Paylaş
Azeri kadın spiker haberi önce düzgün düzgün sunmaya çalışıyor, sonuna doğru kendini tutamayıp sesi titreyerek ağlamaya başlıyor:
“Bazı torpahlarımız işgaldan azad olundu. Gözünüz aydın olsun.”
Kadın ağlıyor, seyredip ben de ağlıyorum. O anda ne gazeteciyim, ne objektif...
Tarafsız ne demek? İliklerime kadar tarafım. Lise talebesiyken para biriktirip Azerbaycan’a gittiğim günkü kadar taraf. Karabağ krizinin ardından önceki gün bir başka kadın spiker; Ece Üner, bu kez Türkiye’den sunuş yaptı.
Çatışmaların Azerbaycan’ın saldırılarıyla başladığını ve Türkiye’nin bu konuda uyarılması gerektiğini savunan Kim Kardeşyan’ı (Kardashian) yaptığı yorumla ekranda gömdü.
Oyuncu Deniz Çakır, bu yoruma sert biçimde karşı çıktı.
“Bu nasıl avam yakışıksız bir üsluptur. Pes yahu... Bu üslup ile ana haber bülteni sunuyor. İnanılır gibi değil” dedi.
Destek verenler, karşı çıkanlar...
Ortalık toz duman.
İşin tuhafı, herkes birbirini vatan hainliğiyle suçluyor.
Duyguyla düşüncenin arasındaki çizginin flulaştığı o özel dönemlerden birini yaşıyoruz. Herkes biraz haklı, herkes biraz haksız.
Hele ki Deniz Çakır’ın bir gece kulübünde yaşadığı lüzumsuz başörtü tartışması, birçok hafızada hâlâ bu kadar taze, hâlâ bu kadar taraflaştırıcı halde dururken.
Deniz Çakır’a bir tavsiye vereyim: Bir süre böyle polemiklerden uzak dur...
Ece Üner’in de dilini eleştirebiliriz, bence de biraz sert konuştu.
Ne düşündürücü değil mi...
Bundan 10 yıl kadar önce Kim Kardeşyan’la bir röportaj yapmıştım.
“Bizim evde patlıcana hâlâ Türkçe ‘patlıcan’ denir” demişti...
Biz binlerce kilometre uzaklıkta bile bu kadar yakın olduğumuz insanlarla nasıl oldu da kendi coğrafyamızda bu kadar uzak düştük? Ne üzücü.
Tek bir bildiğim var...
Azerbaycan meselesiyle ilgili yapılan her gösteri, her etkinlik, her yürüyüş ülkemizdeki Ermeni okullarının, ibadethanelerinin, çoğunlukla yaşadıkları yerlerin bilhassa ama bilhassa uzağında yapılmalı.
Tarihte 6-7 Eylül olayları gibi bazı kötü olaylardan dolayı zaten tavşan uykusu yaşayan bu vatandaşlarımıza hiç de sorumlusu olmadıkları gelişmelerin tedirginliği tekrar tekrar yaşatılmamalı.
Törkiş Malefiz
Seda Sayan’ın estetik masasından yaptığı son paylaşımı gördünüz mü?
Yüzüne “Fransız askısı” denilen yöntemi uygulatmış.
Bu estetik yüzünden galiba en sonunda herkes birbirine benzeyecek, kimse kimseyi ayırt edemeyecek.
Seda Sayan bile “Malefiz” (Maleficent) filmindeki Angelina Jolie’ye benzedikten sonra...
- “Merhaba, ben Angelina. Angelina Sayan.”
Hani saatleri
düzenlenecekti?
Dünyanın bütün televizyonlarında bu ve benzeri programlar var ve reyting alıyor. Mesela TLC’de sadece “aldatan hikâyeleri”nin anlatıldığı bir program mevcut. Faydalı bence. Belki evvelce denk gelmiş olsam, daha önceden inandığım bazı yalanlara daha erken uyanırdım.
Ama bu tür yayınların hepsinin saati gece yarısı.
Peki bizim bu programlar niye çocukların görebileceği saatlerde yayımlanıyor?
Hele de uzaktan eğitim nedeniyle evde ve uyanık oldukları saatlerde...
Kurgucu Nusr’et
Haber şu: Etçi Nusret, ABD’deki dükkânında güya twerk dansı yapan bir müşterisini kayda alıyor.
Kadın bir kebapçıda neden bu dansa durmuş, belli değil tabii.
O sırada da hem twerk’çi kadını hem de onu kayda alan Nusret’i kayda alan biri daha var.
Ve yine tam o sırada kadının kocası lokantayı basıyor, kadın kocasını görünce kaçıyor, video orada bitiyor.
Nusret filmciliği yapımcılara, yönetmenlere falan bıraksa da ne bileyim et pişirse, tuz serpse, o sırada da müşteriyi tutuşturmasa...
Paylaş