Paylaş
Koronavirüs önlemleri kapsamında şehirlerin bazı sokak, cadde ve alanlarında sigara içmek yasaklandı.
Toplumun büyük çoğunluğunun desteklediği anlaşılıyor.
Medyada, sosyal medyada destek demeçleri veriliyor, mesajlar yayınlanıyor.
Sigara içen biri olarak ben de sonuna kadar destekliyorum uygulamayı. Ama bekara boşanmak kolay, işi isterseniz bir de bir sigara içenden dinleyin.
Kararı duyunca önce bir panikledim: Yahu kapalı alanda zaten yasak, açık alanda da yasaklandı.
E şimdi ne olacak, nasıl olacak?
Sonra anlaşıldı ki bütün açık alanlar değil, insanların yoğun bulunduğu yerlerde yasaklanmış. İlçe ilçe yayınladılar.
Bu kez ceza yememek için hemen kendi ilçem Beyoğlu’ndaki yasaklı yerlere baktım: Taksim Meydanı, İstiklal Caddesi, Kızılay Meydanı, Karaköy Meydanı.
Sanıyorum vaka sayılarının seyrine göre bu yerlere yenileri eklenebilecek ya da belki azaltılacak.
Ne yapalım canım, kanun karşısında boynumuz kıldan ince. Düzenlemelere elbette uyacağız, oralarda bulunduğumuz sürece sigara içmeyiveririz.
Çünkü sadece beni ilgilendirmiyor, başkalarının sağlığı da söz konusu.
Zaten sigara içsin ya da içmesin, aklıselim herkes sanırım bu konuda hemfikirdir.
Ayrıca hemfikir olmayacaksın da ne yapacaksın? İşin sonu para cezası, hatta hapis...
Yalnız şöyle bir mesele var:
Derdimiz bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek olmalı.
Mesela bu uygulama konusunda görüş alınan bir teyzenin, “Çok güzel bir karar, evinin camında içmesi bile yasaklansın” diye demecini okudum.
Bu pandemi yüzünden hepimizin hayatı iyice zorlaştı zaten, insanın gücüne gidiyor.
Teyze senin derdin koronanın yayılmasını önlemek mi, yoksa bu bahaneyle benim hayatımı zindan etmek mi?
Şu anki konumuz sigara karşıtlığı değil ki. O ayrı bir mesele.
Durunuz, böyle aşırıya kaçanlara karşı, şöyle bir şey önereceğim:
Madem mücadele ettiğimiz şey, sigara bahanesiyle maskeyi indirmek...
O vakit sigara yasağı yetmez!
İnsanların yoğun oldukları bu alanlarda mısır kemirmek, simit yemek, milkshake höpürdetmek, su-meşrubat içmek mazeretiyle maskenin indirilmesi de kısıtlanmalı.
Kimse kimsenin hayatını tehlikeye atmasın, değil mi?
Sigara içsin ya da içmesin, aklıselim herkes sanırım bu konuda da hemfikirdir.
Elon Musk’a biz mi
öğreteceğiz?
Aynı gün, aynı cihazla, aynı hemşireye dört test yaptırmış; ikisinde korona pozitif, ikisinde negatif çıkmış.
Mars’a insan götürmeyi hedefleyen çılgın iş insanı bu açıklamayla ne demek istiyor anlamadım...
Birçok kişi de “korona yalan” teorisine kaptırmış kendini. Oysa anlamak çok kolay.
Daha dün bir arkadaşımızın korona olduğunu öğrendik. Önce testler negatif çıkmış. Ama semptomlar var.
Bir tomografi çekmişler mi akciğerler buzlu cam gibi! Testlerin yanılma payı var.
Ama gerçekler bu kadar basit.
Taksim oylamasında
azınlıkta kaldım
Taksim Meydanı’nın nasıl olması gerektiği, sona kalan projeler internet üzerinden halka sunulmuştu.
Ben de bunu duyurmuş, İstanbulluları oy vermeye çağırmış ama gönlümün hangi projeden yana olduğunu yazmamıştım.
Haksız rekabet olmasın: Oylama serbest, oy gizli.
Sonuç açıklandı. Sandıktan benim en beğendiğim obruklu proje değil, yürüme yollu proje çıkmış.
Bütün İstanbullulara hayırlı olsun.
Bülent Ersoy’un kitabı
Ünlü şarkıcı hayatını yazıyormuş ama o ölmeden önce yayınlanmayacak, kimse okuyamayacakmış.
12 Eylül öncesi ve sonrası dönemi. Sıradan insanlardan ve cuntadan çektikleri...
Eminim okuması hem keyifli hem de iç burkucu bir şey olacak.
Keşke öldükten sonra değil, yaşarken okuyabilsek.
Hatta belgesel olsa izlesek.
Eminim ki sonradan yüzüne teslim edemeyeceğimiz, çok hakkı kalmıştır üzerimizde.
Paylaş