Paylaş
Kilitlenip kalıyorum.
İstesek de kayıtsız/ilgisiz kalamayacağımız bir durum: Kadın halini gayet iyi bildiğimiz/tanıdığımız biri...
Bir dizi tıbbi müdahalenin ardından, gözlerimizin önünde erkek oldu.
Sesi kalınlaştı; postürü, hali/tavrı/bakışları maskülenleşti; sakalları çıktı; hatta nişanlandı, evlendi.
Şaşırtıcı değil mi: Hormonlar nedeniyle bazı yeteneklerinin de “erkeksileştiğini”, mesela artık matematikte daha iyi olduğunu söylüyor.
Durun bitmedi: Geçen gün “LGBT’lerle anılmak istemiyorum” açıklaması yaptı.
Yani sadece erkeksi özellikler, tavırlar, yetenekler geliştirmekle kalmamış; artık nasıl bir toplumsak, mevcut “erkek egemen” dili de içselleştiriyor.
Verdiği mesajın önüne sonuna bakınca, niyetinin tam da bu olmadığı söylenebilir.
En özet haliyle...
Sosyal sorumluluk anlamında duyarlı davranmadığı eleştirilerine...
“Ben hâlâ kendimle meşgul olduğum bir dönemdeyim” cevabı vermeye çalıştığı anlaşılıyor.
Ama “Ayrımcılık sana mı kaldı?” diye kızanlar da haksız mı?
Rüzgar Erkoçlar, en başından beri düşünebilen, karar verebilen, kendisini ve dünyayı vicdanla tartan bir “birey” portresi çizdi.
O yüzden de en çok onun ağzına yakışmadı.
Eminim oturup muhasebesini yapacaktır.
Bunca maçoluğun, ayrımcılığın, seksistliğin yaşandığı bir ülkede, isminin birlikte anılmasını istediklerinin arasında, o cümle mi gelsin istiyor?
Ertesi gün altınları bozdurmak ritüeline hiç girmiyorum, ona başka başlık altında bakarız.
ÇOK DOBRA HAREKETLER BUNLAR
Yapımcısı olmasaydı, “Kürk Mantolu Madonna” teklifi Tuba Ünsal’a gider miydi?
Sektörden tanınmış ve sözüne kulak verilir bir oyuncu, “Sanmıyorum, insanların kafasındaki Maria Puder’e hiç uymuyor...” diyor.
Haklı mı? Ben bilmem, “işin uzmanları”m bilir.
“Ama defalarca dizi, film vs. olacak” diye duyduğumuz edebiyatın bu açık ara en popüler romanı, nihayet sahneleniyor.
Aynı kulak verilir oyuncunun söylediğine göre projenin bugüne kadar gerçekleşememesinin nedeni, sahneye uyarlarken tekstte karşılaşılan bazı sorunlarmış. Bu yüzden toplanıp toplanıp dağılınırmış.
Peki o teknik sorunlar aşılabildi mi?
Yine ben bilmem, “işin uzmanları”m bilir.
Ben 12 Ekim’de Zorlu PSM’deki koltuğuma zevkle kurulup, kuşlar kadar hafif, oyunun tadını çıkaracağım.
Ama şunu biliyorum ki Tuba Ünsal “Bir de tiyatrom olsun” diyerek yapmıyor bu işi. Tiyatroyu çok ciddiye alıyor. Bu rol için bambaşka bir görüntüye bürünmüş.
Hatta bütün varını yoğunu bu işe yatırmış: Yeni nesil “melek yatırımcı”.
Nereden mi biliyorum? Hürriyet Pazar’da Hakan Gence’ye verdiği mülakatı kaçırmayın.
* BAK BU PERHİZ: “Bülent (Ersoy) Hanım’ın yufka gibi yüreği vardır. Onu aç bırakmayacaksın. O zaman siniri tavan yapıyor. (Safiye Soyman’ın Posta’ya verdiği mülakatı...)
* BU DA LAHANA TURŞUSU: “Kameralar kapandığında (Banu Alkan’la) saç saça baş başa kavgalar bile oluyordu! Kimse ayırmıyordu, saldım çayıra mevlam kayıra! (Aynı söyleşi, 12 satır sonra...)
Yüzde 56
“Ayrılığın travmasını atlatmak için insan kendine zaman tanımalı, yeni bir ilişki asla düşünmem” yanıtını verenlerin oranı... Kızlarsoruyor Platformu, ayrılıktan hemen sonra aşk yaşamaya başladıkları konuşulan Özge Ulusoy ve Arda Turan için anket düzenledi ve bu sonucu aldı.
“Zengin Türk” diasporası nerelere yerleşiyor?
Geçen hafta Türkiye’nin en çok zengin göçü veren ülkeler arasında dördüncülüğe yükseldiğini yazmıştım.
Global Health Review’ün yıllık yayımladığı “Dünya Zenginliği ve Göç Trendleri” raporu nakit 1 milyon doları olanları “zengin” kabul ediyor ve Türkiye’nin son bir yılda 8 bin zenginini yurtdışına kaptırarak en yüksek artışı kaydettiğini söylüyor.
Peki zenginlerimiz nerelere mi gidiyor? İşte bildiklerim:
◊ Bir kere dünyanın her yerine... Misal Gana... Halit Karabaşoğlu, ülkenin şans oyunları kralı olmuş; 2 bin kişiye istihdam sağlıyor. Diaspora, Kamboçya’da otelleri, Meksika’da gece kulüplerini ele geçirmeye başlamış.
◊ Karadağ... Bu iş için Türkiye’de özel ofisleri bile var. Avantajı, Türkler’e sempatiyle bakılması, nüfusun yüzde 20’sinin Müslüman olması ve mesafe...
◊ Yunan adaları... En yakınlarından başladık, içlere doğru ilerliyoruz. Kos artık Bodrum’un bir semti gibi. Leros’tan Atlazia Otel’in sahibi Yorgo ise Türk dostları için haldır haldır ev aradığını söylüyor.
◊ Berlin... Londra’yı öteden beri bilirdik ama daha 15 gün önce Suddeutsche Zeitung’da çıkan bir makale, Berlin’den “Küçük İstanbul” olarak bahsediyordu.
◊ Miami... Zengin Türklerin yurtdışında ev baktıkları ilk yerlerden. Wall Street Journal’da “Miami’nin Son Sakinleri: Ev satın alan zengin Türkler” başlıklı haber bile çıktı. Yapımı devam eden lüks rezidansların yüzde 5’ini Türklerin aldığı iddia ediliyor. Bu işin orada Nurdan Yıldırım, burada Suat Palpas gibi marka olmuş emlakçıları bile var. Miami’de en çok yeme-içme işine giriliyor. Atıyorum, Alaçatı’da bu yaz Momo mu sükse yaptı, aynı konsepti oraya götürmek için teklifte bulunuyorlar.
KUMANDAMIN UCUNDA
Keşke hepsi “Gaga”lansa biraz
Lady Gaga’yla iki yıl önce American Horror Movies’in set arasında bir grup röportajına katılmıştım. Üstünde mor bornozuyla gelmiş, sarılıp hepimizi öpmüştü. Rahatlığına, doğallığına hayran kalmıştık.
Şimdi hayatını anlatan bir belgesel yayımlanıyor Netflix’te. Bel ağrıları için iğne oluşunu izliyorsunuz, arkasından konuştuğu için Madonna’dan yakınıyor falan... Eşlerinden “Filanca bey, falanca hanım” diye bahseden Türk ünlülerinin yanında öyle kendisi, öyle sahici ki...
Paylaş