Zeki Müren ve Âşık Veysel alev gibi

Ona “Cazın Prensesi” diyorlar. Akra Antalya’da düzenlenen Antalya Akra Caz Festivali kapsamında Türkiye’ye geldi. Aziza Mustafa Zadeh ile kulisinde tanışma fırsatı buldum. Su gibi, çok zarif bir kadın. Çocukluğundan beri Almanya’da yaşıyor ama Azeri kökenli olduğu için seyircisine Türkçe hitap edebiliyor. Bunlar üç kuşak yetenek. Anne-baba zaten müzisyen ama verdiği muhteşem konsere bir ara oğlu Ramiz Han da piyano çalarak dahil oldu. Bu özel sanatçıya gençliğimden beri hayranım, sonunda muradıma erdim...

Haberin Devamı

Babanız ve anneniz de müzisyen. Müziğinizde nasıl etkileri oldu?

- Çok büyük. Küçükken babam çaldığı zaman (Vakıf Mustafa Zadeh, Azerbaycanlı besteci, piyanist, caz-muğam türünün kurucusu) o kadar etkilenirdim ki dayanamaz, ağlardım. İçinizden geçerdi o müzik. Annemin de (Eliza Mustafa Zadeh, ses sanatçısı. Birlikte Almanya’da yaşıyorlar) çok güzel bir sesi var. Çok zengin bir ton yelpazesine sahip. Sanki ben onların ikisini birleştirdim.

Konserde üçüncü kuşak yeteneğe de tanık olduk: Oğlunuz Ramiz Han piyanoda harikalar yarattı. O da mı müzisyen olmak istiyor?

- Umarım. Ama bu karar ona ait. İleride nasıl bir hayat sürmek istediğine kendi karar verecek. Göreceğiz. Ama asıl önemli olan sınırsız bir şekilde olabildiğince uzun çocukluğunu yaşayabilmesi.

Haberin Devamı

Zeki Müren ve Âşık  Veysel alev gibi

  Benimki “Dance of Fire” (Ateş Dansı). Albümleriniz arasında sizin bir favoriniz var mı?

- O durum biraz karışık. Konserlerimizde sıklıkla “Dance of Fire”dan bölümler çalıyoruz ama daha yeni parçalarımız da var. Bunların bir kısmı da Ramiz’den çıktı. Daha 2-3 yaşlarındaydı; kendisi çalamıyordu ama bana melodiyi mırıldanıp “Anne bana bunu çalsana” diyordu. Şu sıralar tam bir Louis Armstrong hayranı.

Resim de yapıyorsunuz. Bir caz sanatçısı olarak ne tür resimler tercih ediyorsunuz?

- Ben ressam olarak Monet’yi çok beğenirim. Özellikle Fransız ve Rus ressamları. Mesela Repin. Çünkü portre çalışanları daha çok seviyorum. Sattar Bahlulzade var mesela. Babamla da arkadaştılar.

Zeki Müren ve Âşık  Veysel alev gibi

TÜRKİYE’YE GELDİĞİMDE KENDİMİ YUVAMDA HİSSEDİYORUM

Bütün dünyayı dolaştığınız gibi Türkiye’ye de sık geliyorsunuz. Şarkılarınızın Azeri Türkçesi sözlerine anadillerinde eşlik eden Türk seyircisini nasıl buluyorsunuz?

- Müthiş... Kendimi evimde, yuvamda hissediyorum. Sanki Bakü’deymişim gibi. Burada  verdiğim ilk konserden beri bu böyle. Yıllar yıllar önce verdiğim ilk konserde kararımı vermiştim: Sizi çok seviyorum.

Haberin Devamı

Âşık Veysel ve Zeki Müren hayranısınız. Hatta “Uzun İnce Bir Yoldayım” türküsüne albümünüzde yer verdiniz. Onlarda özel bulduğunuz şey nedir?

- Onların ruhu. Alev gibiler. Bu çok nadir bir şey. Bunu para ya da başka bir şeyle ortaya koyamazsınız.

ZEKİ MÜREN MUTLU ÖLDÜ

◊ Peki bir albümünüze Zeki Müren’den bir şarkı da koyar mısınız?
- Neden olmasın? Hatta bunu bir düşünelim. Öldüğü zaman biz Almanya’daydık. TRT kanalını izliyoruz, çünkü yaşadığımız ülkede erişmemizin mümkün olmadığı birçok şeyi oradan takip ediyoruz. O programda sahnede öldüğü zaman annem de ben de ağladık. O çok özel biriydi. Ama inanıyorum ki sırf bu yüzden bile mutlu öldü.

Festival devam ediyor

Haberin Devamı

◊ 6 Haziran - Judith Hill
◊ 7 Haziran - Akra Genç Caz
◊ 8 Haziran - Nubya Gurcia
◊ 11-12 Haziran - Fazıl Say

Zeki Müren ve Âşık  Veysel alev gibi

Cazın zarif prensesiyle Antalya’da tanıştık. Koskoca prenses. Elini sıkacak değildim ya, öptüm. Ama fotoğrafı bu şekilde çektirip çektiremeyeceğimizi sorunca “Kocamdan izin almak lazım” dedi. Gülüştük. Neyse ki Alman eşi sorun çıkarmadı.

Yazarın Tüm Yazıları