Paylaş
“Benim hayranlarımla aram çok iyi, hatta o kadar iyi ki o bile zamanında rahatsız etti sizi. Problem, hayranım olmayan, hayran adı altında tacizci terbiyesizlerle... Biliyorum, seviyorsunuz öncesini bilip bilmeden ahkam kesmeyi. ‘Skandal gibi görünen bir şey olsa da ağzımıza geleni söylesek’ diye pusuda beklemeyi... Buradakileri bile rahatsız etmedi bu konu, herkes beni savundu da size oradan ne oluyor? İşinize bakın. Türkçe paylaşım yapmıyor diye de eleştiriliyordum, alın yaptım. Görüşmemek üzere.”
Yahu keşke yaptığı Türkçe paylaşım da bu olmasaymış Can Yaman’ın.
Öncesini bilmeden konuşuyorsa insanlar, onu anlatırsın.
“Pusuda bekleyenler” falan biraz paranoyakça olmuş.
“İşinize bakın” derken de...
İşi magazin olan insanlar bunu konuşmayacaklar da neyi konuşacak?
Asıl sen işine, oyunculuğuna, modelliğine bak. Oradakileri rahatsız etmediyse o, oradakilerin sorunu. Ama bu da gerçeği yansıtmıyor maalesef. Giornale di Sicilia (Sicilya Gazetesi) şu ifadeleri kullanmış:
“Türk oyuncuya yönelik olumsuz tepkiler eksik olmadı...” Çünkü şikâyetin varsa polise gidersin. Kimsenin telefonunu alıp yere atamazsın.
Çaya kaç şeker?
Yeni oyunu “Freud’un İnsanları” için Posta’dan Oya Çınar’a konuşan Burcu Binici günümüz ilişkileri hakkında çarpıcı bir tespitte bulunmuş:
“İlişkiler artık çıkar ve menfaat üzerine kurulu olduğu için, kimsenin ilişkisine aşk temelinden bakamıyorum. Neredeyse tüm evlilikler çıkar ve menfaat üzerine kurulu. Artık kimse, kimsenin çayına kaç şeker attığını bilmiyor bence.
Herkes birbirinin etini, kemiğini sömürme derdinde...”
Doğru söze ne denir?
Kaç şekeri bırakın, şekerli mi, şekersiz mi, kıtlama mı içtiğini bilse o bile yeter.
Bu arada internette Can Yücel’e atfedilen, aslında Elif Şebnem Akal adında bir şaire ait olan “Çaya Kaç Şeker” şiirini de paylaşmak isterim:
“Zor değil, hiç zor değil /
Demli çayı bardakta / Karıştırıp bir başına / Yudumlamak doyasıya... / Ama / ‘Çaya kaç şeker alırsın?’ / Diye soran bir ses / Olmalı ya ara sıra...”
Nakil makil olmasın diye...
Dilan Polat’ın, mal varlığına el konulan arkadaşı ve eski ortağı fenomen Nez Demir ağlayarak paylaşım yaptı:
“Arkadaş kurbanıyım. Yeni şirketlerimin ismi geçen şirketlerle ilişkisi yok, 3 yıl önce olan ortaklıkta da bir sıkıntı yok. Devlet de diyor ki inceleyene kadar tedbirimi bir koyayım. Peki benim buradaki mağduriyetim ne olacak? Böyle şeylerin içinde olmak bile onur kırıcı benim için. Ben bu incelemenin herkesten daha çok hızlı sonuçlandırılmasını istiyorum. Bana tedbir geldi, 40 yıllık esnaf babama geldi, ben maaş ödüyorum, kira ödüyorum...”
Bu paylaşımından önceki son açıklaması şenlikliydi halbuki fenomenin.
Estetikleri sorulduğunda şöyle demişti:
“Sanki yüz nakli yaptırdım. Burun, göz kapağı, dolgu ve botoks dışında yüzümde hiçbir şey yok...”
Umarım en kısa sürede aklanır ama bu insanlarla canciğer olan sen. İş tutan da sen...
Ne yani, devlet iddiaları araştırmasın mı? Araştırmasını yaparken “nakil makil” işleri olmasın diye önlem almasın mı?
Neyin “az sonra”sı bu?
Piyasayı 100 milyon dolandırıp Portekiz’e kaçtıkları iddia edilen fenomen Kıvanç Talu ve eşi Beril Talu’nun yedek hesaplarından yeni paylaşım geldi.
Başka hesaplara itibar edilmemesini, avukatlarıyla değerlendirme yaptıklarını, linç kampanyası bitince açıklama yapacaklarını söylüyorlar.
Arkadaş neyin “az sonra”sı bu?
Ne açıklayacaksan açıkla işte. Tosuncuk, Todex Fatih nasıl kaçamadıysa, nereye giderseniz gidin, siz de kaçamayacaksınız.
Hem cam kenarı hem pilot arkası
United Airlines perşembe gününden itibaren uçağa önce cam kenarında, sonra orta koltukta, en son da koridorda oturan yolcuları alacak. Böylece her uçuştaki biniş süresinden 2 dakika tasarruf edilecek.
Bu yöntem, bir gün biniş sırasında beklerken astrofizikçi Dr. Jason Steffen’in aklına gelmiş.
Aslında çok zekice. Çünkü cam kenarında oturan yolcu diğerlerinden sonra geldiğinde o iki kişi tekrar dışarı çıkıyor, cam kenarı yolcusu yerine geçtikten sonra tekrar oturuyorlar.
Onlar yerleşene kadar diğer yolcular koridorda bekliyor. Keşke bizim havayollarımızda da uygulansa.
Paylaş