem de yapabileceğim potansiyel işleri görebilecekleri bir şarkı. Çünkü hissederek yaptım o şarkıyı. Nâzım Hikmet’in şiirinden bestelediğim “Güneşte”yi de dinleyebilirler.
* Paylaşımlarından anladığım kadarıyla Anadolu rock’ı da çok seviyorsun...
- Cem Karaca, Barış Manço ve Erkin Koray üçlüsü hayatımda çok büyük yer tutuyor. Müziği onlarla sevdim. Benim kökenlerimin geldiği yer aslında Anadolu rock. Şarkı söylemeye ilk olarak Cem Karaca’nın “Islak Islak”ıyla başladım. Hatta taktığım kolyenin üzerinde de notaları var. Bunu bana bahsettiğim kız arkadaşım hediye etmişti.
YOLLARIMIZ AYRILDI AMA GÖRÜŞMEYE DEVAM EDİYORUZ
* Pandemi sonrasında onu buldun yani?
- Evet, 1 sene süren bir ilişkimiz oldu. Sonra yollarımız ayrıldı. Yüksek lisans için yurtdışına gitti. O da benim gibi psikoloji bölümü mezunu. Ben okul sonrası müzik işlerine odaklandım, o da “Ben yüksek lisans yapıp uzman psikolog olmak istiyorum” dedi. O sebeple yollarımız ayrıldı. Ama hâlâ görüşmeye devam ediyoruz. Aramızda bir problem yok. Birbirimize değer veriyoruz. Hatta yaz sonu yanına gitme ihtimalim var. Yollarımız ayrıldı ama geleceğin ne göstereceğini bilemeyiz tabii ki.
SOSYAL BİR İNSANIM HER GÜN DIŞARIDAYIM
* İkiniz için de en iyisi olsun diyelim ve şarkılarına dönelim...
- İlk yaptığım şarkı Bilsem, ikincisi Yasaklı. “Zeynep Beni Bekle” ve “Güneşte” şiirlerden bestelediğim şarkılar. “Kafes” diye bir şarkım var. Depresif dönemlerimde yazdığım, en sert şarkım olabilir. “Ne Anlamı Var” adında bir şarkım da var, daha depresif, hiçbir şeyin anlamının olmadığı, hayatın bomboş olduğunu düşündüğüm bir dönemimden, pandemiden çıkan bir iş.
* Pandemide hayatı sorgulamışsın ama müziğin açısından da verimli geçmiş...
- Evet, pandemi benim için yaratıcılık anlamına geldi. Çünkü evdeydim. Normalde çok sosyal bir insanım. Her gün arkadaşlarımla dışarıdayım. Kısıtlanmak hoşuma gitmedi...
* Okulu bitirdin mi?
- Evet, geçen sene mezun oldum.
* Sahneye çıkmak istiyorsun, değil mi?
- Evet, güzel bir mekânda sahne almak istiyorum.
EN SEVDİĞİM YAZARLAR
* Usta şairlerin şiirlerini bestelediğine göre edebiyatla aranın iyi olduğunu düşünüyorum. En sevdiğin beş yazarı ve favori eserlerini sormak istiyorum sana...
- Ben Fakir Baykurt’u çok severim. Onun “Yılanların Öcü”, “Irazca’nın Dirliği” ve “Kara Ahmet Destanı” üçlemesini de öyle. İhsan Oktay Anar’ı ve “Puslu Kıtalar Atlası” kitabını çok severim. Ayrıca ben tam bir Nâzım Hikmet hayranıyım. “Piraye’ye Mektuplar”ı çok severim. Nâzım Hikmet’in aşkları benim için gerçekten aşka ve sevgiye dair ilham kaynağıdır. Attilâ İlhan ve Cemal Süreya’yı da çok severim.
MÜZİK BENİM İÇİN DUYGU AKTARIM ARACI
* Müzik ve şarkı söylemek senin için ne ifade ediyor?
- Durumum gereği hayatın bana adil davranmadığını düşünüyorum ben. Eksiklerim, işlevsel kayıplarım yüzünden içimde hep bir sitem, bir öfke var. Bu öfkeyi, saldırganlığı, aynı zamanda içimdeki sevgi ve şefkati, kısacası bütün duygularımı yansıtmak için müzik çok büyük bir araç. Kız arkadaşıma bile şarkıyla açıldım ben. Duygularımı yaptığım şarkıyla dile getirdim. Yani müzik benim için tamamen bir duygu aktarım aracı. Mesela rock okumamın, sert şekilde vokal yapmamın sebebi de içimdeki o saldırganlığı ve öfkeyi atmak...
* Slow şarkıları da güzel söylüyorsun.
- O da benim yumuşak tarafımı yansıtıyor. Benim iki tarafım var; öfkeli ve yumuşak tarafım. Kendi şarkılarımda yumuşak tarafımı, cover’larda da saldırgan tarafımı yansıtmayı seviyorum. Kendim o kadar saldırgan sözler yazmıyorum zaten.
Paylaş