Paylaş
Otomobilini tahsis eden Azad Özel’e...
İlk gün Gaziantep’e indik ama havalimanı boşaltılmış... Bize ancak Havalimanı Bulvarı’ndaki araç parkında kiralık araç bulabileceğimizi söylediler. Kar yağıyor. Kameralar falan, yükümüz ağır. Yürüyerek yola düştük. Otostop çektik, bir araç durdu. Hüseyin adında Suriyeli bir adam. Depreme Suriye, Azez’de yakalanmış, sonra bizim tarafa geçmiş. Rent a car’cıların (araba kiralama şirketlerinin) toplandığı yere kadar götürdü bizi. Ama rent a car’cıların merkezi bir sistemi varmış, çökmüş, o yüzden kimse bize araç kiralayamadı. Taksi yok. Rent a car’cılardan biri yakındaki bir köyden telefonla tanıdık taksi çağırdı. Böylece şehre inip İbrahimli’deki yıkıntılardan ilk fotoğraf ve yazılarımızı geçebildik. Sonra İstanbul’dan bir tanıdığımız, Altunkaya Şirketler Grubu’ndan Azad Özel’e araç ihtiyacımızı iletti. Sağ olsun, yarım saat sonra bagajında bir kasa su ve dolu depoyla bir otomobil gönderdi. Bu ‘dolu depo’ meselesi çok önemli. Çünkü ilk günlerde ahali şehri terk etmeye çalışıyordu ve benzine ihtiyaç vardı. Arabada sabahlayanların da ısınabilmek için yakıt almaları gerekiyordu. Benzin istasyonlarında kaos yaşanıyordu. Herkese ancak 250 liralık benzin verilebiliyordu. Benzin almasanız bile istasyonun önünden geçmek çok zordu, trafik kilitlenmişti.
Azad Özel’e aracın ücretini sorduğumuzda kızdı, “Bizim için buraya gelmişsiniz, ne ücreti!” diye çıkıştı. Gerekirse fabrikanın misafirhanesinde konaklatabileceğini de söyledi. Onun sayesinde ulaşmamız gereken her yere ulaşabildik. Bizi arabasına alan Suriyeli Hüseyin Bey’e, işimizi yapabilmemiz için çırpınan rent a car’cılara ve aracını sorgusuz sualsiz teslim ettiği gibi, sık sık arayıp bir ihtiyacımız olup olmadığını soran Azad Özel’e teşekkürü borç bilirim.
Zenginine-fakirine, ünlüsüne-ünsüzüne...
Afet bölgesindeki gördüğüm kadar lüks 4x4 cipi daha önce hiçbir yerde bu kadar yoğun görmedim. Plakalar Türkiye’nin her yerindendi.
Ya kendileri atlayıp gitmiş ya da yardıma gidenlere tahsis edilmiş bu araçlar. Kamyon ve kamyonetlerin üzerinde hemen her ilçeden, her siyasi partiden yardım pankartları vardı. Dönüşte havalimanında Tarık Mengüç’le (şarkıcı) aynı kuyrukta bekliyorduk. İnsan, felaket karşısında kenetlenmiş büyük bir milletin ferdi hissediyor kendini bunlara şahit olduğunda. Afetin büyüklüğü karşısında güveniniz yerine geliyor. Pek çok enkazda Rus, Belarus, Kazak, Tacik ve Azeri ekiplerin çalışmalarına tanık olduk. Yani sadece milletçe kenetlenmedik, tüm insanlık da yanımızdaydı.
Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Müdürü Hakan Yılmaz’a...
Gaziantep afet boyunca bölgeye giden ekip ve yardımların lojistik dağıtım üssü gibiydi. Belediyenin 200 otobüsü hem kendi şehirlerinde hem de komşu illere insan ve erzak taşıdı. Ulaşım müdürü Hakan Yılmaz hiç susmayan telefonuyla hiç uyumadan bu koordinasyonun başındaydı. Şehre giden gazetecilere elinden gelen her türlü yardımı yapıyor, gitmek istediğiniz bir bölge varsa oraya giden araçlardan birine sizi de katıyordu. Gerektiğinde yol durumu hakkında sahaya bilgi soruyordu. Nöbeti benden devralan arkadaşıma da yardımcı olmuş. Onca işinin arasında bu ekstra çabası için teşekkür ederim.
Bir TIR dolusu oyuncak gönderen Mattel’e...
Depremin beşinci günü Kahramanmaraş’a doğru ilerliyorduk. Dağlardan geçerken sıcaklık -23 dereceye kadar düştü. Otomobilin camları bile donmuştu. Tam o esnada gazeteden bir talimat geldi: Yayın yönetmenimiz Ahmet Hakan sahadaki bütün Hürriyet muhabirlerinden ‘en acil 3 ihtiyaç’ raporu istemişti. Ben birinci sıraya psikolojik destek, üçüncü sıraya ev eşyası, ikinci sırayaysa oyuncak koymuştum. Oyuncak çok gerekliydi çünkü çocukların morali çok bozuktu. Büyükler bir yandan enkaz çalışmaları ya da ailenin ihtiyaçlarını gidermekle uğraşıyor, bir yandan da çocukları eğlemeye gayret ediyorlardı. Üstelik afet bölgesi çocuklar için çok tehlikeliydi. Her yanda yıkılabilecek binalar, sivri demirler, çukurlar vardı ve üzerlerinden bir dakika bile gözünüzü ayırmamanız gerekiyordu. Bu yazının ardından oyuncak firması Mattel’in bir TIR dolusu oyuncağı bölgeye gönderme kararı aldığını öğrendim. Bana bu ‘işe yaramak’ duygusunu yaşattığı için Mattel’e teşekkür ederim.
Ücretsiz götürüp getiren THY ve Pegasus’a...
Bölgeye giderken THY’nin AFAD gönüllülerine tahsis ettiği uçakta yer bulabildik. Dönerken de Pegasus’un tahliye uçağında. Sorgusuz sualsiz, sadece kimlik bilgisiyle kabul ettiler... Gidişte THY hostesleri uçakta yiyecek, içecek, battaniye ne varsa dağıttı. Hem bizim hem de depremzedeler için. Anlayışlı tavırları için ayrıca teşekkür ederim.
Çalışma arkadaşlarımız Savaş Özbey (sağda) ve fotomuhabiri Levent Kulu depremin ilk günlerinden itibaren bölgedeydi.
Paylaş