Paylaş
40 binin üstünde insanımızı kaybettik. Bu sayı muhtemelen 50 bini geçecek. 100 binin üzerinde bina yıkıldı ya da acil yıkılması gereken durumda.
Kahramanmaraş gibi bir bölümünün yıkılıp yeniden yapılması gereken şehirler, Gaziantep’teki İslahiye, Nurdağı gibi dümdüz edilip baştan yapılması gereken ilçeler var.
Altından kalkılması çok zor, muazzam bir külfet.
Ama benim gözümü bu korkutmuyor.
Fiziki yapılar er ya da geç bir şekilde yerine konur.
Gözümü asıl korkutan, köylü ahlakıyla şehirli kurallılığı arasında sıkışıp kalmış “kasaba kurnazlığı”mız.
Kahramanmaraş’taki yıkımın göbeğinde sapasağlam ayakta kalan iki bina var. Biri İnşaat Mühendisleri Odası’nın, diğeri Mimarlar Odası’nın binaları.
Çünkü usulüne uygun inşa edilmişler.
İnşaat Mühendisleri Odası Şube Başkanı Buğra Dalkıran, bir binadan çalsanız çalsanız en fazla yüzde 3-5 kâr edebileceğinizi söylüyor.
Yani 100 bin liralık bir dairede taş çatlasın 5 bin lira fazla kâr için bütün bu katakulliler.
Kendi yaptığı yapının içinde ölen müteahhit var. Diyarbakır’da haklarında yakalama kararı çıkarılan müteahhitlerden Celal İrkören’in Sözel Apartmanı’nın, Halil İpek’in ise Dündar Apartmanı’nın enkazında kalarak yaşamını yitirdiği ortaya çıktı.
Demek bu sadece para hırsı da değil. Çünkü kendilerini, ailelerini, çoluk çocuklarını da koymuşlar bu çok katlı mezarlara.
Bir kuralın ne kadarının gerekli, ne kadarının lüzumsuz olduğuna da kendi karar veriyor bu kurnazlık.
Enkazlarda bazı kolonların içinin beton yerine taşla doldurulduğunu gördük.
Kafasına yattığı kadarını uyguluyor, gerisine “Adam sen de!” deyip geçiveriyor...
Bizdeki kafa bu olduktan sonra yıkılanların yerine yeni yapacaklarımızda da aynı alicengiz oyunlarına gireriz.
İşte beni en çok bu “Adam sen de”cilik korkutuyor.
Tuhaflaşan ve yıldızlaşan haberciler
Habercilerin de endazesi şaştı deprem sürecinde. Fenomen Danla Biliç’i iş yemeğinden çıkarken yakalayıp “Gayet iyisiniz, bu süreci de gayet hızlı atlatıyorsunuz” diye soran var.
Yani “Depremi mepremi taktığın yok, gayet güzel geziyor, yiyor içiyorsun” demeye getiriyor.
Sanki kendisi sabahtan akşama akşamdan sabaha enkaz kaldırmış.
Bir başkası gitmiş, enkazda babasını kaybeden depremzedeyle konuştuktan sonra “Sizi ararken çekelim isterseniz” diye yıkıntıda mizansen yaptırıyor.
İnsan bu şuursuzlukları en hafif haliyle uzun günler uykusuz çalışmaya, habercilerin de asaplarının bozulduğuna yormak istiyor.
Ama işini şahane yapıp yıldızlaşanlar da var medyada.
Mesela CNN Türk’ten Merve Tokaz.
Yayına her çıktığında inanılmaz hazırlıklı. Aynı cümleleri tekrarlayıp, aynı şeyleri söylemiyor.
İster dağdan kopmuş kaya haberi olsun, ister enkaz, kendisine ayrılan sürede bilgi bombardımanına tutuyor izleyiciyi. Nerede duracağını, nereye kayacağını, nerede bitireceğini çok iyi hesaplamış oluyor, amatörlük sergilemiyor.
Ses tonu, mimikleri, kendini ifade etmek için ellerini kullanması da gayet profesyonel.
Bütün sunumları duygu dolu ama her şey dozunda, zerre ajitasyon yok.
Eline sağlık Merve, habercilik tarzınla göz dolduruyorsun ekranda.
Türkiye’nin kapalı alandaki tek çadır kenti
Depremin vurduğu 11 şehirden biri de Malatya. Valilik kentte 3 binin üzerinde binanın yıkıldığı bilgisini açıkladı. 13 binin üzerinde de ağır hasarlı bina var. Kurulan 3 bin çadırda 15 bin kadar insan barınıyor.
Çadır kurulan yerlerden biri de Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan Mişmiş Park Fuar Alanı. 12 bin metrekarelik fuar alanı Belediye Başkanı Selahattin Gürkan’ın talimatıyla çadır kente dönüştürüldü.
Böylece depremde 0 derece ve civarında seyreden sıcaklıklarda çadırların üzerine yağış gelmeden barınma imkânı sunulabiliyor.
Tamamen çelik konstrüksiyon olduğu için depreme dayanıklı olan yapıda 250 çadır yer alıyor ve 2500-3000 kişi var. Kapasite yüzde 100 dolu. Bu nüfus sürekli sirkülasyon halinde. Gidenler olduğu gibi yeni gelenler de oluyor.
Büyük fuarlar, festivaller için tasarlanan yapının içinde 50 tuvalet ve 24 banyo istasyonu zaten hazır haldeydi.
Bunlara ek olarak bir hastane kuruldu, psiko-sosyal yardım ve çocuklar için tiyatro ve benzeri etkinlikler yapılıyor.
Bu defa sanat gerçekten sokakta...
Depremin ilk gününden beri bölgede olan Hatayspor Yardımcı Antrenörü Gökhan Zan, arama kurtarma ve yardım çalışmalarına destek veriyor. Depreme dokuzuncu kattaki evlerinde eşi Müge Zan, annesi ve zihinsel engelli kardeşiyle yakalanan eski milli futbolcu, yaptığı yayınlarla da bölgeye acil yardım gitmesi için insanları harekete geçirdi.
Gökhan Zan’ın Hatay’dan yaptığı paylaşım ve yayınlara eşi Müge Zan da destek veriyor. Defne ilçesinde temasta oldukları insanların, ailelerin hallerini paylaşıyor.
Çoğu da sanat içeriği olan paylaşımlar. Mesela bir tanesinde kurtarılan sanat eserlerinin bulunduğu bir çadırı paylaşmış Müge Hanım.
Tam da tasvir ettiği gibi:
“Bu defa sanat gerçekten sokakta...”
Bir başkasında arkadaşıyla birlikte. Arkadaki resim çerçevesinde Melih Cevdet Anday’dan şu dizeler var: “Bir misafirliğe gitsem / Bana temiz bir yatak yapsalar / Her şeyi, adımı bile unutup / Uyusam...”
Bir başkasında, yine tabloların yüklendiği bir kamyonetin çamurluğunda Kafka’nın şu sözü yazıyor:
“Herkes beraberinde taşıdığı bir parmaklığın arkasında yaşıyor...”
Paylaş