Paylaş
Tolga Karel basın mensuplarına orta parmak işareti yaptı...
Tolga Karel Beyoğlu’nda bir barda dayak yedi...
Tolga Karel lüks aracıyla Taksim’de ters yöne girdi, bir taksiye çarptı...
Tolga Karel az daha linç edilecekti...
Survivor’da Tolga Karel’den Turabi’ye şok tokat...
Tolga Karel uçakta alkollü halde rezalet çıkarınca dayak yedi...
Tolga Karel ile şarkıcı Nez sahnede birbirine girdi...
Tolga Karel’den mahalleli yaka silkti: Perdesiz evinde çıplak dolaşıyor...
Ev sahibi Tolga Karel’den şikayetçi oldu: Aylardır kira ödemiyor...
Rüzgar Erkoçlar’la, Alişan’la polemik, eski eşiyle nafaka tartışması...
Bu liste böyle uzayıp gidiyor.
Uçakta, trafikte, evde, sokakta, barda...
Sıradan yolcu, sanatçı, taksici...
Temas ettiği herkesle sürtüşen bir portre.
Ama zararı en çok da kendine çünkü bu olaylar silsilesi çoğunlukla da yediği dayakla bitiyor.
Dizilerden de eskisi gibi umduğunu bulamıyor, dergi işine girdiğini açıklıyor.
Sonra o işten de tıs yok.
ABD’ye gidiyor, sağlık turizmi yapmaya başlıyor ama yüzüne gözüne bulaştırıyor...
En sonunda eşinin ailesinin yanına taşımak zorunda kalıyor.
Ve sonra öğreniyoruz ki TIR şoförlüğü yapmaya başlıyor.
Bir ibret abidesi aslında Karel. Yakışıklılık, şöhret, para fayda etmiyor, kendi kendini bitiriyor.
Türkiye’nin en ünlü dizilerinin başrolünden toplumun en ağır işçilik isteyen, en zor mesleklerinden birine, uzun yol şoförlüğüne uzanan bir hikaye.
Ama ibret abidesi dedik ya...
Aslında bütün bu şımarıklıklar, en çok zararı kendisine verdiği gibi, yine en büyük ibreti de kendisi çıkarmış gibi görünüyor.
Nereden mi anladım? Sosyal medya hesabından yaptığı son açıklamadan.
“Bir yükü A noktasından B noktasına götürdüğünde sorumluluğu öğreniyorsun. Bu da seni hayata karşı daha güçlü, daha sabırlı ve kendine bile daha dürüst bir insan adam yapıyor” diyor.
“Farklı insanlarla farklı şehirlerde tanışmak, sohbet etmekten çok şey öğreniyorum. Bu duygu bana kendimi bir zaman yolcusu gibi hissettiriyor” diyor.
“Aynı zamanda evime de para götürüyorum. Bu alın teri parayı kazanarak Allah’ın beni doğru bir insan olmam için çektiğini görüyorum” diyor.
“Evden uzakta kaldığım zamanlarda ailemi aslında ne kadar özlediğimi ve yaşarken sevdiklerimize daha çok zaman ayırmam gerektiğini görüyorum” diyor.
Bir musibet bin nasihatten iyidir. Tolga Karel’in kendisine ve çevresine yaşattığı bin musibetse milyon nasihate bedel.
Ama Karel, hayatın burnunu sürte sürte verdiği bu nasihatleri almış, anlamış, sindirmiş gibi görünüyor.
Amerikan çöllerinde direksiyon sallarken esasında “düzgün bir adam” olma yolunda ilerliyor.
Yarın öbür gün etrafına zarar yerine yararı dokunmaya başlarsa, o zaman “iyi bir insan” da olabilir.
Hepimiz bu dersleri öğrendik. Tolga Karel sadece ergenlikten biraz geç, 41 yaşında çıkıyor.
Hiçbir şey için geç değil. Bu kez hayatın sunacağı güzellikler, sandığından bile yakın doğabilir.
Paylaş